2 Ocak 2010 Cumartesi

Akbulut Köyü'nde Halk Meteorolojisi



Köyümüz Karadeniz’e nazır bir dağ köyüdür. Bilindiği gibi ova denilen düzlüklerdeki köylere ova köyü, yüksek ve engebeli arazilere kurulmuş köylere de dağ köyü denilmektedir. Belli bir yükseltisi olan ve engebeli bir arazi yapısına sahip köyümüzde tam bir yayla havası yaşanmasa da düz olan sahil kesimlerine nazaran kışlar daha soğuk ve yazlar daha serin geçmektedir. Çoğu zaman alçaklara kar yağmadığı halde köyümüzün uzun süre kar altında kaldığı da olmuştur. Soğuk iklim şartlarının hayatı olumsuz yönde etkilemesinin bir sonucu olarak Halk takvimi ve Meteorolojisini oluşturan öğeler incelendiğinde, soğuk günler ile geçiş dönemlerine ağırlık verildiği görülmektedir.

Bilindiği gibi Meteoroloji, dünyamızı etkisi altında bulunduran hava koşullarını ve değişikliklerini konu alan bir dilim dalıdır. Her çabada olduğu gibi Halk Meteorolojisinde de temel amaç, iklim özelliklerini izleyip tespit ederek insan yaşantısını kolaylaştıracak şekilde yararlanmaktır. Tarımla uğraşan köylüler için doğa, zaman zaman atmosfer olaylarıyla acımasız ve yıkıcı olabilmektedir. Hava tahminleriyle ilgili olarak çok eski atalarımızdan beri aktarılarak gelen bu kültürel miras, deneyim ve bilgi birikimi, bugüne değin hayatımızda önemli yer tutmuştur.

Doğadaki çeşitli olaylar gözlemlenerek hava tahminlerinde kazanılan çeşitli deneyimler, köyde kalıp ata mesleğini sürdürmek durumunda kalanlar yani tarımsal faaliyetlere devam eden nesillere sözlü olarak aktarılmaktadır. Bu konularda yazılı herhangi bir kaynak yoktur. Aktarımlar da teorik olarak değil bizzat uygulamalı olarak iş başında öğrenilmektedir. Günümüzde ise Köyde herkes hava durumundan anlamaz. Bu işlerde yetkin olan bazı kimselere danışılır.



Meteorolojik doğa olaylarının köyümüzdeki adlandırmaları şu şekildedir. Yağışlar; Yağmur, Çise, Kar, Kış, Dolu, Kırağı, Tipi, Sepken, Sis, Duman. Esmeler: Rüzgâr, Fırtına, Akyel, Karayel, Gün Doğrusu, Kıble, Lodos, Yıldızlama, Poyraz, Filizkıran. Diğer: Ayaz, Don, Buz, Sel, Afat (Havanın kapatması haline hiç bir zaman “Hava Bozdu” ya da “Kötü Hava koşulları” denmez, bunun yerine “Hava güzelleşti” denir. Ayın çocuklara öğretilen adı “Ay Dede”dir.


Hava tahmin yöntemleri “Göksel Olaylara Göre, İnsanlara Göre, Bitkilere Göre ve Hayvanlara Göre” çeşitli başlıklar altında incelenebilir.


Göksel Olaylara Göre Hava Tahminleri

Gökteki ayın yeni ve eski durumları ekim dikim için önemlidir. Ay yeni ise akşamdan doğar. Eski ise sabahtan doğar. Kabak ekimi eski ayda yapılır. Ot biçme işi eski ayda. Ayın çevresi sisliyle yağmur yağacak demektir.

“Akşam kızardı kurak, sabah kızardı çorak.” İfadesinde olduğu gibi eğer güneş doğarken şafak yerinde bir kızıllık oluşuyorsa o gün yağmur yağacak (çorak) demektir. Yok, eğer güneş batarken gurupta bir kızıllık oluşuyorsa ertesi gün hava güneşli (kurak) olacaktır.

Gece gökyüzü yıldızlıysa sabahleyin hava güneşli olur. Yıldız yoksa ve batı tarafı koyu karanlık ise yağış yolda demektir.

Evlerin bacasında çıkan duman gökyüzüne doğru dik olarak yükselirse ertesi günü hava güneşli olacaktır.

Yağmur bulutları kışın denizden, yazın dağlardan gelir.

Siyah bulutlar yağmur yüklüdür.

Bulutlar batıya doğru gidiyorsa fırtına ve yağmur gelecektir.

Bulutlar hızlı bir şekilde gidiyorsa yağmura hazırlık var demektir.

Yağmur sabah erkenden yağarsa o gün hava açık olur. Yani bir daha yağmaz. Öğleden sonra yağarsa kapalı olur. Yani akşama kadar yağar.

Kış mevsiminde gök gürlemesi bulutların kar topladığının işareti olup kar yağacağının alametidir.



İnsanlara Göre Hava Tahminleri

Romatizmalı hastaların özellikle diz ağrıları artarsa yağmur yağacak demektir.


Bitkilere Göre Hava Tahminleri

Ayva ağaçları bol meyve verirse kışlar sert ve uzun geçecektir.
Kavaklar yaprağını tepeden dökerse, kışın sert geçeceğine inanılır.



Hayvanlara Göre Hava Tahminleri

Kuşlar çok ötüşürse bahar erken gelecektir.
Kurbağalar bağırmaya başlayınca yaz gelmiştir.
Göçmen kuşlar (Göğgazları) geçmeye başladıysa güz gelmiştir.
Karıncalar evin içine doluşurlarsa şiddetli yağmur yağacaktır.
Karasinekler insana saldırırlarsa/ısırırsa yağmur yağacaktır.


Yağmur Yağdırmak İçin Yapılanlar

Bölgemizde şiddetli kuraklık yaşanmadığı için yağmur duası geleneği yoktur. Ancak İlkbahar’da çocukların eğlencelik olarak yaptığı bir yağmur yağdırma uygulaması vardır. (Bkz: http://akbulutkoyu.blogcu.com/cocuklarin-yagmur-duasi/1516012 ) Boy atmaya başlayan ekin tarlaları için yağmur istenir. “Kurbağacıklar acıkmış, Ekincikler susamış, Yerden bereket gökten rahmet ver Allah’ım ver, Amiiinn!” diye nida edilerek köy sokaklarında gezilir. Yiyecek toplanır ve bir su başında bu yiyecek topluca yenir. Bazen de eğer güz ayı kurak geçerse buğday ekimi yapabilmek için yine bu şekil bir tören yapılır. Bu konularda topluca bir dua geleneği yerine bireysel dualar önde gelmektedir.

Öldürülen bir yılan gömülmeyip bir ağaca ya da bir çalıya atılıp sallandırılırsa yağmur yağacağına inanılır.


Dolu kesme

Özellikle yaz aylarında görülen dolu yağışı ekili alanlar ve meyveler için oldukça tehlikelidir. Bu yağış şekli eskiler tarafından “afat” (afet) olarak adlandırılır ve seyirci kalınmayıp durması için çeşitli işlemler yapılırdı. Böylesine şiddetli doğa olayları karşısında yapılan ilk iş dua ve niyaz idi. Bunun dışında isli bir tava ters çevrilip kapı önüne konulur. Dolular kapının eşiğinde baltayla teker teker ortasından kesilerek ikiye bölünür. Böylece dolu yağışı durdurulmaya çalışılırdı. 



Bazı Meteorolojik Gözlemler

Gökkuşağı

Gökkuşağı, çaylardan hortum gibi su çeker. Bu esnada göllerdeki balık ve kurbağaları da çeker ve bunlar yağmurla birlikte yağarlar. Yaz aylarında yağmur sonrası kara kurbağalarının yavruları ortaya çıkarlar. “Göden Kurbağası” da dediğimiz bu kurbağa cinsinin gökkuşağı tarafından göllerden çekilen suyla birlikte gökten düştüğüne inanılır. Bu konudaki efsaneler o kadar ileri gitmiştir ki gökkuşağının hayvanları ve hatta insanları bile çekip aldığı inancı yaygındı. Çocukluğumuzda bize gök kuşağının uçlarının uzandığı yerlere yaklaşmamamız öğütlenirdi. Bazıları ona ebemkuşağı da derler.

Ayrıca bu gökkuşağının altından geçmenin bazen yararlı bazen de zararlı olduğu söylenirdi. Genel kanaat kötü olsa da özelikle kısmet açılması konusunda genç kızların gökkuşağının altından geçmeleri halinde bahtlarının açılacağına inanılır.


Ayaz
Yaz kış fark etmez, gece gökyüzünün yıldızlı olması durumuna ayaz denilmektedir.


Cemreler

Cemrenin kelime anlamı 'kor halindeki ateş'tir. Havaların ısınmaya başladığına inanılan Gücük ayının 20 sinde başlayıp yedi gün arayla önce Havaya sonra Suya ve nihayetinde Mart’ın yedisinde de toprağa düştüğüne inanılır. Günümüz bilimsel araştırmalarıyla da bu dönemlerde %80’lere varan belirgin bir ısı artışı olduğu doğrulanmıştır.


Kocakarı Soğukları

Halk takviminde kış mevsimi Karakış, Gücük ve Mart aylarıdır. Bu aylarda insanlar evlerinden dışarı çıkamazlar. Eğer gücük ayında soğuklar çok şiddetli olursa bu defa ayın adı “Deli Gücük” olur. Her ne kadar Mart ayında bol kar yağıp insanlar dışarıya bacadan bakıp kazma kürek yaksalar da bilindiği gibi Gücük sonu ve Mart başlarına tekabül eden üç haftalık yani yirmi bir günlük bir sürede yedi gün arayla cemreler düşer ve havalar ısınmaya başlar. Olur ya işte bu cemrelerin düşmesinden sonra tekrar şiddetli bir soğuk çıkarsa bunun adı kocakarı soğuğudur ve bu soğuklar o kadar şiddetli olur ki yaşlılar buna katlanmakta zorlanırlar. Bu nedenle bu soğukların adına kocakarı yani “yaşlı kadın”  soğukları denmektedir.
  
Mart Dokuzu

Eski insanlarımızın dikkatle takip ettikleri ve tedbirli olunması gerektiğine inandıkları günlerden birisi de Mart Dokuzu denen gündür. Gerek insan ve hayvanların soğuktan korunması ve gerekse fidelik işlerinin başlayıp başlamayacağı gibi konularda önemli olan bir gündür. Bu günde kar yağıp yağmaması önemli değil kuru soğuk ve don olayının izlenmesidir.


Abrul Beşi

Eskilerin takip ettikleri hava olaylarından birisi de Abrul Beşi yani Nisan ayının beşidir. Nisan ayı her ne kadar Baharın başlangıcı olarak kabul edilse de kesin olarak sıcakların bu tarihten sonra başladığına inanılır. Ekim dikim işlerine bu tarihten itibaren başlanır.


Gündönümü

Halk takvimimizde gündönümü yazın ve kışın olmak üzere bir yılda iki tanedir. Biri Temmuz ayındadır ve bu günden sonra artık ekim işi yapılmaz. Yapılsa da ürün almak için değil sadece hayvanlara yemlik amacıyla olur ki bu da genellikle buğday hasadı yapılan yerlere mısır ekme şeklinde olur. Diğer gündönümü ise Karakış (Aralık) ayındadır.


Koç Katımı

Koyun keçi gibi küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapanların takip ettiği bir gündür. Oldukça narin yapılı olan koyun ve keçi yavrularının doğum zamanını saptamak için ve elverişli bir mevsime denk getirmek için izlenen bir zaman dilimidir. Adeta hayvanlar için bir doğum kontrol yöntemi de diyeceğimiz bu yöntemle yavruların aşırı soğuktan ya da sıcaktan korunmaları ve iyi beslenebilmeleri için önceden belirlenen tarihte koçlar sürüye katılarak döllenmeler sağlanır. Bu ay Ekim ayıdır. Keçiler 5 ayda doğururlar.



Tabiat Olayları Karşısında Halkın Tutumu

Doğa olayları karşısında halkımızın verdiği değişik tepkiler de vardır. Gerek baharın gelişiyle ve gerekse güz aylarındaki hasat zamanlarında görülen şenliklere pek rastlanılmasa da daha ziyade şiddetli esme ve yağış durumlarıyla Ay ve Güneş tutulması gibi olaylarda kıyamet oluyor zehabına kapılarak edilen dua ve niyazlar dikkat çekicidir.

Bahar bayramı ya da Hıdrellez adıyla her hangi bir tören yapılmazdı ama soğan kabuğuyla birlikte suda pişirilen çok sayıda kırmızı renkli yumurtalar aile içinde bir sevinç gösterisi olarak dikkat çekmekteydi. Törensel olarak dikkat çeken bir olay da özellikle “Tütün Dikme” ve “Orak Biçme” işlerini sona erdiği günlerde “Kesimcelik” adıyla bol miktarda helva alınıp ailecek yenirdi.

Gerek gök gürlemesi ve gerekse şiddetli yağış durumlarında yapılan ilk iş yüksek sesle “Kelime-i Şahadet” getirmek ve “Salâvat Çekmek” ve “Zikrullah” yani Allah’ın adını tekrar tekrar anmaktır. Hatta yetişkinler kıyı köşeyi kontrol ederlerken yaşlıların da abdest alıp iki rekat namaz kılarak dua ettikleri de olurdu.

Ay ve güneş tutulmalarında gözlenen “tüfek atma” köydeki deyimiyle “silah patlatma” işiyle Aya ve Güneşe “Musallat” olan Cin ve Perilerin korkutulmaya çalışıldığına inanılırdı.

Kapının önünü kapatacak kadar çok kar yağdığında da karların bir an önce erimesi için bir parça kar ateşe atılır ya da ateşte kızdırılan bir demir parçası karın içine atılırdı.

Genelde kış aylarında ve özellikle yılbaşı gecelerinde görülen yoğun “oturmalar” ve bu esnada yapılan “seyirlik oyunlar” daha ziyade hoş vakit geçirmek için yapılmaktadır. Uzun kış gecelerinde aileler karı-koca olarak sık sık bir birlerine misafirliğe giderler. Aynı oda içinde kadınlar kendi aralarında erkekler de kendi araların konuşup gülüşüp eğlenirlerken ikram edilen “tutalık” olarak saklanmış yaz meyvelerden yerler üç taş, dokuz taş, on iki taş ve yüzük gibi oyunlar oynarlardı. Geleneksel toplumlarda kimi kutsama, ayin, tören vb. uygulamaların doğal olaylara başat olabilmek amacıyla yapıldığı gözlenmiş olsa da köyümüzdeki bu tür eğlenceler tamamen hoş vakit geçirmeye yöneliktir.

Sonuç itibariyle şuna da dikkat çekmekte yarar var. Doğada oluşan bir kısım döngüsel olaylardan tarım ve hayvancılık alanında kullanmak için belirlenen tarihler kehanet gibi görünse de halk meteorolojisi asla bir müneccimlik değildir. Bunlar tamamen doğal gözlemler olup bugün bile bilimsel gerçeklerle paralel olarak kullanılabilmektedir.

/Çetin KOŞAR
02 Ocak 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder