27 Nisan 2015 Pazartesi

ABD, Köylülük ve Kötülük

Filmografisinde "6. His", "Ölümsüz", "İşaretler" gibi sağlam gişe filmlerine yer vermiş olan Hint asıllı Amerikalı yönetmen M. Night Shyamalan'ın yeni filmi "Village/Köy" gösterimde. Yönetmen bu filminde bizi, 19. yüzyılın Amerikası'nda, kadim bir dehşetin sessiz hakimiyeti altında yaşayan bir köye götürüyor. Bir süre sonra bu sevimli köyün sakinleri, etraflarını çepeçevre saran bir ormanda yaşayan ve o güne değin "sözünü etmedikleri" gizemli yaratıkların unutmak istedikleri varlıkları ile yüzleşmek zorunda kalıyor ve "hikâye başlıyor". Yazımızın bu noktasında biz de kendi hikâyemize başlayalım ve küçük bir soru soralım: ABD'nin cehennem tadındaki Ortadoğu politikaları ile Shyamalan'ın bu son filmi arasında bir bağ var mıdır? Kısa cevap: Kesinlikle evet. Uzun cevapsa zaten bu yazının geri kalan kısmını oluşturuyor. ABD'nin, yapısallaştırmaya çalıştığı kaos ve şiddet politikalarının ardında, 11 Eylül saldırılarının gölgesinde iyiden iyiye serpilip büyüyen "köylü" bir bakış açısı var. Buradaki "köylü" bakış açısı, sözcüğün etimolojisine de uygun bir şekilde, dünyaya ancak kendi bulunduğu "köşe"den bakan ve çevresinde olup bitenleri sadece kaba bir "biz ve onlar" ayrımı üzerinden düşünebilen, korkuya dayalı bir ruh haline işaret ediyor. Bir ruh hali olarak "köylülük" aynadaki yansıması dışında, baktığı her yerde derin bir kötülük görüyor. Gördüğü kötülüğün, kendi yaşam alanını tahrip edeceğine iman ediyor ve "uğursuz renklerden korunmak için zihnini köyün içinde tutarken, bedenini ormanların ötesine sürüklemek"ten çekinmiyor. Sanırım Slavoj Zizek haklı. Yeni ABD politikasının kılavuzu, ekolojistlerin o çok bilinen sloganının tuhaf bir şekilde tersine çevrilmiş hali gibi: "Global davran, yerel düşün". Ve sonuç: Gazze'de, Necef'te, Felluce'de fütursuzca öldürülen binlerce insan.

Düşünün bir, 2 Kasım'da ABD'de yapılan başkanlık seçimlerinin sonucunu bile büyük ölçüde bu ruh hali belirlemedi mi? Amerikalı seçmenler, tüm olumsuzluklarına rağmen, tanımlayamadıkları bir dünyada gerçekten aşina oldukları ve tecrübe ettikleri yegane lider olan George W. Bush'u ve onun "daha fazla güvenlik" temelli vaadlerini, John F. Kerry'e ve onun muğlak politik vaadlerine tercih etmediler mi? Hikâye yeni değil aslında. ABD'de, ll. Dünya Savaşı sonrasında Başkan McCarthy yönetiminde gerçekleşen ve her türden farklılığın "komünist" damgası basılarak lanetlendiği politik renkkörlüğünün bir benzeri yaşanıyor şimdilerde. Tüm yurttaşları ve tüm kurumlarıyla kendi köşesine, kendi köyüne kapanmayı vaaz eden bir dünya görüşü, Amerikan toplumunda bir salgın gibi yayılıyor ve ABD, kendi sınırları içinde yaşadığı bu salgını, uyguladığı terör politikalarıyla, tüm dünyaya da sirayet ettirmek istiyor. Sonuç mu? Artık hepimiz ABD menşeili bir küresel McCarthy 'cilik hareketinin potansiyel hedefiyiz.

Ne yapmalı?
Woody Allen'ın müthiş filmi "Annie Hall"da anlattığı fıkrayı anımsar mısınız? Adamın biri bir psikiyatra gider ve "Kardeşim kendisini tavuk sanıyor" diye bir şikayette bulunur. Doktor, adama kardeşini neden muayeneye getirmediğini sorduğunda adam "İmkânsız" der, "O zaman yumurtalarından faydalanamam". Köylülüğün sahip olduğu zihinsel işleyiş mekanizması da az çok böyle değil mi? Asıl sorunun önemli bir parçası ya da asıl sorunun bizatihi kendisi olduğu halde konuşan öznenin, Öteki'ni fail olarak göstermesi ve kötülüğü kendi dışında arayarak, tüm dünyayı da bu arayışın meşruluğuna inanmaya zorlaması bize kendi "köşe"sine sıkışmış, "tutulmuş bir aklın" mükemmel bir örneğini sunmaz mı? Peki ne yapacağız o halde? ABD, bizden kendi inandığı şeylere inanmamızı isterken ne yapacağız? Her gün yüzlerce Iraklı öldürülürken sadece ölüm görüntülerini net bir şekilde "izlediğimiz" Iraklılar için mi üzüleceğiz? Yalnız o zaman mı ABD'nin kötücül köylülüğü acıtacak içimizi? Bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey var. Dünya, özgürlüklerin tuzla buz olduğu, kötülüğün ve şiddetin tek gerçek olarak hüküm sürdüğü bir zaman dilimine doğru hızla yol alırken, Shyamalan'ın bu son filmi yaşadığımız günleri anlamlandırabilmek için gerçekten de eşsiz bir fırsat sunuyor bizlere.
A. BAHADIR TÜRK (Arşivi)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder