15 Temmuz 2009 Çarşamba

Alaçam İlçemizin Tarihi -III


MÜTAREKEDEN SONRA ALAÇAM

Yermanus ve Teşkilâtı: Çetelerden toplanan bilgiye göre (Yermanus) Kadıköylü İstil, Taflan köylü Banika, Havzalı Piç Vasil, Samsunun Eğri belli kör Anastas ve daha bazı kimseleri seçmiş   Rus Kruvazörü Samsun sahiline yanaşınca bunları kruvazöre bindirmiş, Rusyaya göndermiştir. Bunlara Rusya’da  talimat verilmiş, Türkiye’ye  gönderilmiştir.

Rusya vaktiyle Balkanlara adamlar göndererek, nasıl Bulgarları, Sırpları, Yunanlıları isyana teşvik etmişler ve istiklâllerini hazırlamışsa ayni siyaseti güderek Anadolu şarkında da bir Pontus hükümeti kurmak sevdasındadır. Rusya’ya giden bu namlar birçok harp levazimeyle Samsun’a geldiler. Beraberlerinde silâhlar ve birçok harp levazımı getirdiler. Samsunun Çakırlar altına yaklaşan kruvazör bu silâhları çıkarmış ve bir vukuat vermeden Koca Dağdaki Rum çetelerine eriştirmiştir.

Her ne kadar bu çıkarma haber alınmış ve asker gönderilmişse de vaktinde haber alınamadığı için elde edilememiştir. Onbirinci Alay kumandanı Ferit Beyden işitildiğine göre Koca Dağ bundan sonra silâh deposu haline gelmiştir.

Yermanus, Samsunun idaresini Eğri belli kör Anastas'a, Bafra bölgesinin idaresini Agça Alanlı Anastas'a, Alaçam bölgesinin idaresini Balcı oğlu Yörgiye vermişti. Bu çete başları beraberlerine aldıkları adamlar vasıtasıyla köylere baskın yapmağa köylerden hayvanlar sürmeğe yolda giden Türkleri öldürmeğe başladılar. Alaçam taraflarına da dehşet saçtılar. Çeteler aşırdıkları hayvanlarla ticarete başladılar.



ALAÇAM ÇETELERİNİN YAPTIKLARI
1  — Emirler mezarlığında pusu kurarak Tepe Bölme köyünden Yüzükçü oğlu Veli çavuşu ve Kızlan köyünden Kızıl Veliyi kesmek suretiyle öldürdüler.

2  — Alaçamlı seksen yaşında Besim çavuşu, Urgancı ormanından odun yaparken pergelli papası Baba Mihailin kardeşi Anastas başlarında olduğu halde çete efradı parça parça kesmiş etlerini ağaç dallarına asmışlardır. Bunu gören diğer iki arkadaşları öküzlerini bırakarak oradan kaçmışlardır.

3  — Bafra’nın Haydadı köyünden üç kişiyi çeteler Kara Hüseyinli’den Karaca oğlu papasın 13 kulaç derin kuyusuna atmışlardır. Bunlardan ikisi ölmüş birisi de çobanlar tarafından adı geçen kuyuya atılan ağaç dallarına asılarak kuyunun ağzına çıkmış kurtulmuştur. Ensesinden kesilmesine rağmen bu vatandaş senelerce yaşamıştır. Yarası ağırdı.

4 — Karlu’dan Soguz oğlu Musa ve Osman ve Ali onbaşı ve birçok komşuları hasta olan Taşkelik köyünden Hacı Dursun ağayı ziyarete giderler. Bu sırada Kara Hüseyinli köyünde bir evde eşkıyaların gizlendiğini bir köylü haber verir. Bunun üzerine adları geçen kimselerle birlikte eli silâh tutan 20 - 30 kişi giderler, evi kuşatırlar. Eve hücum eden Musa ile Arnavut Mehmed vurulur. Çeteler Arnavut Mehmet’in tenasül âletini ağzına koyarlar. Ağır yara alan Musa da sonra ölür.

Musa ve Arnavut Mehmet’in akrabaları bu adamları tutmak için tertibat alırlar. Çete başları Koca Daban Yorgi ve çuvalcı oğullarını bir evde basarak yakalarlar. 13 kulaç derinliğindeki adı geçen kuyunun yanına getirirler ve o kuyuya atarlar.   Bu suretle intikamlarını almış olurlar.

5 — Müstecep köyünün kapaklı mahallesine Rum çeteleri gelir. Akça namında birisi ile Kavuk pınarından Ahmed oğlu Yakup ve birçok arkadaşları bu çeteler üzerine giderler. Çeteleri daha ilerde zanniyle yolda serbest giderlerken çetelerin pusularına düşerler ve her ikisi de şehid düşerler. Bu cinayeti yapan Kavuklu oğlu Yuvani idi. Akgüney köyünden Alinin Mehmed ve arkadaşları Kara Hasan ve Reşit, Yuvan'a pusu kurarlar, canını cehenneme gönderirler.

Alinin Mehmed, Rum çetelerini hareketsiz bırakan bu adamdır. Kendi menfaatinden ziyade milletinin selâmetini düşünmüş köylünün büyük hamisi olmuş, her kurşunu Rum çetelerinin kalbine saplamış, onların amansız düşmanı olmuştur.

1339 senesi Ağustos’unda Alaçam
1339 senesi ağustos’unda Alaçam karışıktır. Bir yandan da çeteler Hıristiyan köylerine iniyorlar, buldukları erkekleri öldürüyorlar, kadınların ırz ve namusuna geçiyorlar, bir yandan hayvanlarını alıp Nebiyan’a sürüyorlardı. Köyleri basmak, evleri yakmak, yağmacılık, âdi işlerinden sayılmaktadır.

Yenicede heyecan — 1339 senesi Ağustosunda Meydancıklı Mihail Telâş ve heyecan içinde Yeniceye geliyor. Yenice eşrafından birinin evine giriyor. Mihail bu evce malûmdur, sözüne emniyet ve itimat olunabilir. Diyor ki:

“Hatun, şimdi evleri terk edin. Bu akşam kırk kadar Rum çetesi Nebiyandan geldiler. Şimdi Çorbacı Beftulun evindedirler. İçerlerine köyümüzün papası da karışmıştır. Bir taraftan Yenicenin nasıl yakılacağını, nasıl yağma edileceğini, nasıl katliam edileceğini müzakere ediyorlar, diğer taraftan da bir inek kestirdiler, masaları kurdurdular, rakı içmeğe başladılar.

Papas yalvarıyor, aman diyor biz Yenicelilerle çok iyi geçiniyoruz, eğer hayvanlara ihtiyaç varsa bizim mallarımızı alınız, sonra bu haliniz iyi netice vermeyecektir. Köyce katliam olacağımıza şüphe olmasın.” diyor.

Papas ve Beftul Yenicedeki dostunu keyfiyetten haberdar etmek için Mihail isminde birini gönderiyorlar, haberdar ediyorlar.

Rum çetesinin bu kararları yıldırım süratiyle Yeniceye yayılınca, çoluk çocuk, ihtiyar genç, erkek kadın işe yarayacak bazı eşyalarını alıyorlar, ağlamalar, feryatlar içerisinde kendilerini gelişi güzel gecenin karanlığında mısır tarlalarına atıyorlar. Tarlalar mahşerden bir numune oluyor. Mağaramsı olan bir yere girenler, dökülen su damlalarından, şırıl sıklam ıslanıyorlar. Heyecan haddini aşmıştır. Oniki, onbeş ve ellibeş altmış yaşlarında bulunanlar devriye gezmeğe başlamışlardır. Her dakika, her an ölüm bekleyen Yeniceliler sabaha karşı gelen bir Rum’un:

“Edilen ısrar üzerine kırk çete efradı Yeniceyi yakmaktan vazgeçtiler. Kara Hüseyinli tarafından Nebiyana geçmek üzere Meydancığı terk ettiler.” müjdesini vermesi üzerine herkes evine dönüyor.


YENİCE  KATLİÂMI
Rum çetelerinin Meydancık toplantısı kararları İslâm çetelerinin dikkat nazarını çekiyor. İkinci bir karar ile Rum çetelerinin Yeniceyi yakması ihtimalini göz önünde tutarak tertibat alıyorlar. Çetelere yataklık eden bu Rumları tehcir etmedikçe Türklerin rahat yüzü görmeyeceğini anlıyorlar. Yunanistan’a sevk etmek ve Müslüman olanları yerlerinde bırakmak ciheti İslâm çeteleri ve hükümet için uygun görülüyor.

Lâz ve Arnavutlardan mürekkep yüzden fazla çete efradı Yenice ve Meydancıktaki Rumları topluyor. Müslüman olanlar bir tarafa ayrılıyor. Alaçam'a sevk edilmek üzere kol kola sıra halinde bağlanıyor ve hareket ettiriliyor. Fakat bir subaşına geldikleri zaman Rum çetesinin baskınına uğruyorlar. İslâm çeteleri hem Rum çetelerini, hem de kafileyi imha etmek zorunda kalıyorlar. Bundan sonra herkes mal ve canından emin oluyor

6 — Menikli Güllap oğlu — Bunun çeteler üzerinde nüfuzu pek çoktu. Bir dediği iki olmazdı. Alaçamlıların çoğu bunun gadrine uğramıştır.

Bazı soysuzlar da görülmüştür ki kendi Türk olduğu halde mahza Rumlara sadakat göstermek için bazı zengin İslâm isimlerini Rum çetecilerine vermiş, soyulmalarını istemiştir.

7 — Beriklisin hainliği — İngiliz mümessili Solter, Alaçam'da Beriklis'in evine misafir olduğu zaman Beriklis, evine İngiliz bayrağını çekmişti. Büyük kızı Saftı buna mani olmak istediği zaman Beriklis demiştir ki: “Kızım Türk hükümeti artık yok olmuştur. Asla korkma. Artık dirilmesine imkân kalmamıştır.”

Mustafa Kemal paşa Samsun'a çıktığı zaman Alaçam jandarma kumandanı İhsan Bey, Beriklis'in evinde araştırma yapmış, Pontus teşkilâtına ait bulduğu vesikaları makam eliyle Amasya İstiklâl mahkemesine göndermiş ve mahkeme tarafından Beriklis idam olunmuştur.

8 — Propagandacılar — Reji müdürü Doraçi, oğlu Soma, Çarşanbalı ekisper Todoraki, Giriyaku ağanın kel Yordan, Rumları harekete getirecek heyecanlı sözler sarf ederler. Müslümanlara hakaretin envaini savururlardı. Açıktan açığa: “Türk hükümeti artık batmıştır. Batıncaya kadar siz bizi saklayın, biz de o vakit sizi muhafaza ederiz.” derlerdi. Bu hususta en ileri giden Kel Yordan ve Hacı Todordu.

9 — Alaçam'a akın — Türk köylülerinin çeteler yüzünden köylerde huzur ve rahatı kalmamıştı. Can, mal korkusu vardı. Bu sebepten köylüler Alaçam'ın içine göç etmeğe mecbur oldular.

10  — Alaçam Rumlarının toplattırılması — Çetelerle münasebette bulundukları anlaşılan Rumlardan 200 kadarını hükümet Alaçam'dan çıkarmak zorunda kalmış ve Töngel yanına kadar sevk etmiş, taşkınlık yapanlara cezalarını verdikten sonra kalanları Vezir köprüsüne yollamıştır.

11  — Tıkıçın Dimit — Geyik koşan açıklarında iki Yunan kruvazörü görününce Tıkıçın Dimit namında bir ihtiyar, onar metre boyunda iki sırığın ucuna haç takmış ve sivri tepeden kruvazörlere göstermiş ve burası Rum mahallesidir, buraya top atmayın, demek istemişti. Azap Hüseyin bunu görmüş, hükümete haber vermişti. Keyfiyet Amasya’da oturan Nurettin Paşaya bildirilmiş ve onun emriyle bu adam Çarşıda bir ıhlamur ağacına asılmak suretiyle idam olunmuştur.

12  — Alaçam Rumlarının ikinci toplanması — Evvelce öz kardeş gibi geçinen İslâmlarla Rumların artık birbirine emniyet ve itimatları kalmamıştı. Rum çetelerinin faaliyeti, Rumların taşkınlığı, Türk öldürmeleri, ecnebi emellerine yardımda bulunmaları ve Pontus hükümetini kurma emelleri hükümetin dikkat nazarlarını çekmiş ve zararları dokunmamak için bunların iç memleketlere gönderilmesine emir vermiş, bu ikin­ci kafile de Boyabat üzerinden Malatya tarafına gönderilmiştir

Samsun köprü yolları dururken Boyabat üzerinden gönderilmesi, çete taarruzlarını önlemek, dahili karışıklıklara meydan vermemek içindi.

13  — Anastas'ın maharetleri — Anastasın çetelerle münasebette bulunduğu anlaşılmıştır. Dağlara oduna giden Türklerin öküzlerini alan çeteler Anastas vasıtasile yüz veya yüz elli lira almak suretiyle öküzlerini geri alabiliyorlardı.

Çorak köyünden Mecit Anastas’a 100 lira vermiş ve öküzlerini alabilmiştir. Anastas, Türkleri haraca bağlamıştı.

14  — Anastas'ın öldürülmesi ve kaçırılan fırsat — Jandarma Şükrü Tolin, Anastas'ı Doktor Vafıdinin evinde saklı bulmuştu. Onu tavan arasında bulan Şükrü Tolun, tertip ettiği bir plânla onu evden çıkarmış ve köprü üstüne geldiklerinde Jandarma Hacimet'in de plânı tatbik sayesinde Anastas'ın canı cehenneme gönderilmiştir. Fakat bütün çetelerin esrarı söylettirilmemiştir. Söylettirilse idi nice esrar perdesi kalkacak ve bilinemeyen nice olaylar belirecekti.

14  — Kabak Hasan vakası — Bu adamın nereli Olduğu bilinemiyorsa da Arnavut olduğu anlaşılmaktadır. Bir gece Göçgün’de bir eve giriyor. Bir delikanlıyı alıp evden dışarı çıkıyor ve delikanlıyı öldürüyor. Ev halkı Kabak Hasanı katil biliyor. Hükümete keyfiyeti haber veriyor. Katil Hasan tutuluyor. Bafra müddei umumiliğine teslim ediliyor. Arnavut Mehmed umumi bunu asker kaçağı diye şubeye teslim ediyor. Arnavut Mehmet çavuş şube reisinden bu asker kaçağını alıyor, bir de çarşıda güpe gündüz bir köylünün tüfengini diğer bir köylünün de atını alıveriyor, Hasan'a veriyor. Kabak Hasan'la Mehmed çavuş Bedeş'e gidiyorlar. O gün postayı muhafazaya memur jandarma Hacimet de Alaçam'dan Bedeş'e gelmiş, Mehmet çavuşla Kabak Hasan'a rast gelmiştir. Tokat silleden sonra Hacimet Kabak Hasanı alıyor. Ellerine kelepçe vuruyor, Alaçam'a sonra da Bafra’ya gönderiliyorsa da Kabak Hasan yirmi dört saat sonra hapse girmeden ölüyor.

15  —Civli vakası — Bafra’dan Alaçam'a giden posta arabasıyla bıdırın Osmanın arabasındaki yolcular Civli altına geldikleri zaman 8-10 kişinin Bafra cihetine kaçtıklarını görmüşler ve çetelerin soygunculuk yaptıklarından kaçtıkları anlaşılınca jandarma Şükrü ve Hacimet tertibat almışlar, soyguncuların cesaretini kırmışlar ve bu sayede yolcular selâmetle geçebilmişlerdir. Tertibat yolcuların bir başında Şükrü, diğer başında Hacimet'in bulunması ve çete efradını ateşleri altına alabilmeleri idi. Fakat iki üç kalaycı jandarmaların tavsiyelerini dinlemediklerinden soyulmuşlardır. Çeteler bunların 500 liralarını almışlardır.

16  — Alaçam Ankara taraftan — Ankara hükümeti vilâyetlere bir tamim göndererek Ankara hükümetini mi yoksa İstanbul hükümetini mi tanırsınız, demişti. Alaçam müdürünün tensibi üzerine İslâm Hıristiyan şimdiki jandarma dairesinin önüne toplanmış ve İçelli zade Fazıl Bey merhuma söz verilmişti. Fazıl Bey Konuşmasında demiştir ki:

“Ey muhterem ahali,

İstanbul ecnebiler tarafından işgal edilmiştir. Padişah esir durumundadır. Padişah idaresi kalmamış gibidir. Onu esaretten kurtarmalıdır. Milli şeref ve haysiyetimiz ayaklar altına alınmıştır. Hâlbuki daha Türk milleti ölmemiştir ve ölmeyecektir. Türkler bundan daha büyük felâketler, badireler geçirmiş, cihana varlığını tasdik ettirmiştir. Daha son kuvvet ve kudretimizi sarf etmiş değiliz. Padişahı esaretten ve Türk milletini felâketten kurtaracak en mühim kuvvet ve kudret sahibi Ankara hükümetidir! Bir avuç kuvvetle yarattığı harikalara şahit olmaktayız. Bizi kurtarırsa Ankara hükümeti kurtaracaktır. Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da el birliği yapalım. Müsaade ederseniz Ankara hükümetine sadakatimizi bildirelim. Her emrini dinleyeceğimizi arz edelim."

Alaçamımız istikbalini iyi görmüş, iyi düşünceleriyle vatanın minnettarlığını kazanmıştır.

17  — Bir soygunculuk ve takip — Demirci köyünde bir soygunculuk yapıldığına dair Alaçam'dan gelen telgraf üzerine Bafra Jandarma kumandanı ile jandarma Hacimet Alaçam'a hareket etmiş ve Demirci köyüne giderek Hacı Mustafa ile kardeşi Ali’nin soyulduğu anlaşılmıştır. Soyanların çeteler olduğu ve Nebiyana kaçtıkları tahakkuk ediyor.

18  — Taşkelik durumu — Demirci köyünden dönmede Bafra jandarma kumandanı Taşkelik’e uğruyor ve eşrafından Hacı Dursun'Ia görüşüyor. Hacı Dursun silâhlandırdığı kimseler vasıtası ile çete faaliyetini önlüyordu. Hükümetin işareti üzerine Dağlık köylerinin neresinde çete harekâtı görülürse oraya koşardı. Kumandan bunları anlamış ve memnun olmuştur.

19  — Müstecep köyü — Köyün çetelere karşı durumunu düzenleyen Rahmi Bey idi. Geceleyin bekçilere sabahlara kadar nöbet bekletirdi. Bekçilere ahaliden ücret toplardı. Bu sayede çetelerin şerrinden köyü muhafaza ederdi.

20  — Pontus Kulübü — Hacı Yakuf'un oğlu, Perikles Kuzucak oğlu ve Hacı Todor Pontus Kulübü kurmuşlar, Samsun Metropoliti Yermanusun değerli yardımcılarından olmuşlardır.

21  — Demirci köy, Akgüney olayı — 90 kişiden mürekkep bir Alaçam Rum kafilesi köprüye doğru sevk edilirken Orkancı dağına Besim çavuşun kesildiği yere gelince, Çete Mehmet Çavuş da oraya gelir. Kuru Çayda bu 90 kişi Mehmet Çavuş'a teslim olunur. Mehmet Çavuş ve çete Gürcü Davud bunları Alaçam'a getirirler ve tütünlerinin satış muamelelerini yaptırdıktan sonra bir kısmını Demirci köyünde, diğer bir kısmını da Akgüneyde imha ederler.

22 — Bu vakanın akisleri — Nebiyan çeteleri bu vaka üzerine harekete geçtiler. Soygunculuğa, Türk köylerini yakmağa, Türkleri öldürmeğe hız verdiler. Ortalığa dehşet saçtılar.

23 — Alaçam'ın Rum çeteleri
1) Ayın deresinden Balcı oğlu Yorgi.
2)  Ayın deresinden Deli Yani
3)  Kara Hüseyinliden Çuvalcı oğulları.
4)  Kara Hüseyinliden Çuvalcı oğulları.
5)  Kara Hüseyinliden Koca Daban Lefter.
6)  Çulha köyünden Çapulcu Lefter.

24 — Alaçam'ın İslâm Çeteleri —
1) Karludan Bayram Çetesi.
2)  Kozköyünden Lâz Murat
3)  Doyrandan Mehmed Çavuş.
4)  50 Arnavut, 100 Lâz ve Gürcülerden mürekkep muhtelif çeteler.
5)  Rauf Bey Çetesi
6-) Mahmut Bey Çetesi


25 — Rum çeteleri teşkilâtı — Alaçam'ın Rum çeteleri teşkilâtı Bafra'nın Asar köyünden Kara Konstantinin Anastasa bağlı idiler. Bu adam Nebi-yanda Alanlı Nikolun Anastas’ın emrinde idi. Bafranın çete işlerini bu Anastas görürdü. Nebiyan Dağının çete basısı Agça Alanlı Anastas ile Kapu Kayalı Taşçı oğlu Sava idi. Bafra çetelerinin merkezi Nebiyan Dağı sayılabilir.




PONTUS ve TEŞKİLÂTI
İstiklâl harbi süresince Türkiye’yi uğraştıran bu teşkilât hakkında kısaca bilgi vermeyi faydalı buluyoruz.

1840 senesinden beri Rize’den İstanbul boğazına kadar Anadolu’nun Karadeniz havzasındaki Yunanlılığının ihyası için çalışan bir Rum zümresi mevcut idi. Amerika Rum muhacirlerinden rakip Klamatyüs namında biri ilk Pontus toplantısını İnebolu'da manastır tabir ettikleri bir yerde ve bir tepe üzerinde kurmuştu. Bu teşkilâta giren Rumlar zaman zaman eşkıya çeteciliği teşkil ediyorlar, azimle çalışıyorlardı. Umumi harpte bunlar dışardan silah getirtmeğe muvaffak olmuşlar, silâh, cephane, makinalı tüfek, el bombaları, Samsun, Çarşanba, Bafra, Erbaa taraflarına yığmışlar buralardaki köyleri âdeta bir silâh deposu haline sokmuşlardı.

Mütarekeden sonra bütün Rumlar eski Yunanlılığı ihya için uğraşmağa başladıkları gibi Etniki Eterye Cemiyeti Propagandacıları ile Merzifon Amerikan Koleji talebeleri ecnebi hükümetler bilhassa Rumlar, müstakil bir Pontus hükümeti kurmak hususunda Rumlara önayak oluyorlardı. Bu maksada varmak için umumi bir kıyam hazırlamak lâzımdı. Bunun için Samsun Rum metropolidi Yermanus teşkilâtın başına geçirildi. Çeteler Dağbaşı oldular. Programlar yaptılar.

Samsun'daki Rum çetelerinin reisi Reji tütün fabrikası direktörü Dokumanidis idi. Dokumanidis merkezi Anadolu ile haberleşmek için her vasıtaya başvuruyordu.

Rumların bu teşebbüsü boşa gitmiyordu. Bazı ecnebi hükümetler Pontus hükümeti kurulmasına taraftar olduklarını bildirdiler. Hatta ileri giderek, Samsun ve havalisinde Rumların sayısını arttırmak için Rusya’daki Rum ve Ermeniler Batum'da toplandığı gibi Türkiye'nin içerlerindeki Rumlar da Samsun ve havalisine hicret ettiriliyordu. Bu maksada hizmet için Alaçam'dan Samsun'a giden Rumlar vardı. Batum’da toplanan Rum ve Ermenilere Türk Kafkas ordularından alınan silâhları verdiler. Bu silâhları sahillerimize çıkarmağa başladılar. Çetecilik etmek üzere sahillerimize çıkabilecek bütün Rum kuvvetleri ile Batum'da toplanan Rum ve Ermenilerin idaresi Sohum'da Haralambidis'e verilmişti.

Ecnebi parmağı — Samsunda bazı ecnebi mümessilleri vardır ki, bunlar hem Rumları himaye ediyorlar hem de silâhlandırıyorlardı. Muhacir ianesi maskesi altında bu çeteler yediriliyor, giydiriliyordu. Ecnebi Haç Kurumu namına gelen zabitler çete teşkilâtı yapıyorlar, askeri talim yaptırıyorlardı. Pontus hükümetinin esasını bunlar kurmuşlardır.

Pontus'un bir baş makalesi — 4 mart 335 tarihli İstanbul’da çıkan Pontus gazetesinin baş makalesinde, “Trabzon Vilâyetinde Rum Cumhuriyetinin tesisine çalışmak maksadı ile çıktığı” açıkça yazılıyordu. Gizli kapaklı hareket etmiyorlardı.

Samsun'da gösteriler — Yunanistan'ın istiklâli gününe rastlayan 7 Nisan 1335 günü her tarafta bilhassa Samsun'da Yermanus büyük bir nümayiş tertip etti. O gün bütün Rum kız mektebi talebeleri Yunan bayrağını temsil eden kurdelelerle başlarını süslemişler, Yunan bayrakları ellerinde olduğu halde Zito Venizelos (Yaşasın Venizelos) diye sokaklarda bağırmışlardır. Talebelerin peşine takılan Rumların haddi hesabı yoktu. Saathane meydanları mahşerden bir numune idi.

Bafra, Çarşamba gösterisi — Bafra, Çarşanba Rumları kiliselerde toplanıyor ve çetelerin acele silahlandırılması kararını veriyordu.

Venizelos'un kararı — 23 Teşrinievvel 1335 tarihinde Şarki Trakya ve Pontus için İstanbul'un merkez yapılması kabul edilmiş ve bir an evvel Pontus hükümetinin kurulması istenmiştir. Venizelos'un bu kanaat ve kararı İstanbul Patrikhanesine bildirilmiş ve öylece hareket olunmuştur.

Pontus zabıtan heyeti — İstanbul’da Yunan hafi zabıtası teşkiline memur edilen Miralay Aleksandros Zmperaki tarafından Pontus jandarmasını kurmak üzere Eyfel torpitosu ile bir heyet Yunanistan’dan Türkiye’ye gönderilmiştir.

Pontus kuruldu—Türkiye’de bu faaliyetler devam ederken Batum’da Rum Pontus Hükümeti kuruldu. (18 Kânunu evvel 1925) Bu hükümet teşkilât yapmağa başlamıştır.

Pontus Kongresi— 19 Temmuz 1336 Rumi senesinde Batum'da Kara Deniz, Kafkas, Cenubi Rusya Rumları tarafından Pontus meselesi hakkında kongre yapıldı. Kongrenin kararları bir âza eliyle İstanbul Rum Patrikhanesine bildirildi. Pontusçular 1336 Rumi senesinde faaliyetlerini arttırdılar. Dahilde bir teşkilât yaptılar.


Pontus Teşkilâtı
A— Çete basıları seçtiler ve bunların yanma silâhlı kuvvetler kattılar.
B — Pontus ahalisi bunların yemeleri içmelerini temin edecektir.
C — İdare ve zabit heyetleri ile şehirli ve köylülerden erzak teminine memur nakliye kollan vücuda getirdiler.
D — Çetelerin faaliyet bölgelerini ayırdılar.


Pontus kuvvetleri — Bidayette 6000-7000 silâhlı idi. Her taraftan katılanlarla 25000 oldu. Bunlar ufak cüzü tamlar halinde muhtelif mahallerde saklanıyorlardı.

Pontus çete faaliyeti — Bu teşkilâttan sonra Pontus çeteleri Türk köylerini yağma ve yakmağa ve dağlarda yollarda buldukları Türkleri öldürmeğe, aklı hayale gelmeyen cinayetler yapmağa başladılar. Sistematik çalıştılar.


ALAÇAM OLAYLARINA DEVAM EDİYORUZ.

26 — Sinoplu Reof çetesi— Reof gürcüdür. Batum taraflarından gelmişlerdir. Bu çete efradı cami soyguncusu idi. Seferberliğe iştirak etmemişlerdi. Reof’un çete arkadaşları İsmail ve  İdris idi. Bir de Osman isminde birisi de sonradan bunlara iltihak etmişlerdi. Alaçam'lı Gavrilin karısını Gavrile teslim eden İsmail idi. Bunların imhası için memleketlerinde pusu kurulmuşsa da vaktinde haber alan bu çete, pusu kuranları öldürmüşler ve takibata uğradıklarından Türkiye’ye kaçmağa muvaffak olmuşlardı.

Samsun teşkilâtından 200 kişi bunları takibe memur edilmişlerdi. Bu kuvvet bunları elde edememişti. Hükümetin bu gibi çetelere ihtiyacı olduğu bir zamanda bunlar da hükümete yardım vaade ederek aflarını sağlamışlardır. Hakikaten bu çetenin hükümetimize çok yardımı olmuş fakat çok ta menfaatler elde etmişlerdir. Bu çete aileleriyle Müstecep köyüne yerleşmiş ve o köyden evlenen de olmuştur. Gavril burada öldürülmüş, hususi şahıslar ve bu çete mühim paralara sahip olmuşlardır.

27 — Bekirin dağa kaldırılması — Çete gürcü Mahmut Gümenez’den Arabın Bekir'i dağa kaldırmış ve rivayete göre bin lira alarak salıvermiştir.

-Devam Ediyor-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder