“Yalnızlıkla
olgunlaşmış dürüst bir Kadı, 1844 yılında, Kütahya’nın ilçelerinin Temettüat
Tahrir Defteri’ni doldurmak için Nüfus Sayım Katibi ve askerlerle yola çıkar.
Rakamlar
insanların aynası olmalı ki Devlet-i Aliyye vergisini almalı, halk kulluğunu
tamamlamalıdır.
Köy
köy dolaşılır canlı cansız her şey rakamlaştırılarak var edilir. M. Altar
Kaplan, Halifeler Köyü’nde, kimi zaman bir ağacı, kimi zaman bir köpeği konuşturarak
öyküsüne sıradışı bir bakış açısı katıyor.
Aristo
sürgüne gönderildi. Sokrates baldıran içmek zorunda bırakıldı. Niceleri
yargılanıp öldürüldü. Bütün bunlar rezil, bön halk tarafından, akıl, erdem
yönünden üstün sayılmış oldukları içindi. Zenginlik yüzünden ezilmiş olan
köylüler, servetlerdeki müsaviliği fikredeceklerine mecnun gibi servet peşinde
koşuyorlar.”
Kitap Tanıtım.
Halifeler Köyü, Tanzimat Dönemi’nde,
daha adil bir vergilendirme sistemi kurma amacıyla tutulan ‘Temettüat
Defterleri’ni merkezine alan, Osmanlı’ya taşradan bakan bir köy romanı.
Halifeler Köyü, M. Altar Kaplan’ın
ikinci romanı. Yüksek lisans yaptığı dönemde, bundan 150 yıl önce Osmanlı’da
tutulan Temettüat Defterleri’nin kayıtlarını inceleyen yazar, buradan hareketle
bir roman yazmaya karar vermiş. Romanın ana mekanı Kütahya’daki bir köy. Defterleri tutmak ve sayım yapmak için köye
gelen bir kadının yaşadıklarına odaklanan Halifeler Köyü, dönemin taşrasındaki
sosyal hayata ve ekonomik sistemine dair çok şey söylüyor.
- Neden bir tarih, bir köy romanı yazdınız. Bu
romanın diğer köy romanlarından farkı ne?
Genel kabul gördüğü üzere
edebiyatımızda ilk köy romanı olarak Nabizâde Nâzım’ın Karabibik adlı eseri
gösterilir. Fakat Ahmet Mithat’ın yazdığı Bahtiyarlık hikâyesi ya da kısa
romanı da istenirse edebiyatımızdaki ilk köy romanı diye sayılabilir. Kaldı ki
köy romanı kavramı zaten çok tartışmalıdır. Bu nedenle Halifeler Köyü’ne de bir
köy romanı demek ne derece doğrudur bilemeyeceğim. Fakat anlaşılır olması için
basitçe bu şekilde tanımlayabiliriz. Bu tür romanlar artık günümüzde çok fazla
yazılmıyor. Tarih romanı yazılıyor fakat köy romanına çok rastlamıyoruz.
Genelde yazılan romanlarda merkezden, saraydan ya da daha genel ifadeyle
doğrudan İstanbul üzerinden mekâna, kişilere, olaylara bakılıyor. Bu romanlarda
da köy hayatını, köylülerin umutlarını, hayal kırıklıklarını, aşklarını ancak
dekor olarak görüyoruz. Dıştan bir bakış açısıyla. En basitinden Halifeler Köyü
bu yönüyle farklı diyebilirim. Sanırım Temettüat Defterleri ilk kez bir romana
konu olmuştur.
- Evet, Temettüat Defterleri romanın çıkış
fikrini oluşturuyor. Ne anlama geliyor,
Osmanlı tarihi içindeki önemi nedir?
Temettü, meta`-tefe`ül bâbında mal,
eşya, kazanç, kâr etme, fayda görme anlamına gelen bir kelimedir. Ailelerin
ekonomik güçlerini tespit etmek suretiyle, kişinin senelik kazancına göre tarh
edilecek verginin tespitine yönelik Osmanlı Devleti`nin önemli bir kesiminde,
dâhili Tanzimat bölgesinde emlâk, arazi, hayvanat ve gelir sayımları sonucu
tutulan defterlere verilen addır. Bunlar belki de Osmanlı taşrasına ilişkin en
önemli istatistiki verileri içeren kayıtlardır.
-
Dönemi anlamak için beslendiğiniz kaynaklardan bahsetmemiz gerek...
Halil İnalcık, İlber Ortaylı, Ahmet
Tabakoğlu, Kemal Karpat, Şevket Pamuk ve Tevfik Güran’ın eserleri en başta
faydalandığım kaynaklar. Bu romanı
Papadopulos Apartmanı isimli ilk romanımdan önce yazmaya başlamıştım. Bu
iki metin arasındaki geçişkenlik de eminim dikkatli okurun gözünden
kaçmayacaktır. Papadopulos Apartmanı’nda apartman kayıt defterleri vardı. Bunda
Temettuat defterleri var. Kayıt defterlerinde harflerle işaret edilen olaylar
ve süreç burada rakamlarla ifade ediliyor.
Daha adaletli bir sistem
- Romanın temel motiflerinden olan o dönemki
vergileme sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tabii ki her şeyden önce bu bir roman,
ona bir iktisat kitabı gibi yaklaşmamak lazım. Fakat benim sınırlı bilgimle
söyleyebileceğim o dönemde benim incelediğim bölgedeki ortalama vergi yükü
yüzde 20 civarında. Bu aynı zamanda dolaysız bir vergi. Yani doğrudan gelirden
alınan bir vergi. Mesela bugüne nazaran daha adil çünkü günümüzde vergi
tahsilatının ekseriyeti KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerden oluşur. Fakat o
dönemde de vergilemenin artan oranlı olmaması, gelirin yeniden dağıtım amacı
gütmemesi gibi amaçları yoktu. O güne bakarken malum bugünden bakmamak, olaylara
ve olgulara itibari yaklaşmak gerekir. Baştan da söylediğim gibi bu bir kurgu.
Hale Kaplan Öz
04.12.2015