Köyümüzde Nisan-Mayıs gibi Bahar aylarında tarlalarda ekim dikim işleri olduğu için hayvanlarımızı Kömürlük ve Eskiköy ormanlarına götürür oralarda günübirlik otlatırdık. Çobanlık yaparken de ihtiyacımız olan suyu çok soğuk olduğu için “Malakkı’nın Puvarı” dediğimiz bir “çöylen”den karşılardık. Ercan Yılmaz kardeşimizin paylaştığı fotoğrafta görüldüğü gibi burası bizim köyde kullandığımız manasıyla bir puvar / su kuyusu değil adeta küçük bir çağlayan yani çöylendi. Sözlükte çöylen, “suyu ağaç oluktan akan ilkel çeşme” olarak geçse de bizim bazı kelimelere yöreye has manalar yüklediğimiz de ayrı bir gerçektir. Mesela, bölgede var olan diğer su kaynaklarımızdan biri de “kuş çöyleni” dediğimiz yerdir. Bunun gibi “peynir puvarı” dediğimiz yerde de elbette bir su kuyusu yoktu.
Benim burada değinmek istediğim söz konusu su kaynağının ismidir. Köydeki söyleyiş tarzımız “malakkının puvarı” şeklinde olan bu isimlendirmenin aslı ne olabilir? Bizim anladığımız manada buranın isim babası mal lakaplı bir Hakkı mıdır? Yoksa söyleyiş tarzımızdaki fonetiği izleyerek Rumca “Malaggi” ismine ulaşabilir miyiz? Bu Hakkı ya da Malaggi kimdir?
Malum olduğu üzere bu bölgede, zamanında Malatya civarından gelen Ortodoks Rumlar oturuyormuş. Önceden Gelemet Köylü sayılan Sordan köyümüz daha sonra bu Çetirlik Rumlarıyla bir köy sayılmış, iki ayrı muhtarlık olarak yönetilmiştir. Lozan Mübadele Sözleşmesiyle, bir gecede çekip giden bu Rum komşularımızla ilgili geriye hiç bir hikaye kalmamıştır.
Ninem Hanife Koşar, köye sık sık gelen Anastas isminde birinden bahsederdi ama “nereden geldiğini” sorduğumda “bilmiyorum” cevabını alırdım. Tarihi kayıtlarda bu Anastas’ın Pergeli Papazı’nın oğlu olduğu anlaşılıyor. Çetirlik Rumlarının çetecilik faaliyetlerine karıştığı vaki olmamış ama bu Anastas denen kişinin, hali vakti yerinde olan Çetirlik Rumlarını haraca bağladığı kesindi. Rahmetli Rıza Yılmaz’ın ifadesine göre “biz Türkler açlıktan kırılırken bu Rumlar gayet müreffeh bir hayat sürüyordu. Çünkü onlar hem tarım ile uğraşıyor hem de erkekleri köy dışına çıkıp gurbetlerde ticaret ile uğraşıyorlardı. Ne zaman bir ihtiyacımız olsa bizi boş çevirmezlerdi.” Derdi.
Evet bu komşularımız ninemin deyimiyle bir gecede köyü terk edip gitmişlerdi. Nereye gittikleri konusunda elimizde doğrulanmış bir bilgi yok ama Boyabat üzerinden ilk geldikleri yer olan Malatya’ya gönderildikleri söylense de nihayetinde sözleşme gereği Yunanistan’a gittikleri ve varlıklı olanların da buradan Avrupa ve Amerika’ya kadar gittikleri kesin. Çünkü, yıllar önce 2008’de dedesinin yaşadığı memleket olan Çetirlik’i soran bir Amerikalı Rum ile irtibatımız olmuştu.
Mevzu geniş olunca konu dağılıyor. Soruya dönecek olursak, Eskiköy çayındaki bu “puvar/pınar/çöylen” artık cinsi neyse de buna adını veren kişi Türk “Hakkı” mı? Yoksa Rum “Malaggi” mi?
Ben de soruyu öyle bir zamanda soruyorum ki, sanki o günleri yaşamış olan büyüklerimizden hâlâ yaşayanlar varmış gibi. Anlayacağınız çok geç sorulmuş bir soru. Ancak, olur ya birinin kulağında bir “rivayet / söylenti” kalmış olabilir. Sormak lazım, belki bir hatırlayan çıkar.
Siz onca yıl birlikte yaşayın, ancak bu komşularınızdan birinin adını dahi aktarmayın. Ama kim aktaracak? Savaşlar yüzünden köyde aklı başında insan mı kalmıştı? Sorular, sorular, sorular…
Fotoğraflar: Ercan Yılmaz
YORUMLAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder