Yönetmen: Yeşim USTAOĞLU
Pontusun Yitik Kızı Tamama
Ya da
Bulutları Beklerken
Köy Ağzı çalışmamızın “Ş” harfini hazırlarken karşıma çıkan “Şamama” kelimesi birden bire o misklerden de öte doyumsuz şamama kokusunun burnumda tütmesine neden oldu.
Şamama dediğimiz bitki, yuvarlak, sarı yeşil, sarı kırmızı ya da sarı kahverengi çizgileri olan ve çok güzel kokan bir kavun türüdür. Aynen kavun karpuz gibi tefek üzerinde çiçek açar fakat, onlar gibi fazla büyümez ancak ele avuca sığacak kadar gelişirdi. Ömrü hayatımda bu şamamayı Hikmet dayının (USTAOĞLU) avlusunda bitki olarak, Kemal (ŞEN) abinin elinde de koklarken görmüştüm. Daha sonraları nedense kaybolup gitti.
Olgunlaştığında elbette yenmezdi. Hem hasat edildiği anda o güzel kokusu olmaz, buğday unu ya da kepeğinin arasında bir hafta on gün bekletilir ondan sonra o misler gibi kokusunu yaymaya başlardı. Evlerin bir köşesine konarak ya da tavanın orta yerine bir iple asılarak ev içlerinin güzel kokması sağlanırdı. Bunun dışında boş vakitlerde de insanlar ondan bir tane eline alır gezip dolaşırken sık sık gül koklar gibi koklar, koklamaları için eşe dosta ikram edilirdi.
Her güzel şey gibi Şamama yetiştirme işi de önce kolonya sonra parfümler çıkınca unutulup gitti. Oysa onun kokusu gayet doğal ve sağlıklıydı. Şimdiki parfümler öyle mi; Cilt dezenformasyonunda tutun da nefes darlığına kadar nice rahatsızlıkların kaynağını oluşturmaktadırlar.
Bitki olarak Şamamanın köyümüzdeki durumu bundan ibarettir. Ancak bir de Ulusal kültürümüzde Şamamanın yerine bakmakta fayda vardır.
TDK sözlüğünde “ufak tefek, sevimli kimseler” için kullanılan “Şamama Gibi” deyimi Şirin ve yaramaz kız çocukları için kullanılır. Erkek çocuklara söylenen “Kerata” nın müennesi/dişisidir.
"Şamama" kelimesi aynı zamanda "Afkurma, Çemkirme, Kes sesini" gibisinden bir "çıkışma" olarak da tercih edilen bölgeler vardır.
Şamama kim, sen kimsin?
Trakya bölgemizi, İpsala Kavunlarını, Keşan’ı ve Haldun TANER üstadın “Keşanlı Ali Destanı” nı bilmeyenimiz, duymayanımız yoktur. Baş kadın oyuncu Zilha'nın “toplumcu gerçekçi” şarkısında da geçer Şamama. Zengin hanımın fino cinsi bir köpeği vardır. Adı Şamamadır. Pek nazlıdır. Pek burjuva itidir. Günlerden bir gün densizin teki, köpeğe laf eder. Cevap gayet güzeldir. Tarihe, edebiyata, geçer. "Şamama kim, sen kimsin? Herkes haddini bilsin".
Şamama şarkısı diye bilinen şarkıdan bir bölüm;
"yavaş gel yavaş
şamama kim sen kimsin haddini bil karabaş
ulan kirloş pasaklı ulan şafi suratlı sulu salyalı ayyaş
o hiç senin küffün mü, o bir küçük hamfendi
trençkota bürünmüş benburi marka, bilmiyon mu?
kibar koku sürünmüş koksana kok bak, duymuyon mu?
mizanpili yaptırmış kuyruğuna dek, görmüyon mu?
Tamamını İzlemek İçin:
Karacaoğlan’ın bir Türküsünde "meme"yi ifade etmek için kullanılmıştır. “şamaması diklenmiş, eli yüzü nurlanmış (…)”
Mustafa keser'in söylediği bir şarkıda da;
“şamama da küçük hanım, şamama
şamama da küççük hannım, şamama
her gün gider sinemaya hamama
her gün gider sinneemmayya hamama
delikanlılar dururken [hahahayyyt]
delikanlılar dururken [way amman]
niyeğe vardın, babama, babama.”
Bazı yörelerde taş gibi kız manasında kullanılır, "şamama gibi kız" şeklinde.
Azerbaycan Edebiyatında Şamama
Azerbaycan halk destanlarında âşığın, rüyada yakıldığının (buta) dışında ikinci bir güzelle evlenmesi nadir rastlanan bir hadisedir. Nizâmi'nin "Hüsrav ve Şirin"inde de, Hüsrav, Meryem ve Şekerle evlendikten sonra Şirinle evlenir. "Şehriyar" da âşık, bu tadan başka ve aynı zamanda Gence Hanımın kızı Şamama, Beyim ile yuva kurar.
Bir Azeri Şiirinde Şamama
Lay lay alma, şamama, Gedib alma şamama
Camalıva eyləyir, Hər gün tamaşa, mama
*
Lay lay dedim yatasan, Çətin yatma, yat, asan
Arzım budur ucalıb, Günə, aya çatasan
Pontusun Yitik Kızı Tamama
Şamamanın yaptığı çağrışımlardan biri de “Tamama” dır. Bölgemiz tarihine bilimsel ve belgesel olmasa da sözel olarak yaptığı katkılarından dolayı yazar Yorgo Andreadis’i burada anmadan geçmek olmaz. 1880 yıllarında Karadeniz'den Batum'a oradan da Selanik'e göç etmiş bir ailenin çocuğudur. Babası Kyriako Andreadis 1880'li yıllarda Batum'da kurulmuş bulunan Pontus Ulusal Meclis üyesidir. Yorgo Andreadis‘in 1916 - 1924 tarihleri arasını işleyen 22 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapların konusu; zorla vatanından koparılma, göçe zorlama, vatandan ayrılık ve vatan hasreti, göç acısı ve göç sebebi ile düşülen kötü durumların konu edildiği çok hüzünlü yayınlardır. Türkçe'ye çevrilmiş kitaplarının tamamı belge yayınları'nın mare nostrum dizisinde yayımlanmıştır.
Yorgo Andreadis'in yazdığı bu kitaplardan birisi de Pontusun Yitik Kızı Tamama (ya da Şamama) 1910'larda Karadenizde gerçekleşen zorunlu Rum göçünün geride bıraktığı iç acıtan bir hikâyeyi anlatan hayat hikâyesidir. Bir Türk subay tarafından evlat edinilen küçük kız çocuğu Tamama'nın tam da Kıbrıs Barış Harekatı sırasnda küçüklüğünü hatırlamasını anlatır.
Yeşim USTAOĞLU ve “Bulutları Beklerken”
Türkiye, Fransa Almanya ve Yunanistan ortak yapımı olarak 2003 yılında Çamlıhemşin yaylalarında çekilen “etnik ve belgesel” nitelikli bir Yeşim Ustaoğlu filmi olan “Bulutları beklerken” senaryo dalında Ustaoğlu’na Amerika'nın en popüler bağımsız film festivali Sundance'de ilk ödülü aldı. Ardından da Ermenistan’da gerçekleştirilen Golden Apricot Film Festivali’nde FIPRESCI ödülüne değer bulundu. (Bkz: http://www.ntvmsnbc.com/news/333445.asp Filmin senaryosu Yorgo Andreadis'in yazdığı Pontusun Yitik Kızı Tamama ‘dan yola çıkılarak yazılmıştır. 1916 yılında Tirebolu’dan göç eden Rumlardan evlatlık olarak alınan Şamama ya da kitaptaki adıyla Tamama ve yahut da filmdeki adıyla Rum kızı Ayşe’nin yaşadığı travmatik olayları konu eden filmde daha sonraları Ayşe’nin kimliği ve geçmişiyle hesaplaşması söz konusudur.
/Çetin KOŞAR