Recep KOŞAR
Akbulut Köyü Muhtarı(29/03/2009)
Köy nedir?
Köy, idari bölünmenin en alt basamağıdır. TDK’nın Türkçe Sözlüğüne göre köy; “Yönetim durumu, toplumsal ve ekonomik özellikleri veya nüfus yoğunluğu yönünden şehirden ayırt edilen, genellikle tarımsal alanda çalışılan, konutları ve öteki yapıları bu hayata uygun yerleşim birimi, köylük yer, köy yeri” olarak tanımlanmaktadır. Cumhuriyet kurulduktan bir buçuk yıl sonra, 18 Mart 1924 yılında çıkartılan ve birçok değişikliklerle bugün bile yürürlükte olan “442 sayılı Köy Kanunu”nun birinci maddesine göre; “Nüfusu iki binden aşağı yurtlara (köy) ve nüfusu iki bin ile yirmi bin arasında olanlara (kasaba) ve yirmi binden çok nüfusu olanlara (şehir) denir. Nüfusu iki binden aşağı olsa dahi belediye teşkilatı mevcut olan nahiye, kaza ve vilayet merkezleri kasaba itibar olunur ve Belediye Kanununa tabidir.”
Yine aynı kanunun ikinci maddesinde de köy tanımıyla ilgili şu ibareler bulunmaktadır. “Cami, mektep, otlak, yaylak, baltalık gibi orta malları bulunan ve toplu veya dağınık evlerde oturan insanlar bağ ve bahçe ve tarlalarıyla birlikte bir köy teşkil ederler.”
Kanun maddelerinden de anlaşıldığına göre köy, belirli bir idari sınırı bulunan ve bu sınırlar içinde toplu veya dağınık meskenler ile ekonomik faaliyet sahalarından oluşan, tarımsal faaliyetlerin ağırlığını hissettirdiği ve seçimle işbaşına gelen muhtar ve ihtiyar heyetinin yönettiği en küçük idari ünitedir. Bu genel tanımlamalardan sonra köyümüzle ilgili tarihsel gelişimi izlemeye ve sergilemeye çalışalım.
En Eski Köy; Gelemet Köyü
İmparatorluk döneminde bölgemiz elbette bugün olduğu gibi bir yapılanma içinde değildi. Osmanlı İmparatorluğu Samsun’u ilk kez 1398 yılında I.Bayezid’in (1389-1402) bölgeye düzenlediği sefer sırasında ele geçirmişti. Daha sonraları Samsun kent merkezi birkaç kez elden çıkmış olsa da 16.asırda Osmanlı İmparatorluğunun Canik Livası, Ordu ve Samsun illerinin bazı kazalarını kapsıyordu. Bir başka ifade ile o gün Amasya Sancağına bağlı Vezirköprü, Lâdik ve Havza ilçeleri hariç bugünkü Samsun ilimiz ile Ordu’ya bağlı Ünye, Fatsa, Kumru, Çaybaşı, Çatalpınar ve Korgan o zamanki Canik Livasını oluşturuyorlardı.
Bölgemizle ilgili olarak yaptığım tarihsel araştırmalarda şimdilik ulaşabildiğim en eski kayıt Gelemet Köyümüz ile ilgili bilgidir. Osmanlı İmparatorluğunun 1520 yılına ait Tahrir (vergi) Defter kayıtlarına dayanılarak çıkarılan ve o günkü adı Canik Livası olan bölge haritasında Gelemet, Bafra Kazasına bağlı bir köy olarak görülmektedir. Türk Tarih Kurumu tarafından 2002 yılında yayınlanan bu haritaya göre çevredeki diğer köyler ise şunlardır; Taşkelik, Mandır(Mandırçay), Gökçeboğaz (Gökçe), Yenice, Zeytin(Zeytun), Demirciköy(Demircü), Göçkün ve Geyikkoşan(Geyik köyü)’dır.
Sözlü tarih bilgilerine göre ise İmparatorluk döneminde “Gelemet” adı karşımıza Türk Karyesi (köyü) olarak çıkmaktadır. Sonradan köy olan Sordanköy’den başka, bu köyün üst tarafındaki Tokmak Hırmanı mevkiinden öte Devret, Kömürlük, Eskiköy ve Çetirliğin öte ve beri yakaları ise Rum Köyü olarak geçmektedir. (Anti parantez olarak yeri gelmişken ihtilaflı bir konuyu; “Çetillik” mi? Yoksa “Çetirlik” mi? İsim kargaşasını vuzuha kavuşturalım. “Köy Ağzı” incelemelerimizden edindiğimiz bilgilere göre “ellik”, “folluk”, “irezillik” vb. kelimelerde olduğu gibi eskiler çift “L” harflerinin her ikisi tam olarak telaffuz etmektedir. “Misiilik=mısırlık”, “teelik=terlik”, gibi kelimelerde, öncesindeki sesli harfin uzatılarak söylenmesi yoluyla “L” harfinden önce gelen “R” harfi söylenmeyip “yutum”a uğramaktadır. Eski köy ağzını tam kullanan Hanife Koşar’ın konuşmalarından tespit ettiğimiz kadarıyla adını, zaman zaman “Çetillik”, zaman zaman da “Çetirlik” diye söylediğimiz bu mahallemizin adının doğrusu da “ÇETİRLİK” olmalıdır. Tabi kelime olarak manasını araştırdığımızda da kayalık arazi koşullarında gelişemeyen küçük boylu, yarı ağaç bitkileri ifade eden “çoturluk”tan dönüştüğünü, rahatlıkla söyleyebiliriz.)
1996 yılına kadar idari bakımdan tek köy olan ve adına Kışlakonak denilen köyümüzde yine eskilerin anlatımına göre Cumhuriyet öncesinde Gelemet hariç Sordanköy, Karanlıkdere, Çetirlik ve Sarımsak yani bugünkü Akbulut Köyü, iki ayrı muhtarlıkla yönetildiğini biliyoruz. Bu durumda Gelemet Köyü ayrı bir muhtarlık iken bugünkü Akbulut Köyü ise Çetirlik Rumlarıyla birlikte tek köy ama iki ayrı muhtarlık şeklinde idare ediliyordu. Osmanlı İmparatorluğu’nun yayınladığı 1864 Vilayet Nizamnamesinden sonra Müslüman ve Gayr-i Müslimlerin beraber yaşadığı köylerde her kesim kendi muhtarını bir yıllığına seçmeye başlar. Yani aynı köyde biri Türk Muhtarı diğeri Rum Muhtarı olmak üzere iki muhtarın varlığı söz konusuydu. Hatta bir zamanlar Türklerin Muhtarı ise bir kadın imiş. Hangi tarihlerde olduğunu inşallah daha detaylı arşiv çalışmalarıyla ileride ortaya çıkarmaya çalışacağımız bu kadın muhtarın Rüstem (Hürüstem) Yılmaz’ın annesi olduğunu biliyoruz.
Muhtar Kimdir?
18 Mart 1924 yılında çıkartılan 442 sayılı köy kanununun 10. Maddesine göre “Muhtar, köyün başıdır. İşbu kanuna göre köy işlerinde söz söylemek, emir vermek ve emrini yaptırmak muhtarın hakkıdır… Muhtar Devletin memurudur. Devlet işlerinde vazifesini (36) ncı maddeye göre yapar.”
Muhtar, köy işlerinin yanı sıra devlet görevlerini de yürütür. Genel yönetimin temsilcisi sıfatıyla da yasaları ve hükümet emirlerini halka duyurur. Muhtar, köy veya mahalle halkı tarafından seçilir. Türkiye'de muhtarların görev süresi 5 yıldır. Muhtar köy tüzel kişiliğini temsil eder. Muhtar köyde yapılması gereken işleri imece usulü ile gerçekleştirir. Aynı zamanda muhtar, köy içinde dirlik ve düzeni sağlar.
Osmanlı İmparatorluğu zamanında bugünkü muhtarlık hizmetini görenlere, “köy kethüdası” denirdi. Halk arasında ise muhtara “köy kâhyası” yahut sadece “kâhya” adı verilirdi. Tabi bunların başa gelmeleri çoğu zaman seçimle değil, atama ya da doğal seyirle olmaktaydı.
Bugün muhtarlarımızı Mahallî İdareler Seçimleriyle birçok aday arasından seçerek belirliyoruz. Mahallî seçimler aslında demokrasi tarihimizin başlangıcıdır. Ülkemizde seçimlerin tarihi, 1830'lara kadar gider. “Siyasi seçimler ve ilk olarak muhtarlık teşkilatının kurulması”na Türk modernleşmesinin mimarı II. Mahmud döneminde tanık oluyoruz.
Muhtarlık tarihini araştırarak belgeleyen Prof. Dr. Ali Akyıldız'ın tespitlerine göre ilk muhtarlar seçimle değil tayinle görevlerine başlamışlardır. “1833'ten sonra muhtarlık teşkilatı yavaş yavaş ülkenin her yerinde uygulanmaya başlar. Muhtarların çoğu tayin edilirken, bazı bölgelerde ise muhtarlar seçimle göreve gelirdi. 1864 vilayet nizamnamesinden sonra Müslüman ve Müslüman olmayanların beraber yaşadığı köylerde her cemaat kendi muhtarını bir yıllığına seçmeye başladı.”(Kaynak; Erhan Afyoncu)
Cumhuriyet kurulduktan sonraki Yerel Seçimler Tarihini incelediğimizde; ilk mahalli seçimin Kasım 1942 de yapıldığını görüyoruz. Çok partili rejime geçilmesiyle 1 Eylül 1946 da yerel seçimlerin yapıldığı tespit etmekle beraber köyümüzde muhtarlar ve görev süreleri farklı sebeplerle bu seçim dönemlerine uymamaktadır. O zamanlar muhtarlık seçimi genellikle gayrı nizami şartlarda bazen de kolluk kuvvetlerinin denetimi ve yönlendirmeleriyle sonuçlanmaktaydı.
Kışlakonak Köyü Muhtarları
1996 yılında Akbulut Köyü kurulduğunda atama yoluyla başa gelen ilk muhtarımız Sunay Bakioğlu’nun yaptığı araştırmaya göre Cumhuriyet tarihimizdeki kayıtlı ilk resmi muhtarımız Enez Hoca’dır. Bu süreçte muhtarlar hep Gelemet köyünden seçilmektedir. Çünkü 30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti ile Yunan hükümeti arasında Lozan şehrinde imzalanan “Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi” kapsamında Çetirlik’te ikamet eden Rum Vatandaşlarımız Yunanistan’a gönderilmiştir. Böylece, ikisi bir köy ancak iki muhtarlık olan Çetirlik nüfusunun boşalmasıyla Sordanköy köy olmaktan çıkarak Gelemet’e bağlı bir mahalle olarak yeni bir idari yapıya irca ettirilmiştir. Gerçekten de bir köy için elzem olan Cami ve Okuldan yoksun olan Sordanköy, uzun yıllar Gelemet Cami ve okulundan faydalanmıştı. Çocuklar, tarlalardan, çamur çökek arazilerden geçerek bin bir zahmetle, okumak için Gelemet’e giderlerken yetişkinler de aynı yollardan özellikle Cuma günleri ve Ramazan Aylarında da teravih için Gelemet Camisine gidip gelirlerdi. Okul ve Cami için çekilen bu çile nihayet 1966-67 yıllarında son bulmuştu.
Enez Hoca’dan sonra sırasıyla Hakkı ASLAN, Şaban GEVREK, Osman KORKMAZ Kışlakonak Köyü’nün Gelemetli muhtarlarıdır. (Çolağın) Osman Korkmaz’dan sonra sırayı Sordanköylü Enez’in Ürfet yani Rıfat Koşar alır ve ardından damadı Ali Rıza Bakioğlu bu görevi mütemadiyen, yıllarca sürdürür.
Artık muhtarlık sonradan kurulan Sordanköyün elindedir ve her muhtarlık seçimleri, oldukça hararetli ve heyecanlı geçmektedir. Almanya’ya işçi olarak giderken muhtarlığı vekâleten verdiği ilaz Osman’ın Nedim ŞEN bu bayrağı Ali Rıza Bakioğlu Almanya’dan kesin dönüş yaptığı tarihe kadar sürdürür. Yol, köprü, Okul ve Cami gibi köylerin temel ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda önemli adımlar atarak muhtarlıktaki ağırlığını iyice hissettiren Ali Rıza Bakioğlu’nun karşısına bu uzun dönemde güçlü bir aday çıkmamıştır. Çalışmak için gittiği Almanya’da iken yerine vekaleten bakan Nedim ŞEN’in aday olduğu yıldaki mahalli idareler seçiminde köyler arasındaki rekabet iyice kızışır. Daha önceleri sessiz sedasız gelip geçen muhtarlık seçimleri artık kıyasıya rekabetin, ciddi tartışmaların, guruplaşma, hizipleşme ve çekişmelerin yaşandığı heyecanlı anlara dönüşür. Seçim günü Gelemet’te bayram havasında geçer. Yıllar sonra muhtarlığın geri alınacağına kesin gözle bakılmaktadır. Köylünün tek eğlencesi bir araya gelip neşeyle sohbet etmektir. Kutlama için mısırlar patlatılır. Fakat, küçük çaplı da olsa yaşanan fire ve kayıplara rağmen o yılki muhtarlık seçimlerini yine Sordanköylülerin adayı Nedim ŞEN kazanır.
“Yenilen pehlivan güreşe doymaz” denir ama bu aslında “yenile yenile yenmesini öğrenmek” sözünde ifadesini bulan “yılmadan mücadele etme”nin her ne pahasına olursa olsun sonunda başarının kapılarını açacağının bir göstergesidir. Gelemet’ten Şenol Gevrek bu konuda en güzel örnektir. Yılmadan her seçimde muhtar adayı olur. Ali Rıza Bakioğlu Almanya’dan kesin dönüş yapar ve ilk seçimde tekrar muhtar seçilir.
Muhtarlık Elden Gidince
Hemen hemen her köyün çekilmez çilesi olan ve hatta bazı köy ve mahallelerde ölümlerle sonuçlanan muhtarlık seçimlerinin bizim köyümüzdeki Sordanköy ile Gelemet köyü arasındaki sert rekabeti 27 Mart 1994 yılındaki seçimlerde Gelemetlilerin adayı Şenol GEVREK’in kazanması ve muhtarlığın tekrar Gelemet köyüne geçmesiyle zirve yapar. Artık ipler kopmuştur. Muhtarlığı alabilmesi için Gelemet’in Sordanköy’ünden de oy alması gerekmektedir ve almayı da başarmıştır. Bu durumda ne yapılmalı diye durup düşünen Sordanköylüler, ya beş yıl bekleyip ilk seçimde muhtarlığı geri almak ya da, ya da köyleri ayırmak(!). Evet evet en doğrusu bütün köylüden imza toplayıp, bir dilekçeyle Valiliğe müracaat ederek Gelemet ile Sordanköyü birbirinden ayırıp tarihte olduğu gibi Sordanköyü yine muhtar yapmak…
Sordanköy Yeniden Muhtariyet Kazanıyor
İmparatorluk sonrasında Cumhuriyetin ilanıyla birlikte yeniden düzenlenen idari yapılanma sırasında “sonradan köy” olan Sordanköyün (2010-1520=490) yaklaşık en az 500 yıllık bir tarihi geçmişi olan Gelemet Köyüne bağlanmasıyla köy vasfını kaybetmesi belki o gün için pek bir sorun değildi. Trabzon’un Of kazası ile Rize’nin Pazar kazasından göç ederek gelip köyümüze yerleşen ailelere ilaveten daha yüksek dağ köylerinden gelerek özellikle Çetirlik’e yerleşen aileler sayesinde Sordanköy ve ötesi çoktan Gelemet’in nüfusunu aşmıştı. Gelemet’ten daha geniş bir coğrafyada yine Gelemet’ten daha fazla nüfusa sahip bir köy konumuna geldiği halde, halen bu geniş coğrafyasına rağmen Sordanköy ve diğer köylerin mahalle konumunda oluşu ayrı bir muhtar fikrini kamçılıyordu. Nereden baksak bugün 4-5 kilometrekarelik bir alana sahip Gelemet Köyüne karşılık, Sordanköy ve ötesi coğrafi alan itibariyle 10 kilometrekarelik alandan daha fazla bir ölçeğe sahip idi.
Köyü Köy Yapan Muhtarıdır
1924 yılından 1996 yılına kadar tam 73 yıl tek muhtarlık olarak yönetilen eski birleşik Kışlakonak Köyü, Rıfat Koşar’ın muhtarlığıyla başlayan yıldan itibaren daha sonra da damadı Ali Rıza Bakioğlu’na geçen muhtarlıkla, uzun yıllar muhtarlık merkezi Sordanköy olan bir muhtarlık olarak yönetilmiştir. Sıkı bir muhtar olan Ali Rıza Bakioğlu’nu köylü, sık sık yaptığı köy toplantıları ve köy işleri için yine sık sık başvurduğu imecelere katılım konusunda uyguladığı zorlamalarla hatırlamaktadır. Ufak tefek adli vakalar anında köy içinde halledildiği gibi yerine göre ahlaka mugayir davranışlar da yine “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” sözünde ifadesini bulan bir anlayışla köy dışına taşırılmadan “Mıgdar Ali” tarafından yerinde ve anında halledilirdi. Neredeyse askeri bir nizam ve intizam tarzında süren “ilaz Ali” ya da “Mıgdar Ali” döneminde, daha önce sadece Gelemet Köyünde olan köyün ortak kullanım alanı Cami ve Okuldan Sordanköyü’ne de yaptırılmıştır. Genişletilerek her yıl modernize edilen yollarımıza ilaveten Gelemet ile Sordanköy arası, Sordanköy ile Sarımsak arası, Karanlıkdere ile Sancar arası, Sarımsak ile Çetirlik arası yeni yollar, sayıları sekizi bulan köprüler hep “Mıgdar Ali”nin eseridir. Diktatörce tutumuna rağmen köyler arasında hiçbir ayrım gayrım yapmadan sürdürdüğü görevine yine her seçimde çoğunluğun oyunu alarak tekrar tekrar muhtar seçilmesi doğru yolda olduğunun bir göstergesi değil miydi?
Köylü İmza Topluyor
İşte ne olduysa 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde oldu ve en az yarım asır sonra muhtarlık tekrar Gelemet köyüne geçti. Bu tarih sonun başlangıcı olur ve Gelemet’ten ayrı bir Akbulut Köyü muhtarlığı için ilk adımlar atılmaya başlar. Havaların henüz soğuk geçtiği bir ilkbahar günü aralarında bir “hoca” sıfatıyla şahsımın da olduğu 8-10 kişilik bir grup “Gelemet Köyü’nden ayrı bir muhtarlık olmak istiyoruz!” adlı imza kampanyası için Sordanköy, Karanlıkdere, Mutaflılar, Çetirlik ve Sarımsak köylerini sabahtan akşama kadar gezip, herkese mevzuyu tek tek izah ederek, rüştünü ispat etmiş, yasa diliyle “Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip; Sezgin (mümeyyiz) olan, ergin (reşit) olan ve kısıtlı (mahcur) olmayan” kadın erkek herkesten imza toplamış, üstüne de dilekçemizi yazarak, önce köy muhtarına imzalatıp, bu müracaata ihtiyar meclisi kararını da ekleyip, sonra en yakın mülki amir Kaymakamlığa yapılan müracaat ile kaymakamın görüşü ile birlikte bağlı bulunduğumuz Samsun Valiliğe müracaat edilmişti. Gelen cevap, negatif çıktı. Gerekçesi ise ayrılmak için çoğunluğun değil de azınlığın müracaatı gerekmekteymiş. Yani, müracaat yanlış taraftan yapılmıştı ve doğru olan neyse o yapılarak yasal yollarla zaten ormanı, merası, okulu ve camisi ayrı olan köylerimizin idari yapısı da yeniden düzenlenerek ayrılmış oldu.
Kışlakonak Köyü muhtarlığını elinde bulunduran Gelemet Köyü Kışlakonak Köyü adını almış, 1950’li yıllardan beri adı zaten Akbulut olan Sordanköy, Karanlıkdere, Sarımsak ve Çetirlik ile bir araya gelerek Akbulut Köyü adı altında yeni bir muhtarlık şekline bürünmüştü. Artık muhtariyet kazanan Akbulut Köyü’nün ilk muhtarı olma şerefi bu defa bir toruna nasip olmuştu. Anne tarafından dedesi Rıfat Koşar’dan sonra babası Ali Rıza Bakioğlu muhtar olan Sunay Bakioğlu bu geçiş döneminde köyün ilk muhtarı olmuştu ancak 18 Nisan 1999 ilk mahalli seçimlerde Akbulut Köyünün ikinci muhtarı Muharrem KOŞAR olur. Takip eden ilk yerel seçimde yani 28 Mart 2004 mahalli idareler seçiminde ikinci kez ancak bu defa seçilerek işbaşına gelen muhtar yine Sunay Bakioğlu’dur. Nihayet, 29 Mart 2009 yerel seçimlerine tek aday olarak giren Recep KOŞAR Akbulut Köyü tarihinde üçüncü muhtar olarak kayıtlara geçer.
-devam edecek-
/Çetin KOŞAR
05 Şubat 2010
___________________________________________________
(*)Tahrir Defteri: Bölgemiz tarihine ışık tutacak olan tarihi belgelerden biri olan Tahrir Defterleri Osmanlı İmparatorluğu’nda, 1527 yılından itibaren fethedilen arazinin tapu kayıtları yani tapu kadastrosunun bugün bile hayal edemeyeceğimiz modern bir tarzda yapılmaya başladığı kayıt defterleridir. Bu defterlere, her mahaldeki vergi mükellefleri, vergiden muaf olanların adları, arazinin kimin dirliği, mülkü yahut vakfı olduğu yazılmıştır. Şahıs veya arazilerden vergiden muaf olanların muafiyet sebebi ve ilgili fermanın kaydı düşülerek işlenmiştir. Her tapu-tahrir defterinin başına ait olduğu sancak veya eyalete ait özel bir kanunname varsa o kanunun metni yazılmıştır.
Toprak yazımı esnasında tutulan kayıtlarda yani Tapu-Tahrir Defterleri'nde belli bir yaşa gelmiş, eli silah tutan erkekler kayıtlarda belirtilmektedir. Kadınların yer almadığı bu kayıtlara göre tam bir nüfus sayımı yapmak mümkün değildir. Öte yandan hâne halkının sayısı coğrafî bölge, iklim, sosyal durum, göçler, savaşlar vb. gibi sebeplerden dolayı sürekli değiştiği için kesin bilgi edinmek mümkün olmamaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder