Hicabi Ay kardeşimiz 5 Ağustos 2017
tarihindeki bir yorumunda bahsetti KÖY ODA’sından. Üç kişi okumuş.
“Ben uzun yıllar boyu inşaat işiyle
uğraştım. En son yaptığım iş 2013 yılında Gümüşhane’nin Köse ilçesi Özbeyli
(hozbürük) “Yas Evi” denilen köylünün cenazesi olunca toplanıp Kuran’ı Kerim
okunacağı bir köy salonu; yemekhanesi, çay ocağı olan Selçuklu Mimarisinde
sekizgen bir yapı. Sekizgen haliyle Selçuklu Kümbetlerine benziyor. Biz de
köyümüzde böyle bir binayı okulun bahçesinde bir yere yapabiliriz. Mimarisi
dedelerimizin o ahşap (gandil) evleri gibi olabilir. 300/350 metre kare
kullanılabilir bir alan olabilir. Buralar bir takım benzer toplantılarımızın
yapılabileceği bir yer. Ayrıca çocuklarımızın görmediği çocukluğumuzun günlük eşyalarının
sergilendiği (kösere taşından bakır kazanlara kadar) eşyalarında sergilendiği
Etnografik bir mekan yapabiliriz. Ne dersiniz. Bunu başarabiliriz. Saygı ve
sevgilerimle Hicabi AY.”
Köy Odası
Köy odası Anadolu’da pek çok yörenin
eski geleneklerindendir. Bu oda kavramını şimdiki evlerimiz gibi düşünmeyin, bu
odalar ev sahibinin evin yanına kondurduğu müstakil yapılardır. Şimdilerde
özellikle İç Anadolu’da kahvehanelerin dolması ile sayıları azalsa da Barak
Kültürü’nün ana damarlarından birini oluşturması sebebiyle bizim yörede her
şeye rağmen varlığını devam ettirmektedir (daha doğrusu ettirmeye çalışmakta).
Köy Odası’nın kökenini Dede Korkut’ta
bulabiliriz. O dönemki otağın kullanım amacı ile bugün yörede kullanılan amacı benzerlik
gösteriyor. Oba büyüklerinin istişare ve meşverette kullandığı, şölen ve büyük
toplantıların yapıldığı, misafirin ağırlandığı yerlerdir. Erkek nüfusunun her
yaştan fertlerinin misafir olmasa dahi bir araya geldiği, selamlıkla benzer
yapılardır. Hatta eskiden erkekler zamanlarının çoğunu buralarda geçirir,
böylelikle evi de kadınların rahatı için kendilerine bırakırlardı. Hoş,
kadınların işten güçten ve bu odaya hizmetten çok rahat edebildikleri
söylenemezdi ya.
Köy Odası Barak’ta aile büyüklerinin
veya büyük olmaya namzet ev reislerinin dönem mimarisine göre yaptıkları
yapıdır. Bu yapılar geçmişte yörenin yapı taşı olan kerpiçle neredeyse
özdeşleşmiştir. Benim gibi çoğu yöre insanının aklına oda denince köy odası,
köy odası denince de kerpiçten, bir holü ve holden girilen uzun ince bir oda
gelir. Yapı bu şekildedir. Bazen bu hol başka bir odaya veya kilere açılır.
Buraların mutfak olarak veya odunluk olarak kullanımı da mevcuttur. Hatta mekân
sahibinin ekonomik gücüne göre oda sayısı çoğalırdı. Sonraları gerek dünya ile
kültürel etkileşim, gerekse beton yapının sunduğu esneklikle mutfak, tuvalet
gibi yapılarda konuldu.
Odanın asıl oturulan yeri ise uzun
ince olan büyük odasıdır. Burada kapının karşısına denk gelen, herkese hâkim
nokta başköşedir. Başköşe VIP’tir, zira herkes oturamaz. Oraya evin büyük ferdi
harici ev sahibi bir sohbet ortamında asla oturmaz. Çünkü misafire buyur
edilir. Tabi misafirin de yaşça büyüğü başköşenin sahibidir. Bunun yanında
köylüler makam mevki sahibi ve eğitimli insanları da başköşeye buyur ederler.
Yaş ve irfan sahipleri, misafirler başköşeden başlayarak uzun sırayı karşılıklı
olarak doldururlar. En küçükler, çocuklar ve oda içerisinde hizmete dönenler
ise alt başa yerleşirler. Alt baş ise kapının yanı ve etrafıdır.
Odanın içi bazı yörelerde sedirle
döşenmiştir. Fakat Barak‘ta tercih yastık ve minderlerdir. Dedemin odasında
mesela; yastıklar mısır koçanından ve minderler ise yünden yapılmıştı. Mısır
yastıklar halı desenlidir. Oldukça sert ama hem şeklini kaybetmediği için
kullanışlı, hem de bel için gereken desteği verdiğinden konforluydu. Halı
desenli yastıklar hâlâ her odada var ama mısır yastıklar kalmadı gibi. Aynı
şekilde yörede koyun besleme alışkanlığı terkedildiğinden yün minder bulmak da
zorlaştı.
Yer döşemeleri ise oturulan kısımların
altında kilim şeklinde uzun halılardan, ortadaki yemek yenen ve çay, tütün
servisi yapılan yerlerde temizliği kolay, ekseri muşambadan yapılmış örtülerle
bezenirdir. Bazı odalarda bu orta kısma kısa ayaklı uzun masalar konur ve yemekler
çaylar için sehpa vazifesi gördürülür. Oturulan kısımların altına ise hasırdan
döşemeler serilirdi. Bu döşemeler bugün IKEA’larda, English HOME’larda,
Tekzen’lerde servis tabaklarının altına koyulması için dekoratif olarak
satılıyor. Hem de ne fiyatlara. Biz ise bunlarla oyun oynar, örgüsünü açmaya
çalışırdık. Örgüsü sökülenler ise ev ahalisi tarafından atılırdı.
Odanın büyüklüğüne göre ikiden az
olmamak üzere muhtelif sayıda penceresi olurdu. Bu pencereler ise kerpicin
kalınlığından dolayı oda içerisiyle arasında bir boşluk olurdu. İsmi ise
Tağa’ydı. Tağa hem pencerenin odayla doğrudan temasını önleyip sıcak ve soğuğa
mani oluyor, hem de ufak tefek eşya ve gereçlerin ortalıkta kalmayıp oralara
konulmasına yarıyordu. Yine aynı şekilde odanın alt başında duvarlarda
bırakılan nişlere de tağa adı verilirdi. Buralar ise genelde misafirler için
konuşmuş döşeklerin yeriydi.
Bu oyukların bir de kapak yapılmışları
olurdu. Bunlara ise mahmil denir. Evet, bir köy odasının en gizemli yeridir.
Mahmil genelde kilitli olur, kilidi ise oda sahibinde dururdu. Oda sahibinin
mahremiyetinin başladığı yerdi bu mahmiller. İçerisinde sahibin kişisel
eşyaları, çayı, şekeri, tütünü, şehre gidince getirdiği sucuk ve misafire ikram
edilecek şekerlemeleri, meyveleri, kolonyayı barındırırdı. Çocuklar için en
gizemli yeriydi mahmil köy odasının. Anahtarı ele geçmezdi, oda sahibi kendisi
açar, çocukları sevindirirdi bazı bazı. Bugün hâlâ bana köy odasının en gizemli
yeri olarak gelir bu mahmiller.
Odanın yine başköşesinde (bazı odalarda)
şömine olurdu. Bu şöminenin üst ve yanlarında ise kahve ibrikleri
vazgeçilmezdir. Bu ibrikler (mırra) acı kahve yapılırken damıtmaya yarar.
Oldukça da külfetli bir iştir mırra yapımı. İyi bir oda sahibinin de yapmayı
bilmesi gerekir. Ocak (şömine) olmayan odalarda ise ısınma kışın kurulan
sobayla sağlanır. Hem sobada, hem de ocakta yanan fıstık ve üzüm odunlarının
kokusu ise odanın karakteristik özelliklerine dâhildir.
Odanın duvarları da aile büyüklerinin
(varsa) resimleri ile süslüdür. Bazen oda sahibinin samimi siyasi görüşüne göre
politik liderlerin portresine de rastlayabilirsiniz. Göz atmakta fayda vardır,
sonra o lidere laf söylerken sert bir tartışmanın içinde bulabilirsiniz
kendinizi.
Oda sohbetleri eskilerden, ata
dedelerden, bağ bahçe bakımından, güncel siyasetten, tarihten, hikâye ve
menkıbelerden müteşekkildir. Eğer ki ilk kez bir barak köy odasına gidiyorsanız
buradaki tarih bilgisi sizi şaşırtabilir. Burada Türk’ün kadim zanaatı sözlü
kültürün ne kadar geliştiğine yakından şahit olursunuz. Bazen aynı konular
sanki gençler öğrensin diye defalarca tekrar edilir, gençler ise bu konuyu
biliyormuş gibi yapıp üstünlük taslamaz. İskânı anlatan bir güngörmüşün
döneminde Yıldırım döneminin sosyal hayatı konusunda bir gerçekte
duyabilirsiniz, Horasan sonrası Anadolu’da Türkmenler’in ilk kondukları yerleri
de. Yine sohbet arasında bol miktarda hikmet, özlü söz, manileşmiş iğneleyici
cevaplar da cabasıdır.
Bu yapılar yöredeki örgütsel
organizasyonu da gayet net yansıtırlar. Bir davette, cenaze merasiminde, hülasa
kalabalıkta ortadaki boş olan yere hemen uzun ince bir yer sofrası serilir.
Birkaç kişiye bir sini (tabaktan büyük yemek kabı) düşecek şekilde pilavlar
konur. Sonra her bireye ayrı tabakta cıvık olarak adlandırılan sulu yemek
servis edilir. Pilavın üstü ise misafirin ve bir araya toplananların amacına
göre kesilmiş hayvanın etleriyle bezenir. “Çıkar, çıkar.” Terimini duyarsanız
şaşırmayın. Burada çıkarmanız gereken ettir. Et yiyin denmektedir. Misafire
ayrıca etin en güzel yerinin verilmesi, en azından önerilmesi farzdır. Burada
ev sahibi ve gençler herhangi bir komuta gerek duymadan organize bir şekilde
sofrayı evden odaya taşır ve düzenlerler. Misafirler karnını doyurup çay
servisi başlayana kadar sofrayı toplar ve karınlarını doyururlar ayaküstü.
Sofranın kurulması da, toplanması da birkaç dakikayı geçmez. Yeterli sayı varsa
Hababam Sınıfı’nın duvar örmesi var ya; işte tam öyle bir organizasyon
görürsünüz.
Azaldı şimdilerde köy odası. Yine de
köylerde kahvehane olmadığı için tek tük açık odalar bulunmakta. Kerpiç
olanların ise çoğu zamana yenik düştü. Köyün her yanı gibi odalar da azalan
nüfus ve şehre göçten nasibini aldı. Eskiden her gün yaşadığı kalabalığı,
sohbet meclislerini şimdilerde sadece bayramlar ve özel günlerde yaşar oldu. Odaların
durumu köylerin sorununun da özeti aslında… Hâlbuki devlet eliyle yapılacak
çalışmalarla toplumsal düzenin devamına katkı sağlayabilir, aile ve toplum
etkileşimini de çağa yenilmeden düzenleyebilirdi. O potansiyel vardı. Fakat
artık köy odası yok.
Murat Emre Tiryakioğlu
24.12.2017
http://kalemiye.com/koy-odasi/
http://kalemiye.com/koy-odasi/