2 Mayıs 2021 Pazar

Çetirlik'ten Hatipler

 



ÇETİRLİK'TEN...
Akbulut Köyü deyince sadece Sordanköy anlaşılmasın. Bunun, Garanugdere, Mutaflular, Çetürlüg ve Samsak ayakları da var.
Şahsım Sordanköylü olunca anlatılanlar hep Sordanköy çevresinde dönüp duruyor. Zaman zaman Sordanköy dışına da çıkıp, diğer mahallelerimiz Karanlıkdere, Çetirlik ve Sarımsak köylerimizden de bahsetmeye çalışsam da anlatacaklarım ancak yaşadıklarımla sınırlı kalmaktadır. Aslında fırsatım olsa da köy köy gezip dolaşarak, zihnimde kalan hatıra kırıntılarını sorup soruşturarak canlandırıp, filizlendirip ormana dönüştürebilsem geriye çok daha güzel yazılı belge bırakmış olacağım. Bu konudaki eksikliğim için köylülerimden özür dileyip ve bir de hadi hayırlısı deyip, Çetirliğe uzanmak istiyorum. (/Çetin KOŞAR)
[ H A T İ P L E R ]
30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan Mübadele Sözleşme gereği 1 Mayıs 1923 tarihi itibarıyla Türkiye topraklarındaki Rum/Ortodoks nüfus ile Yunanistan topraklarındaki Türk/Müslüman nüfus arasında zorunlu göç uygulaması yapılmış, köyümüzdeki Rum teba bu yolla göç etmiş ancak yerlerine herhangi bir mübadil yerleştirilmemiş, hazineye devredilen toprakların büyük bölümü “Mustafa Reyiz”in mülküne geçirilmiştir. Bu bölgeye daha sonra yukarı köylerden gelenler toprak satın alarak yerleşmişlerdir.
Göç yoluyla gelip köyümüze yerleşen bu gruplardan birisi de “Hatipler” dediğimiz, o gün Sinop ili Gerze ilçesine bağlı, 1956 yılındaki büyük Gerze yangını nedeniyle Samsun iline devredilen ve bugün Yakakent ilçesinin bir köyü olan Büyükkırık köyünden gelen köylülerimizdir. 1900 doğumlu ve aynı zamanda Kurtuluş Savaşı Gazisi Merhum Murat AKIN (Hatip) oğullarından merhum Fehmii AKIN’ın bir sohbetini yayınlamak istiyorum. Oğlu Erhan AKIN’ın, vefatından (2017) kısa bir süre önce gerçekleştirdiği o sohbette Fehmi dayı, Atayurdu Büyükkırık’tan kalkıp Akbulut köyü’ne gelene kadar geçen yolculuklarını anlatıyordu. Fehmi dayının yaş hesabına göre 1943 yılında gerçekleşen bu yolculuk göç edenler ve geride kalanlar için yokluk ve yoksulluk dışında ayrılık acısı yönüyle de elbette kolay bir şey değildi.

***


Merhum Fehmi AKIN Anlatıyor…

“Üç yaşındayken Büyükkırık’ta bizim evin yanına toplaştı köy. Kadınlar ağlaşıp duruyorlardı.
Yukarı mezarlığın yanına çıktık. Orada bizim köyün çobanlarını gördüm.
Oradan artık Kızılkaya’dan, Uzunkıraç’tan, Sakarinek’ten, Toklu Köyü’nden, Kızlan’dan Çetilliğe vardık. Yürüyerek. At, öküz ve eşekle… Rahmetlik Fikri’yle biz eşeğin heybesindeydik.
Sonra gele gele Çetirlik’e geldik. İn yok, Cin yok. Akşam oluyor, çakallar uluyor. Haruk, huruk, garuk guruk diye sesler çıkarıyorlardı.
Kedi Murat gelmiş bizimle. O da aynı öte geçedeydi. Ondan sonra, Rahmetlik dedem(Ömer), torunları yolla da göreyim demiş babama. Dedem, aksakallı orta boylu bir adam idi.
(Çarşı Pazar alışverişleri için Sinop ilinin ilçesi) Gerze’ye giderlermiş. Bir köyde bir cenaze olmuş. Adamın birisi “buradan aksakallı, sarıklı biri geçecek. Cenazeyi o kaldırsın” demiş. Orda hoca da yokmuş. Neyse dedem varıyor köye. Kalabalık malabalık… “Mesele ne?” diye soruyor. “Sen Hoca mısın?” diye soruyorlar. “O da “Hocayım” diyor. Onlarda ona “sen bu cenazeyi kaldıracaksın” diyorlar. O da kabul edip cenazeyi yıkayıp, namazını kıldırıp defnederek yoluna öyle devam ediyor ve Gerze’ye varıyor. Diyeceğim dedem çok uyanık bir adammış.
Rahmetlik babam, Mehmet emmim ve Gülfe halam varmış, bunlar küçüklermiş. Babam çalışırmış, koyun alırmış, öküz alırmış. Rahmetlik halam içerde çalışırmış. Halam çok uyanık biriydi. Olur olmaz bir adam halamın yaptığı işi yapamazdı. (Ben 20 yaşlarımdayken 1960 yılında) Cenazesi oldu. Kıştan gidemedik. Rahmetlik Mehmet emmim, köyün içinde bir mezarlık vardı. Oraya defnediyor. Daha sonra, oradan da yol geçiyor. Kürüyüp atıyorlar mezarını. Nerede kaldığı belli değil. Kayboldu gitti.
Emmim olsun, Halam olsun çok değerli bir insanlardı. Köyde herkes bunlara akıl danışırdı. Rahmetlik emmim atmaca gibi bir adammış. Çok uyanıkmış. Eskiden kara başlıklar olurdu. Şimdi yok. Uzun kulaklıkları olurdu. Dolardı boynuna üşümezdin.
Sonra aşağıda. Fikri’nin Taflanının yanına ev yapmıştı babam. Fadime halamı getirmişti yanında. Koca koca gürgen ağaçları, salkım salkım üzüm doluydu. Dallar taşıyamıyordu üzümleri…
(…)
NOT: Lütfen sizler de elimizde böylesi imkânlar varken büyüklerimizi konuşturup, geçmişimizle ilgili bilgileri kayıt altına alıp paylaşınız. “Söz uçar, yazı kalır” demişler. Bizler de bu anlatılanları kayıt altına alırsak gelecek nesillere geçmişleriyle ilgili güzel anılar bırakmış olur, onların dualarına mazhar oluruz inşallah.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder