Filmografisinde "6. His",
"Ölümsüz", "İşaretler" gibi sağlam gişe filmlerine yer
vermiş olan Hint asıllı Amerikalı yönetmen M. Night Shyamalan'ın yeni filmi
"Village/Köy" gösterimde. Yönetmen bu filminde bizi, 19. yüzyılın
Amerikası'nda, kadim bir dehşetin sessiz hakimiyeti altında yaşayan bir köye
götürüyor. Bir süre sonra bu sevimli köyün sakinleri, etraflarını çepeçevre
saran bir ormanda yaşayan ve o güne değin "sözünü etmedikleri"
gizemli yaratıkların unutmak istedikleri varlıkları ile yüzleşmek zorunda
kalıyor ve "hikâye başlıyor". Yazımızın bu noktasında biz de kendi
hikâyemize başlayalım ve küçük bir soru soralım: ABD'nin cehennem tadındaki
Ortadoğu politikaları ile Shyamalan'ın bu son filmi arasında bir bağ var mıdır?
Kısa cevap: Kesinlikle evet. Uzun cevapsa zaten bu yazının geri kalan kısmını
oluşturuyor. ABD'nin, yapısallaştırmaya çalıştığı kaos ve şiddet
politikalarının ardında, 11 Eylül saldırılarının gölgesinde iyiden iyiye
serpilip büyüyen "köylü" bir bakış açısı var. Buradaki "köylü"
bakış açısı, sözcüğün etimolojisine de uygun bir şekilde, dünyaya ancak kendi
bulunduğu "köşe"den bakan ve çevresinde olup bitenleri sadece kaba
bir "biz ve onlar" ayrımı üzerinden düşünebilen, korkuya dayalı bir
ruh haline işaret ediyor. Bir ruh hali olarak "köylülük" aynadaki
yansıması dışında, baktığı her yerde derin bir kötülük görüyor. Gördüğü
kötülüğün, kendi yaşam alanını tahrip edeceğine iman ediyor ve "uğursuz
renklerden korunmak için zihnini köyün içinde tutarken, bedenini ormanların
ötesine sürüklemek"ten çekinmiyor. Sanırım Slavoj Zizek haklı. Yeni ABD
politikasının kılavuzu, ekolojistlerin o çok bilinen sloganının tuhaf bir
şekilde tersine çevrilmiş hali gibi: "Global davran, yerel düşün". Ve
sonuç: Gazze'de, Necef'te, Felluce'de fütursuzca öldürülen binlerce insan.
Düşünün bir, 2 Kasım'da ABD'de yapılan
başkanlık seçimlerinin sonucunu bile büyük ölçüde bu ruh hali belirlemedi mi?
Amerikalı seçmenler, tüm olumsuzluklarına rağmen, tanımlayamadıkları bir
dünyada gerçekten aşina oldukları ve tecrübe ettikleri yegane lider olan George
W. Bush'u ve onun "daha fazla güvenlik" temelli vaadlerini, John F.
Kerry'e ve onun muğlak politik vaadlerine tercih etmediler mi? Hikâye yeni
değil aslında. ABD'de, ll. Dünya Savaşı sonrasında Başkan McCarthy yönetiminde
gerçekleşen ve her türden farklılığın "komünist" damgası basılarak
lanetlendiği politik renkkörlüğünün bir benzeri yaşanıyor şimdilerde. Tüm
yurttaşları ve tüm kurumlarıyla kendi köşesine, kendi köyüne kapanmayı vaaz
eden bir dünya görüşü, Amerikan toplumunda bir salgın gibi yayılıyor ve ABD,
kendi sınırları içinde yaşadığı bu salgını, uyguladığı terör politikalarıyla,
tüm dünyaya da sirayet ettirmek istiyor. Sonuç mu? Artık hepimiz ABD menşeili
bir küresel McCarthy 'cilik hareketinin potansiyel hedefiyiz.
Ne yapmalı?
Woody Allen'ın müthiş filmi
"Annie Hall"da anlattığı fıkrayı anımsar mısınız? Adamın biri bir
psikiyatra gider ve "Kardeşim kendisini tavuk sanıyor" diye bir
şikayette bulunur. Doktor, adama kardeşini neden muayeneye getirmediğini sorduğunda
adam "İmkânsız" der, "O zaman yumurtalarından
faydalanamam". Köylülüğün sahip olduğu zihinsel işleyiş mekanizması da az
çok böyle değil mi? Asıl sorunun önemli bir parçası ya da asıl sorunun bizatihi
kendisi olduğu halde konuşan öznenin, Öteki'ni fail olarak göstermesi ve
kötülüğü kendi dışında arayarak, tüm dünyayı da bu arayışın meşruluğuna
inanmaya zorlaması bize kendi "köşe"sine sıkışmış, "tutulmuş bir
aklın" mükemmel bir örneğini sunmaz mı? Peki ne yapacağız o halde? ABD,
bizden kendi inandığı şeylere inanmamızı isterken ne yapacağız? Her gün
yüzlerce Iraklı öldürülürken sadece ölüm görüntülerini net bir şekilde
"izlediğimiz" Iraklılar için mi üzüleceğiz? Yalnız o zaman mı ABD'nin
kötücül köylülüğü acıtacak içimizi? Bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey var. Dünya,
özgürlüklerin tuzla buz olduğu, kötülüğün ve şiddetin tek gerçek olarak hüküm
sürdüğü bir zaman dilimine doğru hızla yol alırken, Shyamalan'ın bu son filmi
yaşadığımız günleri anlamlandırabilmek için gerçekten de eşsiz bir fırsat
sunuyor bizlere.
A. BAHADIR TÜRK (Arşivi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder