Araçlarımızın kayma riskine karşılık köye inmeyip, telefonla köyden destek istedik. Fedakâr köyümüzün vefalı gençleri o karanlıkta, yağmur çamur demeyip yalın ayak yayla yoluna düşüp, onca yolu yürüyerek gelip bizim imdadımıza yetiştiler. Böylece şenlik alanında mahsur kalanlarımızın sayısı onlar da bize katılınca on beşi bulmuştu.
Merhabalar. Tüm Akbulut (Sordan) Köylülere selam olsun. Sevgili dostlar, bizler artık sıradan bir Alaçamlı değiliz. Bizler köylerinde, yaylasında el ele verip, kendi imkânlarıyla etkinlik yapan ender insanlardanız. Rabbimize şükürler olsun ki, geçen yıl başlattığımız bu hayırlı işimizin ikincisini de başarıyla gerçekleştirdik. Bu hususta maddi ve manevi katkıda bulunan herkese sonsuz teşekkürler ederim.
Şenliğe katılmak için işlerimize bir kaç gün ara verdik. Bursa’dan yola çıkarak Akbulut Köyüne vasıl olduk. Hazırlıklara katkıda bulunmak için bir gün öncesinden yaylaya çıktık. Önce “Keşkek ve Yahni” pişirmek için ormandan odun topladık. Kazanlar için “küre”ler hazırladık. Traktörlere bağlı “tanker”lerle (su tankı) yaylaya su taşıdık. WC yerlerini ayarladık. Böylece yaylamızı bir nebzecik de olsa şölene hazır hale getirdik.
Tüm bu yoğun uğraşıların sonunda yaylada akşam olmuştu. Hava kararır kararmaz öyle bir yağmur başladı ki sanki bardaktan boşalıyordu. Bu güzel yağmura karşılık “böyle yağarsa yarın buraya araba falan çıkamaz, şenlik iptal olur” diye de çok üzülmüştük. İçimizi inceden bir hüzün sarmıştı. Gece saat 24 sularında yağmur durdu. Biraz rahatlamıştık. Ama köye dönmemizin imkânı yoktu.
Araçlarımızın kayma riskine karşılık köye inmeyip, telefonla köyden destek istedik. Fedakâr köyümüzün vefalı gençleri o karanlıkta, yağmur çamur demeyip yalın ayak yayla yoluna düşüp, onca yolu yürüyerek gelip bizim imdadımıza yetiştiler. Böylece şenlik alanında mahsur kalanlarımızın sayısı onlar da bize katılınca on beşi bulmuştu.
Her şeye rağmen, gece vakti Kabaalma’nın Düzü’ne dev bir ateş yaktık. Müzik sistemini de gündüzden kurmuştuk. Çarşıdan aldığımız beyaz etlerle bir güzel bir mangal yapıp hep beraber afiyetle yedik. Atıf abi de sağ olsun bize özel bir çay yollamış. Onu da bir güzel demleyip içtikten sonra sıra geldi gençleri eğlendirmeye. Sabahın dördüne kadar “vur patlasın, çal oynasın” diyerek bir güzel eğlendik. Ben biraz rahatsızlandım ama kimseye söylemedim. Uyursam geçer diye düşündüm ve Nazım’ın DODGE’unun şoför mahalline uzanıp yattım. İki saat kadar uyumuşum. Sabah saat altıda uyandığımda her tarafım buz tutmuş gibiydi. Yayla soğuğunda üşütmüştüm. Bunun üstüne bir de migrenim tutmaz mı? Kafamı kaldırmanın imkânı yok. Bir yandan da üzülüyorum; şenliklere katılamayacağım diye… Hepten bir sıkıntı basmıştı beni.
Yayladan köye indim. Hamdi Meral de Bafra’dan yeni gelmişti. Onunla birlikte muayene olmak için Alaçam’a hastaneye gittim. Koluma bir serum taktılar. Gerekli ilaçlarla birlikte verilen serum bitene kadar hastanede bir güzel uyumuşum. Uyandığımda nihayet kendime gelmiş, sağlığıma kavuşmuştum. Kim tutardı artık beni Alaçam’da. “Haydi, Hamdi yürü gidelim yaylaya” dedim ve vurduk kendimizi yayla yolarına.
Saat 14’de yaylaya ulaştık. Tabi şenlikler çoktan başlamıştı. Geçen yıl olduğu gibi yine büyük bir heyecanla eş-dost ile selamlaşıp bir güzel hasret giderdik. Geçen sene gelmeyenlerle de karşılaşmamız bir başka güzellikti. Yirmi yıldır görmediğim arkadaşlarımla yine bu sayede görüşüp tekrar tanış olmuştuk. Çok güzel bir duyguydu bu ki anlatılmakla olmaz, insanın bunu yaşaması lâzım.
Bizlere böylesine unutulmaz duygu ve heyecanı yaşatan bu etkinliğimizi el birliği ile yaşatalım. Sadece bir gün ile sınırlı tutmayalım derim. En az 2-3 gün öncesinden toplanarak bu geleneğimizi zenginleştirmek için hazırlıklar ve çeşitli programlar düzenleyelim. Bu işi sadece köydekilerin omzuna yüklemeyip gücümüz ölçüsünde maddi ve manevi desteğimizi artıralım. Bu güzel geleneğimiz yıllar geçtikçe daha bir güzelleşecek, daha bir oturacak ki zamanla bu bizi ve köyümüzü aşarak ilçemize ve ilimize mal olarak nice hayırlara vesile olacaktır. Bu tip işlerin yararını O zaman bizler daha iyi göreceğiz.
Üçler, Yediler, kırklar hatırına seneye üçüncüsünü yapacağımız Keşkek Şölenimizi “Dört Başı Mâmur” bir şekilde başarabilmemiz için bazı işlerimizi son güne bırakmadan, çok daha önceden hazırlıklarımızı yapmalıyız. Eksikliklerimizi tamamlamalıyız.
Sizlerin de “İstek, Şikayet ve Önerilerinizi” buraya yazmanız ve bizimle paylaşmanızı da dileyerek, bu konularda benim tespit edebildiğim eksikliklerimiz ve önerilerim kısaca şunlardır;
1. Öncelikle “Köyümüzün Su Sorunu”na bir çözüm bulunması gerekiyor.
2. “Yayla yolları”nın sağlamlaştırılması. ( Eskiköy çayına bir “köprü yapmak” ve yollarda su birikintisi olan yerlere “künk” koymak.
3. Yaylaya “Mescid”,“Çeşme” ve “WC” yapılması.
4. Ormanın 50 metre içerisine kadar çalı, çırpı ve dikenlerin temizlenerek “Ağaçlar arasına Oturma Alanları”nın oluşturulması.
5. Köyümüzde kış günlerinde boş zamanları değerlendirmek için “El beceri kursları”nın açılması. Yayla şenliği olacağı gün “üretilen ürünlerin sergilenmesi ve satılması”.
6. Köyümüzde yetişen ürünlerin “sergilenmesi ve satılması”.
7. Eskiden kullanılan “tarım araçları sergisi” açılması. O güne mahsus mini bir “Otantik Köy Evi” oluşturulması.
8. Davullu zurnalı ve düzenli bir şekilde oynayan, tek tip kıyafetli, köyümüze özgü giysili “Akbulut Köyü Folklor Ekibi”ni oluşturmak.
9. Köyümüz gençlerine güreş sporunu sevdirmek için bu sporun eğitimini vermek ve “pehlivan yetiştirmek”.
Bunlar yapılmayacak şeyler değil. Herkes biraz fedakâr olursa her şey daha güzel olur. Yeter ki her şeyi başkalarından beklemeyelim. Malum ekonomik kriz teğet geçmeyip herkesi vurdu. Birkaç kişinin katkısıyla bu işler olmaz. Herkesin bu işte bir miktar tuzu biberi olmalı ki başarıya çok daha kolayca ulaşalım.
Kalın sağlıcakla. Allah’a emanet olun.
/Kibar Mikail YEŞİL
07 Ağustos 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder