Köyümüzün tarihini ve kültürünü araştıran, köyümüz hakkında düşünen, soru soran, yorumlayan ve yazan biri. O bir Gocamoro. Kore Gazisi bir babanın evladı. O bir memleket sevdalısı!.... İşte söz olarak uçuşup giden onca bilgilerden belgesel hale getirilmiş yine süper bir konu.
Köyümüzün Doğusunda bulunan Gelemet, kuruluşu itibariyle bir Türk köyüdür. Resmi kayıtlarda rastladığımız ilk muhtarımız Enez Hoca’dır. Kültür Bakanlığı yayınlarından çıkan Yusuf Ziya Yörükan’ın ‘Tahtacılar ve Aleviler’ isimli kitabında; “Alaçam adı, Alamet Alevilerinin kendilerine özgü bir ‘semah’a verdikleri isim.” Alamet köyü –ki şimdiki adı Umutlu- demircilikle ve tahtacılıkla geçimini sağlayan bir Alevi köyü idi. Gelemet köyü de aynı boy mensuplarının yerleşim yeri olsa gerek. Alamet ve Gelemet isimleri adı geçen kitapta birlikte kullanılmaktadır. ‘Evci’ ve ‘Çepni’ isimlerinin de geçtiği kitapta, ‘Evci’, özellikle Ege bölgesinde yaşayan bir Alevi aşireti.
(Bkz. www.kuzeydetutun.net )
Güney doğusundaki Sancar’ın da bir Türk köyü olduğu isminden anlaşılmaktadır. Büyük Selçuklu Sultânı Melikşah’ın oğlu olan Sultan Sencer’in ismini taşımaktadır. Yıkılmaz kale anlamına gelir. Sencer devrinin en büyük âlimi, İmâm-ı Gazâlî hazretleridir. Sultan Sencer’in teşvikleriyle Horasan, bütün İslâm dünyâsına ve bu arada Anadolu’ya devamlı şekilde din ve ilim adamı sevk eden bir merkez olmuştu. Sencer zamânında Selçuklu devlet teşkilâtı da en sağlam hâlini almıştı.
Batısındaki Gecekli köyü isminin menşei ise yöre halkının dar alanlar için kullandığı GÖCEK sözcüğünün söylenişinin dilde kolaylaştırılmasından türediğini sanıyorum. Tarlanın köşe girintili kısmına göcek taraf derler. Bu deyimi daha çok Kapaklı Köyü halkı kullanmaktadır. Ayrıca SAC üzerinde ekmek pişirirken aralarda kalan küçük boşluklara konulan küçücük hamurlardan elde edilen ekmeklere de GÜCCEK denirdi.
Kuzeyindeki Gökçeboğaz Köyü isminin adından da anlaşıldığı gibi Evci Tepesi ile Meydancuk Tepesinin karşılıklı birbirlerine yaklaşarak oluşturdukları dar alandan geldiği anlaşılmaktadır.
Güneyinde bulunan Çetirlik köyü tarihi yerleşimi oldukça eskilere dayandığı arazilerde bulunan genellikle yeşil ve mavi renklerde boyalı olan çanak çömlek kırıntılarından da anlaşılacağı üzere çok eski bir Rum Köyü idi. Tokmak Hırmanındaki Kilise mevkii ve bunun alt tarafında bulunan ilaz Ahmet (ŞEN)’e ait PAPAZIN YERİ gibi mevkii adları bugün bile kullanılmaktadır. Bu Ahşap Kilise 1967 ya da 1968 yılında kendiliğinden yıkılmış ve tahtaları Ramis KOŞAR’a satılarak köy sandığına gelir kaydedilmiştir.) Kiliseyle birlikte yine bu mahallemizde TÜRBE denilen bir mevkiimiz daha vardır. Öte yandan İmam-Hatipler yokken köyümüz de bir hatibimiz vardı; Rahmetli İstiklal Savaşı Gazisi HATİP dayı. Yine onun görev yaptığı Ayle Ormanının içindeki ağaçtan yapılmış camisi. Bu bölgede DEVRET adı verilen mevkinin isminin DEVLET kelimesinden geldiğini sanıyorum. Rivayetlere göre bu bölgede ya da daha da yukarılarda AYLE ORMANI’nda bir yerlerde şu an ağzı bulunamayan büyükçe bir mağara olduğu söylenmektedir. Ayrıca yine buralarda ve KIŞLA isimli mevkiler bulunmaktadır bu isim bölgeye iki sebepten verilmiş olabilir. Ya asker konaklamıştır ya da önceleri hayvanların kışı geçirdiği yer KIŞLAK anlamında kullanılmaktadır. Kışla mevkisinin ortasında güzel bir kaynak suyu da vardır. Buna KIŞLA ya da Peynir PUVARI denmektedir.
Bu saydığımız bölgelerin orta noktalarına denk gelen bir yerlere SORDAN KÖY denilmektedir. İsminin köyün diğer köylerden sonra kurulması nedeniyle söylenen SONRADAN KÖY ya da SONRAKİ KÖY söyleşinin dilde kolaylaştırılmasından meydana geldiğini düşünmekteyim. Önceleri devasa Çam ağaçları ile kaplı olan YUKARKÖY Tepesinde Devlet Su İşlerinin su borusu döşemek için kanal açarken özelikle rahmetli Hikmet USTAOĞLU ve GOCAGAŞUK' UN avlularında rastlanan mezar kalnıtılarına bakılırsa bu tepenin eskiden mezarlık olduğu daha sonra yerleşime açıldığı sanılmaktadır. ( O zaman su işlerinde çalışan Çetin KOŞAR' ın gördükleri ve anlatımı)
Bu isimler hakkında madem her hangi bir kayıtlı bilgi yok, o halde iş bize düşmektedir. Ne yapıp edip kendimizi bir yerlere oturtup, bu bilgi ve iletişim çağında yerimizi almalıyız. Nasıl ki biz atalarımıza “neden iki satır yazılı bir belge” bırakmadıkları için kızabiliyorsak, bizden sonrakiler bize kızmayı bırakın hele hele bunca teknolojik imkâna rağmen düşüncelerimizi aile ve dost sohbetlerinde söyleyip söz uçar yazı kalır misali iki satır yazmazsak Allah korusun Tef’e koyarlar adamı.
Akbulut ismini merak edenlere de şunu söyleyebilirim. Zaten Kışlakonak Köyü’nün Akbulut mahallesiydi. Gelemet Mahallesi ayrılıp Kışlakonak adını alınca Mahalle adımız oldu köy adı. Akbulut isminin nereden geldiğine dair de şunu söyleyebiliriz. Köyümüzün Kuzeyi denizdir. Diğer tüm yönleri dağlık, özellikle Güneyi Temron Tepe ve Dikilitaş gibi yüksek dağlıktır. Bu yüzey şekilleri nedeniyle köyümüzün gökyüzü yaz mevsimlerinde açık mavi renklidir. Denizden buharlaşan su hemen arkamızda bulunan yüksek dağların yayla havası tesiriyle gökyüzünde bembeyaz bulutlara dönüşür. Kim bilir bu isim de göğümüzden hiç eksik olmayan bu beyaz ( AK ) bulutlar sayesinde akla yatmış ve kullanılmıştır. Gökyüzünün böyle olduğunu köydekiler ve yaz aylarında köye gidebilenler bizzat gözlemleyebilir. Gidemeyenler sitede yayımlanan köy sokakları ve manzaralarındaki fotoğraflarda bu güzelliği görebilirler.
Saygı ve Sevgilerimle.
/Hicabi AY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder