Merhaba Sevgili ziyaretçilerimiz!
Bloğumuzda yayınlanan yazıların öncesinde yaşadığımız özel yazışmalara güzel bir örnek olması açısında şu iki e-posta'yı sizlerle paylaşmak istedim.
Tekrar ediyorum Hicabi Kardeşimizin katılımıyla güzel şeyler ortaya çıkıyor. Bunu sizler de yapabilirsiniz. Lütfen yazınız. Ben yazamam, cümle kurmakta zorlanırım demeyiniz. Yazdıklarınızın kompozisyon bütünlüğü içinde olmasına da gerek yok. Bize bir fikir verin, unuttuğumuz bir şeyi hatırlatın. Ya da bizim bilmediğimiz, hiç değinmediğimiz bir konuyu ya da herkesi ilgilendirebilecek bir anınızı sadece bize "ÇITLAT"manız yeterli. Görün bakın ortaya neler neler çıkacak. Bilgi paylaşıldıkça çoğalır. Mektuplarınızı bekliyoruz. Herhangi bir yazının altına yorum kısmınada yazabilirsiniz. Yazdığınız her şey oralarda kalmayıp anında bize ulaşıyor.
From: ayhicabi@hotmail.com
To: cetinkosar@hotmail.com
Subject:
Date: Thu, 2 Aug 2007 21:57:11 +0300
Yukarköyde yeraltında bulunan mezarlardan ve aynı tepenin güneyine denk gelen GEMİRLİK (gemilik) mevkisinden yola çıkarak belki de şöyle bir sonuca varabiliriz. Deniz bir körfez halinde oralara uzanıp zamanın gemileri oralara kadar gidebiliyorsa ki zannımca kuvvetle muhtemeldir. O zaman Yukarıköy dediğimiz tepenin güneye bakan kısmı kuzeyli soğuk esen karayel gibi rüzgarlardan korunan ılıkça bir bölge olduğuna göre ve aynı zamanda bölgemiz Cenevizlilerin koloni bölgesi içerisinde kaldığı da bilindiğine göre, Cenevizli gemicilerin hırçın Karadeniz dalgalarından kaçarak sığındıkları bir yer olma ihtimali oldukça yüksek olmalı. Demek oluyor ki tepenin güney yamaçlarında küçük de olsa bir yerleşim vardı.
Eski mezarların yüksek yerlere veya kaya içlerine yapıldığını düşünürsek. Bu yerleşim tahminen bu varsayımlara göre aşağıdaki gemi barınağı ve yukarıdaki mezarlık alanın orta noktalarında bir yerlerde olmalı tahminen Fikrücüğün Bayırı denilen arazinin orta noktaları ve oranın doğu ve batısındaki arazilere denk gelir. Bu gün oralarda bina kalıntılarını andıran görünümler yoksa uzun yıllar boyunca tarla olarak kullanılırken toprağın sürekli aşağıya doğru hareketinden derinlere gömülmüş olma ihtimali vardır.
Zaten bizim şu an hayatta olmayan büyüklerimiz bir şeyin çok eski olduğunu anlatmak için (TA CİNEVİZLİLER ZAMANINDAN KALMA)deyimini kullanırlardır. Burada söz konusu olan CİNEVİZLİLER sözü bölge insanının kendine has şivesiyle söylediği CENEVİZLİLER sözünden başka bir şey olmadığını anlatmaya gerek yok sanırım.
Not : Bugün Ceneviz, İtalya’da bir şehir adıdır. Tarihte bu şehirde Cenovalı ya da Cenevizli diye denizci bir kavim yaşamıştır. Buranın denizcileri Karadeniz sahillerinde de koloniler oluşturmuşlardı. Aynı zamanda bölgede daha da eskilerde Miletliler ve İyonyalılar da koloniler oluşturmuşlardı.
Saygı ve sevgilerimle.
Hicabi AY
Merhaba Hicabi,
Evet bu mezarlar hâlâ da var. Gerek Şahin Yılmaz'ın avlusunda ve gerekse Nihat Ustaoğlu'nun. Yukarköydeki su deposuna yapılan bağlantılar için kanal kazılırken her iki hatta da yaklaşık bir metre derinlikte ortaya çıkmışlardı.
Hatta bir defasında Şahin Yılmaz'ın evinin alt tarafında Irıza dayının evinin hizasında bir mezarın ayakucu kısmı açılmıştı. Belki altın dişi vardır diye kafatası kemiklerini sopa ile çıkartmaya çalışmıştık. (Başımdan geçen ilginç bir olayı da anlatayım. Bir yıl sonra ramazan imamlığı yaparken bir sabah camiye sabah ezanı okumaya giderken fark ettim. Oradan geçerken yüzüme yel vuruyordu. Bunu Züver'in Mehmet Emmiye söyledim. Bir sabah o da geldi benimle beraber. Ben oradan geçerken yarım adım geriden gidiyordum ki aynı olay oldu. Dedim Mehmet Emmi sana da oldu mu? Dedi "yok." Bana buradan geçerken “Felak” ve “Nas” sürelerini okumamı söyledi. Ondan sonra da öyle bir şey olmadı)
Buradaki mezarların yapısına gelince; oldukça sade bir yapıdalar. Yanlarında insan vücudu kalınlığında parça taşlar ve üstüne tek parça ya da bir kaç parçadan oluşan düz taş (kapak taşı) örtülü. Aklımda kaldığı kadarıyla ölü yanına konulan herhangi bir eşya kalıntısına rastlanmamıştır. Ayrıca ölünün başı doğuya bakıyor. Bu durum da o mezarların Müslüman mezarı olmadığının bir kanıtı. Bugün bile buralarda nereyi kazarsak kazalım derinlerde mutlaka bir mezara rastlarız.
Gemirliğin GEMİLİK yeri olduğu düşüncenize de katılıyorum. Hatta ben eskilerden anlatılagelen efsaneye göre denizin kabardığı zamanlarda dalgaların Camimizin olduğu yerden Hetem Dayı ve Helim Emmimlerin tarlalarından öbür tarafa geçtiğini duymuştum. Bu durumda, bir zamanlar bizim yukarköy dört tarafı denizle çevrili küçük bir ADACIK idi.
Denizin buralara kadar yüksekliği, ya da kara parçalarının eskiden daha alçak olduğu görüşünü teyid eden bir başka anımı da aktarayım. Lise yıllarında Coğrafya dersimiz için Alaçam’ın Sivri Tepesiyle ilgili bir araştırma yapmıştım. Oralara çıktım, fotoğraflar çektim. Tepenin çevresi Kale gibi örülü ve toprak altında kalan pencere gibi gözetleme deliklerinin ne olduğunu gördüm ve bu durumu civardaki tarlalarda çalışan köylülere sorduğumda, onlar da bana "buraların önceden deniz olduğunu, buranın kale olduğunu ve “CENOĞUZLULAR”ın buralara gemilerini bağladıkları" gibi kendilerine intikal eden efsaneleri anlatmışlardı. “CENOĞUZ” adı ilginçti. Önce Cenevizliler (Cenova) ardından da, OĞUZ’lar (1071 den sonra da Anadolu’ya gelen 24 Oğuz boyundan 9 ‘u Karadeniz Bölgesini mekan tuttular) bu bölgede yaşadıklarına göre bu “CENOĞUZ” adı tarihi bir süreci ifade ediyor.
Öte yandan fark ettiyseniz, Rahmetli Fikrücüğün bayırının alt tarafında düzlük bir alan var; Nadir Dayının ve sizin Mehmet amcanların tarlasının olduğu yer. Oralar da da çok sayıda renkli çanak çömlek kalıntıları bol miktarda hâla vardır. Aslında renkli çanak çömlek parçacıkları çıkan yerlerimizi bir bir tespit edip özel korumaya alınması, tarihi bir zenginliğimiz olarak ziyaret vb. maksatlarla PAZARLANMASI yoluna gidilebilir. Bu konularda genel bilgi için şu adrese bakabilirsin.
Selamlar.
Çetin KOŞAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder