13 Nisan 2007 Cuma

Kültür Aktarımı Olarak Halk Oyunları



Eğitim, sosyal hayatın sürekliliğini ve kültür naklini sağlaması yanında; bilgi, davranış ve kabiliyetlerin de geliştirilmesi ve kazandırılması için uygulanan sürekli faaliyetler dizisidir. Beden eğitimi; genel eğitimin bir alanı olarak, toplumun bilgi birikiminin yanı sıra, gelenek ve göreneklerini, kültür ve değer yargılarını yayma işlevi de üstlenir. Müzik eşliğinde yapılan ve değişik hareket formlarını içeren Türk halk oyunları (dansları) öğretiminin beden eğitimi aktiviteleri içinde “millî eğitim” konusu olarak ele alınması, halk oyunlarının en önemli özelliklerinden olan “millî duygu” anlayışı dahilinde; öğrencilerin dostluk, arkadaşlık, sorumluluk,  sanat sevgisi,  kendini tanıma, kendine güven ve estetik değer gibi duyguları kazanmalarına büyük çapta imkân sağlayacaktır.


Çalışmada;  Türk halk oyunlarının (dansları), kültürel açıdan bir beden eğitimi aktivitesi olarak sportif  işlevi üzerinde durulmuş ve halk oyunlarının  millî eğitimde, beden eğitimi alanı içinde yerini alma sürecine değinilmiştir. Ayrıca, beden eğitimi öğretmenlerinin halk oyunları (dansları) konusunda eğitilmelerinin ve çalışmaların beden eğitimi disiplini ile ilişkilendirilmesinin önemi üzerinde durulmuştur.    

Bu çalışmanın amacını; halk oyunları ile beden eğitimi arasındaki ilişkiyi millî eğitim ve kültür açısından ortaya koymak oluşturmaktadır.



Eğitim, sosyal hayatın sürekliliğini ve kültür naklini sağlaması yanında; bilgi, davranış ve kabiliyetlerin de geliştirilmesi ve kazandırılması için uygulanan sürekli faaliyetler dizisidir.


Eğitim, fertleri müşterek hayatın benzerliklerinden haberdar ederek fertlere yeterli bir homojenlik kazandırmaktadır. Eğitimden kültür naklinde faydalanılması, cemiyete ait kültürün eğitim çağındaki genç kuşaklara aktarılması gayesini taşımaktadır (Erkal, 1982, 67-68).

Öğretmenlerin çocuğu sosyalleştirme görevi vardır. Sosyalleştirme; her toplumda çocuklara toplumun ortak değerlerini ve kültür mirasını aktarmak, öğretmek, onlara toplumun kendilerinden beklediği fizikî, zihnî, ahlâkî ve sosyal gerekleri kazandırmaktır. Toplumun sürekliliği için böyle asgari ve temel bir eğitimin önemi açıktır. İlkel toplumlarda aile ve tüm sosyal çevrenin yüklendiği toplum değerlerinin, normlarının kuşaklara öğretilmesi, aktarılması görevi modern toplumlarda geniş ölçüde okullar ve öğretmenler, özellikle de ilköğretim okulları ve öğretmenleri tarafından yerine getirilmektedir (Yetim, 1999, 228).

Nesiller boyu biriken görgü, terbiye ve bilgiyi yeni kuşaklara aktaran ve insanı, refah ve haysiyete dayalı yüksek bir hayat tarzına hazırlayan öğretmenlerdir (Yetim, 1999, 232). Bütün öğretmenlerin toplumda önemli sosyal görevleri vardır. Çünkü, öğretmenlerin malzemesi, işleyip şekillendirdiği ham maddesi, sosyal bir varlık olan insandır. Öğretmenler kendi branşının dersini amaçlar doğrultusunda en iyi şekilde yapmak zorundadır. İnsanın zihinsel, psikolojik ve sosyal yönden geliştirilmesi, iyi vatandaş olarak yetiştirilmesi; toplumun millî, ahlâkî, insanî,  kültürel ve manevî değerlerinin öğretilmesi gerekir. Bu nedenle beden eğitimi ve spor öğretmeni diğer meslektaşlarına nazaran daha fazla sosyal sorumluluğa sahiptir. Çünkü beden eğitim ve spor dersi alanıyla, öğrenciyle, insanlarla daha yakın olmayı gerektirmektedir (Yetim, 1999,231).
(…)

Bir spor adamı olarak tanıdığımız Selim Sırrı Tarcan, Türk halk oyunları konusundaki tecrübesinin ne olduğu hakkında soru soranlara da oldukça güzel cevaplar vermektedir.

“Raks; insanlarda ve hayvanlarda psikolojik ve fizyolojik bir ihtiyaçtır. Vücutta toplanan asabi kuvvetlerin tezahürüne vesile olan, heyecan uyandıran, faaliyet-i oyunla rakstan ibarettir. Onun için raks bir nevi tehciyattan (emotitive) başka bir şey değildir. Beşeriyetin her devrinde raksın muhtelif şekillleri vardır. Pek eski zamanlarda muharebelere gidildiği zaman ordunun önünde kılıç-kalkan ve cirit oyunları oynarlarmış...” (Ekici, 2003, 14).

 1940 senesinde “Ülkü” dergisinde “Türk Köylüsü ve Spor” başlıklı bir makalede, köy halkının yapmış olduğu sporlar arasında halk oyunları (dansları) da sayılmakta ve öğretmenlerin bu konudaki öneminden bahsedilmektedir:

“Köy sporunda birinci derecede rolü köy öğretmeni ve eğitmenleri oynarlar. Köylümüz umumiyet itibarıyle kendi sporlarından, güreşten, attan, ciridten, köylü rakslarından ma’dasına çok az vakıftır. Köy sporları arasında millî raksların da büyük yeri vardır. Zeybek dansları, Erzurum, Sivas, Erzincan ve türlü rakslı oyunlarımız vardır ki, bunlar köylümüzün neşesi, fikri ve içtimai varlığı üzerinde olduğu kadar, bünyevi inkişafına da son derece faydalı vasıtalardır” (Baba, 1940, 60).

Bugün de durumun pek değişmediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bahsi geçen konuda köylerimizde ve kasabalarımızda görev yapmakta olan öğretmenlerimizin önemi aynı derecede devam etmektedir.

“Türk Ergenekon Bayramı Nevruz” adlı kitapta; Nevruz törenleriyle ilgili oyun ve eğlenceler bölümünün “Sportif Oyunlar” kısmında, köylerde oynanan ve bir halk oyunu olan “Sinsin Oyunu”  tarif edilmektedir:

“Oyun genişçe bir meydanda oynanmaktadır. Meydanın ortasına büyükçe bir ateş yakılır. Bu ateşe Maraş’ta “alan baş” adı verilmektedir. Ateşin etrafında gençler genişçe bir daire meydana getirirler. Davul-zurnalar sinsin havasını çalmaya başlarlar. Bunun üzerine gençler birer ikişer ortaya çıkarlar müziğin eşliğinde oynarlar. Oyun, müziğin ritmine uygun olarak önce eller belde, sekerek oynanır. Sekişler gittikçe sıklaşır, kollar havada kavisler çizmeye başlar. Oyun bu şekilde devam ederken, daireden yeni kişi veya gruplar oyuna katılırlar. Bu yeni oyuncular ilk grubun sırtlarına yumruk vurarak meydandan çıkarırlar ve kendileri oyuna devam ederler…” (Çay, 1993, 161-162).

Türk halk oyunları bir bakıma yanlış kullanılan bir terimdir. Doğrusu köylü dansları ve oyunlarıdır (And, 1990, 114). Köylü oyunlarının öğretimine önem verilmesi, öyle ki bu öğretimin genel olarak bütün okullara konulması her ülkenin eğitimcilerince savunulmuştur. Bu öğretimden elde edilen yararlar çeşitlidir. Bunlar toplumsal,  estetik,  kültürel ve  beden eğitimi  gibi  değişik  alanlardan  ele  alınıp savunulmaktadır. Bunların başında kültür gelir (And, 1990, 136). Halk oyunları öğretiminin “millî eğitim” konusu olarak ele alınması, çağdaş bir eğitim sisteminin oluşmasına ve halk oyunlarının önemli özelliklerinden olan “millî duygu” anlayışı içinde, öğrencilerin dostluk, arkadaşlık, sorumluluk, sanat sevgisi, estetik, kendini tanıma, kendine güven gibi duyguları ve gelecek yaşantılarda gerekli bilgi ve becerileri kazanmalarına büyük çapta olanak sağlayacaktır. Ayrıca halk oyunlarının bir “spor hazinesi” niteliğinde olduğu düşünülürse, bu tarz eğitimin ne derece yararlı olacağı kendiliğinden ortaya çıkar. Çünkü halk oyunlarımızın yapısında yapılması zor, gerektiğinde sert, gerektiğinde yumuşak, ince nüans ve kıvrımlarla bezenmiş, birbirinden güzel ve etkileyici hareketler ve figürler vardır (Çine, 1990, 84-85).
(…)

Metin And makalesinde bu konudan şöyle bahsetmektedir:
“Köylü danslarını öğrenmenin toplumsal ve eğlendirici yönlerinin de küçümsememek gerekir. Köylü dansları toplu olarak ve çoğu kez kadınlı erkekli oynandığı için öğrencilerin topluluğa katılma, topluluk içinde işbirliği ve sorumluluğu, bir başla çalışma, topluluk içinde yerini anlama gibi toplumsal duyguları güç kazanır. Bununla ilintili olarak köylü oyunlarının verdiği özgürlük, gevşeme rahatlama, gibi eğlendirici, hoş vakit geçirici niteliği, bu gün eğitimde bir temel ilke olduğu için, eğitimci bu bakımdan da köylü oyunlarına dört elle sarılacaktır.

Bir de köylü oyunlarının bu saydıklarım yanında en az onlar kadar önemli olan sağlık ve beden eğitimi görevi vardır. Müzik ile hareket etmenin sinir, solunum, kas sistemleri üzerine olumlu etkisi, bedenin kolayca denetlenmesi, fazla gücün, içe itilmiş duyguların dans yoluyla dışa akıtılması, sağlık ve beden eğitimi yönü küçümsenmeyecek noktalardadır” (And, 1990, 137).

Estetik duygusu ve yaratıcılık kazanma açısından; çocuk ve gençlerin beden eğitimi ve spor derslerinde uyguladıkları hareketler arasında belli bir iletişim, anlam ve bir ilişki kurulmalıdır. Uyguladıkları her hareketi anlayabilmeli ve anlatabilmelidirler; hareketler arasında bir takım bağlantılar kurup, kendi yaratıcı düşüncelerini de buna ekleyerek yeni ve değişik hareketler ortaya koyabilmelidirler. Özünde uygulamalardaki eğitim sistemi bireye böyle bir olanağı sağlamalıdır ve gerektiğinde birey yaşamın değişik biçimlerini hareketler aracılığı ile anlatarak izleyenlere bir takım mesajlar verebilme niteliğinde olmalıdır. Tüm bu anlatılanlara örnek verecek olursak, artık yaşamımıza giren; oyun, müzik, dans ve pandomimi gösterebiliriz ve tüm bu olgular beden eğitimi ve spor kavramının içinde yer almaktadır (Hasırcı ve Yıldırım, 1991, 481-482). Bu bakımdan halk oyunları (dansları); ülkemizin çeşitli bölgelerine ait örflerini, gelenek ve göreneklerini, o bölgelerdeki insanların yaşam kesitlerini, duygu ve düşüncelerini, inançlarını, doğayla ve canlılarla olan ilişkilerini yansıtan beden hareketlerinden oluşmaktadır.

Oyunların bu görevini yerine getirebilmesi için danslar öğretilirken dansın çıktığı yer,  kıyafetleri, kılıkları, töreleri üzerine öğrencilere bilgi verilmelidir. Bu çeşit bilgiler öğrencilerin dansları daha iyi kavramasına, her dansın kendi ruhuna, havasına girmelerine yardımcı olur. Dansın çıktığı bölgenin iklimi, töreleri üzerine bilgiler öğrencileri dansa daha çok ısındırır, daha başarılı oynamalarını sağlar (And, 1990, 136-137).

Halk oyunlarımızın sonraki kuşaklara sağlıklı bir biçimde aktarılabilmesi için öncelikle bu alanda çalışan öğreticilerin bütünsel bir gelişmeyi sağlayacak bilgi ve beceriye sahip olmaları gerekir.

Halk oyunlarının öğretiminde motorsal yapıyı (iskelet sistemi, sinir sistemini, hareket sistemini) bilmeden bu yapıya yoğun hareketlerden oluşan aktivitenin yükünü nasıl yükleyebiliriz. Tüm  spor dallarında olduğu gibi halk oyunlarında da üst seviyede koordinasyon (fizikî hazırlık) kendi disiplini içinde sağlanamaz. Bütün bunlar eğitici ve öğreticileri özel alan çalışmaları yapmaya zorlamaktadır. Oyunların başarıyla sonuçlanabilmesi için, oyunlarda denge, koordinasyon, esneklik ve ritim gibi temel motorik özelliklerin geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu özellikler ise ancak alanımızın iyi yetişmiş uzmanlarınca sağlanabilir. Verimli dinlenme ve yeterli bir ısınmanın yararlarını ve nasıl yapılacağını eğiticilerin çok iyi bilmesi ve uygulaması gerekmektedir. Kısaca oyun eğitici ve öğreticilerinin başarıları için fonksiyonel anatomi ve egzersiz fizyolojisinin alanı ilgilendiren teorik bilgileri ile antrenman bilgisi ve hareket eğitimi konularında gerekli olan teknik bilgi ve beceriyi kazanmaları şart olmaktadır. Bu alanda başarılı olmanın diğer bir şartı da iyi bir antrenman planlayıcısı olmaktır (Aydın, 1990, 45-46).

Halk oyunlarında başarılı olan ülkeler çalışmalarını dört alanda toplamıştır.
Bu alanlar şunlardır (Aydın, 1990, 48):
1- Müzik Eğitimi
2- Jimnastik (yer jimnastiği, ritmik jimnastik)
3- İfade jimnastiği (mim)
4- Oyun öğretimi

Böylece, çocukların düzenli ve düzensiz ritim, aksan ve temel vuruş gibi ritmin unsurlarını anlayacaklarını ve ritmik unsurları tanıyıp çok çeşitli oyuna, dansa ve jimnastik hareket becerilerine uygulayabilecekleri umulmaktadır (Kirchner ve Fishburne, 1995, 554). Ülkemizde bu alanın eğitiminde bu güne kadar sadece oyun öğretimi üzerinde durulmuştur.

Sonuç
Bir toplumda kültür değişik yollardan, gelecek kuşaklara aktarılmaktadır. Kültürün genç kuşaklara aktarılmasında çocukların ve gençlerin millî eğitim plan ve programları çerçevesinde eğitilmesinde ilk ve orta dereceli okullar önemli bir yer tutmaktadır. Çok zengin bir tarihî ve kültürel birikime sahip olan ülkemizde, bu kültürün zenginlikleri ile beslenen bir eğitim ve öğretimin oluşturulması millî şuur anlayışı içinde gençlerin yetiştirilmesi için gereklidir.

Beden eğitiminin genel eğitim içindeki önemi açıktır. Onu önemli kılan kendi amaç ve kapsamından kaynaklanmaktadır. Bu kapsam içinde halk oyunlarının (dansları) bir beden eğitimi aktivitesi olarak değerlendirilmesi, Türk millî eğitiminin temel amaçlarının gerçekleştirilmesi açısından,  beden eğitimi öğretmeninin işini kolaylaştıracak ve beden eğitimi dersinin önemini arttıracaktır. Bundan dolayı beden eğitimi öğretmenini yetiştiren fakülte ve yüksekokullar konuya önem vermeli ve Millî Eğitim Bakanlığına bağlı olarak beden eğitimi öğretmenliği yapan öğretmenler, konuyla ilgili hizmet içi eğitim programlarından geçirilerek eğitilmelidir.

/Oğuzhan YONCALIK

Makalenin Tamamı İçin Bkz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder