Köylü yurdun efendisi olmadığı zamanlarda yanı Ortaçağda sömürülen ama bir o kadar da dayanıklı bir sınıftı. Ortaçağda yaşayan bir köylü için günde 15 km . yürümek çok normaldi. 35 km . yol yürümek ise yorucu ama olağan bir durumdu. Günümüzde hafta sonları birkaç kilometre yol yürümeyi marifet sayıp spor yaptıklarını sananlara duyurulur.
***
Artık yavaş yavaş şehirlerin yozlaşmasıyla ortadan silinmeye başlayan, "kıro" ya da "maganda" benzetmeleri yapılan, esasında imece usulü ile, sevgiyle ve temiz yüreklilikle hayatlarını sürdüren, yılların çileleri ve tabiatla içli dışlı olmaktan dolayı filozof olmuş doğal eli öpülesi insanlar.
****
“ülkemizde en çok yetişen köylüdür. Köylü, bütün iklimlerde yetişir. Köylünün yetişmesi için, çok emek vermeye ihtiyaç yoktur. Köylü bozkırda yetişir, yaylada yetişir, ormanda yetişir, dağda yetişir, kurak iklimde yetişir, ovada yetişir, sulak iklimde yetişir. Çabuk büyür, erken meyve verir. Kendi kendine yetişir, kendi kendine meyve verir. Biz köylüleri çok severiz şehire gelirlerse onlardan kapıcı ve amele yaparız.”
****
Önce Menderes’i (DP) daha sonrasında Demirel’i (AP) tarıma verdikleri sınırsız sübvansiyonlar ve alımlar nedeni ile toplamda 30 yıla yakın sorgusuz sualsiz iktidarda tutan; siyasi tercihleri maalesef hububat alım baş fiyatları ile sınırlı halk tabakası.
****
Uzunca bir süre toplumların temelini oluşturmuş, ne geçmişte Batıdaki Feodal Toprak Sahiplerine, ne Osmanlıdaki gibi Tımar sahiplerine, ne de günümüzdeki büyük/küçük burjuvaya, elitist/bürokratik aydınlara yaranamamış, din ve gelenek bağlılıkları yüksek toplum sınıfı. “Bir tas aşım dertsiz başım” zihniyeti ve gelenekçilikleri, gelişmeyi önleyici bir özellikleri olarak görülmüştür çoğu zaman.
Tarım toplumlarından sanayi toplumlarına geçişte, işledikleri topraklarından ayrılıp köhne şehirlerde fabrika üretim bantlarındaki, daha sonra da ofis kubur tarlalarındaki yerlerini alan torunları tarafından da bir çeşit sınıf atlama ve ilerleme, gelişme heyecanıyla hor görülmüşlerdir. Bu geçiş süreci pek çok zanaat tekelini ve bazı aristokratik hiyerarşileri de olumsuz etkilemiştir haliyle. Bu bağlamda Rus ve Çin usulü komünizmin de köylülükten sanayi toplumuna merkezi bürokratik kontrollü bir geçiş projesi olduğu söylenebilir. Yapısı itibariyle Rus ve Çin devletlerine benzeyen Osmanlıda ve sonrasındaki Türkiye cumhuriyetinde böyle bir sürecin benzeri yaşanmakla birlikte, sanayi ve şehir yaşamına geçiş yönü oldukça zayıf kalmıştır. Güçlü, ilerici ve gelişmeci bir burjuva ve orta sınıf ortaya çıkamamıştır tam olarak.
****
Hiç çalışmadıkları hatalı bir genellemedir. Gerçekten de işlerin çoğunu hatunlara yıkıp, kahvede yan gelip oturmak, bütün kışı kahvede geçirmek gibi yaygın kötü alışkanlıları varsa da, canını dişine takarak çalıştıkları da oldukça sık görülen bir husustur. Hatta kendi köyündeki tarlasındaki işin üstüne bir de gidip başka yerlerde ücretli çalışmaları da söz konusu olabilmektedir. Ama atadan gördüren şekilde kara düzen çalıştıkları için, çalışmalarının getirisi gayretleri ile mütenasip olmamaktadır. Bu da çalışma şevkini kıran bir faktördür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder