Aslında nefes aldığımız her an her gün bir nimettir. Ancak bazı günler, bazılarımız için başka başka anlamlar ifade eder. Doğum ve evlilik gibi bazı günler kişisel olarak önem arz ederken, bir millet olarak kurtuluş ve kuruluş günlerimiz de ayrı bir öneme sahiptir. Tıpkı bunlar gibi bir de inanç bazında önemli olan günlerimiz vardır ki biz Müslümanlar için bu günler Cuma, Bayram, Kurban, Ramazan, kandil vb. adlar altında gece ve gündüzleriyle bezenmiş günlerdir.
Bu yazımızda Cuma gününün köyümüzdeki anlam ve ifadesi üzerinde duracağız. “Cuma günü Müslümanlar için bir bayram günü demektir. Bugünde Cuma namazı cemaatle kılınır. Bu sebeple Müslümanlar bir araya gelerek birbirleri ile yakından tanışmak ve görüşmek imkânı bulurlar. Her hafta Müslümanların böyle bir araya gelmesi aralarındaki dostluğu artırır, birlik ve beraberliği güçlendirir. Cuma, önemli olayların meydana geldiği çok hayırlı ve faziletli bir gündür.
Kur’an-ı Kerim’de Cuma suresi 9. Ayette Rabbimiz; “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığınız zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer siz gerçeği anlayan kimseler iseniz elbette bu, sizin için daha hayırlıdır.” Buyurmaktadır.
Bir Hadis-i Şerifinde Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur; “Allah katında günlerin efendisi Cuma’dır. O kurban ve Ramazan bayramı günlerinden de faziletlidir. Cuma gününde şu beş özellik vardır: 1- Hazret-i Âdem o gün yaratıldı. 2- O gün yeryüzüne indirildi. 3- O gün vefat etti. 4- O günde öyle bir an vardır ki, günah veya akrabalarla ilişkiyi kesme konularında olmamak şartıyla kul Allahü teâlâdan bir şey isterse Allahü teâlâ mutlaka onu verir. 5- Kıyamet o gün kopacaktır. Allah’a yakın hiç bir melek, hiçbir gök, hiçbir yer yoktur, hiçbir rüzgar, hiçbir dağ ve taş yoktur ki, Kıyametin kopmasına sahne olacağı için Cuma gününün heybetinden korkmasın.” [Buhari, İ. Ahmed] Bu konuda detaylı bilgi için:
(http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=2016 )
(http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=2016 )
Köyümüzde Cuma gününün manevi atmosferi Perşembe günü İkindiden sonra başlar ve Cuma günü ikindi vaktiyle son bulur. Özellikle Perşembe günü akşam ezanından sonra ki buna “Cuma Gecesi” denir ki mutlaka her evde Kur’an okutma geleneği vardır. Köyün imamı olsun ya da köyde dini eğitim almış olanlar olsun bu gecede gerek kendi evlerinde ve gerekse davet edilen evlerde bu görevi yerine getiren kişilerdi. Bu Yasin okutulan Cuma gecelerinde eve sadece okuyucu çağrıldığı gibi bazen de konu komşu da davet edilerek o gece adeta bir tören havası içinde geçer.
Özellikle Ramazan Günlerinde iftar yemeği verilmek için yapılan bu tür davetlerin en büyüğü Cuma gününe rastlayan gecelerde daha bir anlam kazanır ve heyecanlı olur. Her ne kadar günler öncesinden programlanmış olsa da bu program köyün ileri gelen ailelerinin isteği doğrultusunda değiştirilebilmekte ve bu durum da mazur görülebilmektedir. Ancak, zengin fakir fark etmez her hanede yapılan bu dini törenler hep aynı heyecan ve coşkuda olur.
Akşam Namazının ardından bazen Yasin-i Şerif yerine herhangi bir Aşr-ı Şerifin de okunduğu bu gecelerde okunan Kur’an’dan hasıl olan sevap Peygamberlere, Mağrib ile Meşrik arasında gelip geçmiş bütün Müslümanlara, nesli kesilip Cuma ve Pazar geceleri kabirlerinin yüzüne çıkıp “Eyvah, bize bir Fatiha okuyacak kimsemiz kalmamış” diyerek garip garip ağlaşan mü’minlere ve hassaten (özellikle) hane halkından, uzak ve yakın zamanda ahirete intikal etmiş olanlara rahmetli Hacı Habib dayının deyimiyle “hıbbi” ve “hediyye” edilir.
Bu davetlerde mutlaka yemek de yenilir. Genellikle "önce Kur’an okunup sonra yemek yendiği" gibi "önce yemek yenip sonra Kur’an okunduğu" da olur. Akabinde de Yatsı Namazı için ya Camiye gidilir ya da o hanede ezan okunup Yatsı namazı o evde cemaatle kılınarak herkes evine dağılır.
Cuma gecelerinde evlerimizde yapılan böylesine dini törenlerin dışında ertesi gün yani Cuma için akşamdan mutlaka banyo yapılır ve temiz elbiseler giyilir. Ancak, öğleye kadar yapılacak olan işlerde üst başın kirlenme riski varsa (harman işi gibi) bu tür temizlik işi hemen namaz öncesinde de yapılır. Cuma Namazı nedeniyle mecbur kalınmadıkça o gün eve uzak yerlerdeki işlere gidilmez. Her ne kadar “Cuma günü iş yapılmaz” gibi bir inanış varsa da buna rağbet yoktur. Çünkü ayette açıkça “namaza çağrıldığınızda” ibaresi gözler önündedir.
Cuma gecesi ve Cuma gününde yapılmayacak işler sıralamasında da yine birçok “İsrailiyyat” vardır; temizlik yapılmaz, ev süpürülmez, çamaşır yıkanmaz, dikiş dikilmez, tırnak kesilmez, yolculuğa çıkılmaz, öküzler çifte koşulmaz vb gibi. Böylesine söylentiler olmasına karşın, anlatılmak istenilen Cuma yasakları, tüm güne değil sadece Cuma namazı saatine mahsus olarak düşünülür ve bu uyduruk yasaklar(!) gün içinde çiğnenir.
Bugünde yaşlı-genç, erkekler caminin yolunu tutarken kadınlarımız evde öğle yemeğinin hazırlığı içindedirler. Köy işlerinin yoğun olmadığı günlerde genellikle Cami cemaatinden birileri namaz sonrasında eve davet edilir, yemek yenilir, çay içilir ve kısa bir sohbet ve muhabbetin ardından herkes yoluna devam eder.
Köyümüzdeki Perşembe günü akşam ezanı okunması ile başlayan ve cuma sabahına kadar süren zaman dilimlerini ifade eden Cuma Gecesinin kentlerdeki Cuma Gecesi ile arasında tam bir günlük fark olduğu gibi yaşananlar da taban tabana zıt olaylardır. Birinde maneviyat diğerinde maddiyat yüklüdür. Bir başka deyişle köylünün Cuma Gecesi ile Kentlinin Cuma Gecesinin bir biriyle hiç ilgisi yoktur.
Köydeyken yaşadığımız manevi atmosferi yoğun Cuma Gecesiyle kentlerde yaşanan Cuma gecelerinin atmosferi çok farklıdır. Kentlerde yaşanan Cuma Gecesi “Sabahları akşam olmasını bekleyen, hafta içini Cumanın gelmesini bekleyerek yaşayan, koca kışı yazın hayaliyle geçiren” bir insan için adeta bir sendromdur.
“Cumartesi gecesi sendromu olarak da bilinen bu hadise gâvurda saturday night fever olarak geçmektedir. Eğlenceye aç insanın, Cuma akşamından itibaren kendisini eğlenceden eğlenceye, zirveden zirveye ya da o bardan bu bara taşıması ve kanına yüklü miktarda alkol karıştırmasıyla sonuçlanan psikolojik bir krizdir.”
Hatırlarsanız bir ara Okullarımız Cuma günü öğleden sonra tatil edilirdi. Şimdi her ne kadar özel firmaların birçoğu Cumartesi günleri de tam mesai yapsalar da -sözüm meclisten dışarı- özellikle devlet memurları için bu Cuma Geceleri yani Cuma gününün akşamı, iki gün sürecek olan bir hafta sonu tatilinin başlangıcı olduğu için ayrı bir havada geçer.
Aklı başında olanlarımız için bu gece “Yarım kalmış kitapların okunup bitirilmesi, izlenmemiş filmlerin izlenmesi için iyi bir aralıktır ve öğrenciler için okuldan eve uzanan dünyanın en güzel yoludur. Gece kaçta uyursan uyu Cumartesi sabahı erken uyanmak zorunda olmayışından ötürü gönlün rahattır. Sabaha kadar televizyon izlemek gibi bir lükse de sahipsindir. Sabaha doğru boşa uçup gitmiş bir tatil gecesinin pişmanlığını hissedersiniz ama o ayrı bir meseledir.”(eksisozluk)
Aklı başında olanlarımız için bu gece “Yarım kalmış kitapların okunup bitirilmesi, izlenmemiş filmlerin izlenmesi için iyi bir aralıktır ve öğrenciler için okuldan eve uzanan dünyanın en güzel yoludur. Gece kaçta uyursan uyu Cumartesi sabahı erken uyanmak zorunda olmayışından ötürü gönlün rahattır. Sabaha kadar televizyon izlemek gibi bir lükse de sahipsindir. Sabaha doğru boşa uçup gitmiş bir tatil gecesinin pişmanlığını hissedersiniz ama o ayrı bir meseledir.”(eksisozluk)
Parası olup da akla ihtiyacı olmayanlarımızla ilgili olarak bir gazetemizdeki Ankara’daki Cuma Geceleri haberi ibretlik bir haberdi. Özellikle mekan isimleri bu husustaki “yozlaşmamıza” çok kötü bir örnekti. Haber şöyle;
“Yazın gelmesiyle hareketlenen Ankara'da bu cuma gecesi çok iyi olmasa da geçen haftalara göre bir nebze olsun canlılığını sürdürmeyi başardı. Ayın son gözdesi olan bahçeler havaların ısınmasıyla birer birer açılırken, kapalı mekanlar yavaş yavaş ilgisini kaybetmeye başlıyor. Altı ve üstü full olan Brothers ta eğlenceli saatler yaşanırken, huzur ve sessizliği arayanların adresi olan Pampero da bahçenin kalabalık oluşu dikkat çekiciydi… Arjantin Caddesi'nin olmazsa olmazlarından olan Las Chicas ta bahçede yürümek imkânsızken, hafta içinde hareketli günler geçiren Nyx te durumlar tam tersi görünüyordu, mekanın sessizliği ise dikkat çekiciydi. Pruva'da işler yolunda gitmeye devam ediyor. Geç saatlerde uğradığımız mekan kapasitesini doldururken, aynı şeyleri Gate 66 için söylememiz ne yazık ki imkansız görünüyordu. Mekan sessiz bir şekilde geceyi noktalarken cumartesiye şimdiden hazırlık yapmaya başlamış olsa gerek. Laila değişik iç tasarımıyla Burhan Öcal'a ev sahipliği yaptığı gecede, insanlar ritmlerin büyülü sesiyle güzel saatler geçirmeyi bilirken, bir başka şaşırtıcı mekan olan Mischa hafta için de yaptığı restorantının açılışını güzel bir şekilde kutlarken, mekan cuma gecesinin derinliğinde sessiz bir şekilde kayboldu. “
“Yazın gelmesiyle hareketlenen Ankara'da bu cuma gecesi çok iyi olmasa da geçen haftalara göre bir nebze olsun canlılığını sürdürmeyi başardı. Ayın son gözdesi olan bahçeler havaların ısınmasıyla birer birer açılırken, kapalı mekanlar yavaş yavaş ilgisini kaybetmeye başlıyor. Altı ve üstü full olan Brothers ta eğlenceli saatler yaşanırken, huzur ve sessizliği arayanların adresi olan Pampero da bahçenin kalabalık oluşu dikkat çekiciydi… Arjantin Caddesi'nin olmazsa olmazlarından olan Las Chicas ta bahçede yürümek imkânsızken, hafta içinde hareketli günler geçiren Nyx te durumlar tam tersi görünüyordu, mekanın sessizliği ise dikkat çekiciydi. Pruva'da işler yolunda gitmeye devam ediyor. Geç saatlerde uğradığımız mekan kapasitesini doldururken, aynı şeyleri Gate 66 için söylememiz ne yazık ki imkansız görünüyordu. Mekan sessiz bir şekilde geceyi noktalarken cumartesiye şimdiden hazırlık yapmaya başlamış olsa gerek. Laila değişik iç tasarımıyla Burhan Öcal'a ev sahipliği yaptığı gecede, insanlar ritmlerin büyülü sesiyle güzel saatler geçirmeyi bilirken, bir başka şaşırtıcı mekan olan Mischa hafta için de yaptığı restorantının açılışını güzel bir şekilde kutlarken, mekan cuma gecesinin derinliğinde sessiz bir şekilde kayboldu. “
Her neyse. “Lekum dînukum ve liye dîn./Sizin dininiz size, benim dinim bana.” Ne güzel değil mi?
Cumanız mübarek olsun.
/Çetin KOŞAR
03 Temmuz 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder