BİR TRAKTÖRE
İKİ KORNA
Köylerimiz makineleşmeden önce oldukça sessizdi. Hayvan seslerine çocuk sesleri karışır giderdi. Hele ilkbahar geldiğinde tabiatın o doğal sesleri insanın içine huzur verirdi. Tarlada çift süren köylülerin öküz “gehleme” sesleri, annesi yazıya otlamaya giden ineklerin buzağı sesleri, onlara uzaktan cevap vermeye çalışan annelerinin sesleri, gece gündüz vakitli vakitsiz öten horoz sesleri, yumurtlayan tavukların (gıt gıt gıdaak) sesleri, yine gece gündüz hiç susmayan köpek sesleri, çağıldayan dere ve çayların sesleri, teneffüs anında okulun bahçesinde çığlık çığlığa bağırarak oynayan çocukların sesleri, evde ağlayan bebek sesleri, karga ve kuş sesleri, bir de yoldan eve, evden tarlaya, tarladan komşu tarlaya hatta köyden köye konuşan insan sesleri hep duyulurdu. Çünkü, o günlerde köyde gürültüye neden olan mekanik sesler yoktu. Bugün bizi sağır, duymaz eden bu sesler neler biliyor muyuz? Evdeki, buzdolabı, çamaşır makinesi, radyo, televizyon, sokaktaki araç trafiği, sağda solda çalışan iş makineleri insan sesini bastırır oldu. Hiç farkında bile değiliz ama maalesef insanlar daha düne kadar köyler arasında bir birleriyle direkt temas kurabiliyor, aracısız, aletsiz konuşabiliyor, birbirlerine seslerini duyurabiliyorken şimdi karşılıklı durmamıza rağmen ne yazık ki sesimizi bir birimizi ulaştıramıyoruz, duymuyor, duyuramıyoruz.
İşte öylesi biz zamanlardaydık köy hayatında. Köye gelen bir aracın sesini kilometrelerce uzaktan duyar, geçeceği yolun kenarına koşar, onun geçişini seyrederdik. Bir âdetimiz daha vardı. Eğer yoldaysak yolun kenarına değil yolun dışına çıkardık. “Motorlu araç bu, ne olur ne olmaz, bizi çiğner sonra!..” deyip tedbirli davranırdık. (Şimdi araç korna çalsa bile yolun ortasından giden kahramanlar olduk, kim korkar motordan!..) Evet köy yerinde kural buydu, büyüklerimiz bile, köydeki hareketlerden haberdar olmak için köye gelen ve evin önündeki yoldan geçen herkese "kim o acaba?" diye bakar alakadar olurdu. Zamanla traktör, motorsiklet, minibüs, taksi vb. ne istersen hepsine sahip olduk köy olarak. Bu, tarımda makineleşme ve konfor köyümüze yaramamış olacak ki yıllar sonra köyü boşaltıp şehirleri doldurmaya başladık...
Köyün bu yalnızlığını, sessizliğini bozan biri vardı köyde!.... Adı Fikret Ustaoğlu idi daha bıyıkları terlememiş bu genç delikanlının. Traktörünün bir kornası varken sen tut yanına farklı ses çıkartan ikinci bir korna daha tak. İş bununla bitiyor mu? Bitmiyor... Köyün sokakları bomboş ya... Selam verecek konuşacak kimse bulamıyor ya... Hah işte önce kornanın birini çalıyor, ardından ötekini... (Önce “dit” sonra “dat” Daha sonra Didiiiit. Dadaaat.) Biz de köyde trafik amma arttı ha!... Kimmiş bunlar diye camlara çıkıyoruz, bakıyoruz ki ortalıkta bir Fikret Ustaoğlu var bir de traktörü. Güle güle ölüyoruz! (Allah(cc) Hayırlı Uzun Ömürler Versin.)
/Çetin KOŞAR
10 Mart 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder