ALTINCI BÖLÜM
ALAÇAM'ın YAKIN ZAMAN TARİHİ
YENİ ZAMAN TARİHİ
Yeni zaman, yakın zaman tarihlerini üç devreye ayırabiliriz.
1) Osmanlı hükümeti devri.
2) Büyük Millet Meclisi devri.
3) Cumhuriyet devri.
1 — Osmanlı hükümeti devri 1920 tarihine kadar devam eder. Bu devirde Alaçam’da 72 hane İslâm, 32 hane Hıristiyan, 6 hane Protestan, 4 hane Ermeni vardı. Uluçay'ın sol tarafında tamamıyla Hıristiyanlar, sağ tarafında hıristiyan, İslâm ve Protestanlar, Ermeniler oturuyorlardı.
48 köyden Ayın Deresi, Çolha Köyü, Meydancık, Kara Hüseyinli, Çetirlik Hıristiyan, geri kalanları İslâm köyleri idi.
MÜNASEBET
İslâmlarla Hıristiyanlar arasında münasebet gayet dostane ve normaldi. Hıristiyan rençperlerinin çoğu İslâm çiftçilerinin yarıcılığını yaparlardı. İslamların tarlaları çoktu.
SANAT
İslamlardan 50, Hıristiyanlardan 80 kişi küçük sanat erbabındandı.
YENİ CAMİ: 1303 senesinde yapılmıştır. Bafralı Müftü Abbas Efendi Aşağı Camide vaaz etmiş. Aşağı Camiin ihtiyacı karşılamadığını ve Müslümanlara bir cami daha yaptırılması gerektiğini tavsiye etmiştir. Halk bunu candan kabul etmiş, çoğu sırtıyla bu cami binasına taş taşımıştır.
MEDRESE : Medrese 1897 de Hacı Osman Ömer Hafız Tahir Ağa Müstecepli Nazif Efendilerden mürekkep bir komisyonun gayretile Alaçam'da bir medrese yapılmış ve meccanen ders okutulması, Bafralı Yûnus zadelerden Hacı A hmed Calip tarafından teahhüt edilmiş ve Hafız Ömer Efendi meccanen bir ev yeri vermiştir. İkinci müderris Mısır Cami-i Ezherinden mezun çerkes Hacı Mahmut Efendidir. 60 talebesi vardı. Medrese Aşağı Camide şimdiki pazar yerinde ve şosenin kıyısında idi. Bir zaman Rumeli muhacirlerine mesken vazifesi görmüştür.
Camilerimiz için Tayyar Anakök şu manzumeleri söylemiştir:
Aşağı Cami için...
Dokuz yüz yirmi bir hicride Beyler
Beyi SADİ şeref vermişti derler.
Bu şehre... Yavuzun namdar veziri
Küçük Asya elindeydi denirdi.
Ehali istedi cami yapılsın
Nice hayratına mabed katılsın
O dem yaptırdı bir cami bu yerde
Deva buldu mühim bir dini derde
Anar Tayyar ebednamın Ana kök
Diler gufran bütün dünya sema gök..
Yeni Cami İçin...
1301 idi bir gün kadı ABBAS
Aşağı camide vaaz etti eynas
Dedi yapmak gerek cami yeniden
Cemaat çok bina küçük temelden
Taşı taşı nasır olsun da sırtın
Vücut bulsun binaullahta pırtın
Sığar sanma bu dünyaya sevabı
Başından atmak istersen ikabı
Sarıl yap camii kabrin nur olsun
Gecen gündüzlerin neşeyle dolsun
Kadın erkek şehir köylü bir oldu
Bitirmek aşkile kalbler nur oldu
1301 de başlandı ve üçte.
Tamamlandı bu cami işte böyle.
Anar gufran ile TAYYAR ANAKÖK
Gelip geçmişlere rahmet diler çok...
YEDİNCİ BÖLÜM
OSMANLI DEVRİNDE YAPILAN İŞLER
1 — 1071 tarihinde Danişmendiler tarafından açılan sübyan mektepleri 1897 tarihine kadar devam etti.
3 — 1874 tarihinden hükümet konağı yapıldı.
4 — 1887 de halk tarafından Yeni Cami yapıldı.
5 — 1897 de isimleri yukarda geçen zevatın gayreti ile ve Hıristiyanların da iştiraki ile mektep yapıldı. Şimdiki jandarma dairesi ve gençler kulübünün bulunduğu binadır.
6 — 1898 de yeni usul ilk mektep açılmıştır İlk muallim Trabzonlu İsmail Hakkı Efendidir.
Yine bu sene içinde ahalinin yardımı ile Alaçam’ın içine ve Uluçay üzerine köprü yapıldığı gibi medrese de açıldı.
7 — 1900 de Rüşdiye açıldı. İlk muallim Rizeli Mahmut, ikincisi Merzifonlu Süleyman Vasfi’dir.
8 — 1901 de Alaçam - Bafra şosesinin inşasına başlanmış ve 1902 de bitmiştir.
Cumhuriyet Devrinde Yenilikler
1 — 1925 de Sulh Hukuk Mahkemesi açıldı. İlk hâkim Çarşambalı Mehmet Feyzi ve zabıt kâtibi polislikten kovulan Cemil Oklu’dur. Sonra Hoca Apdullah Vehbi ve Reşadiyeli Ahmet Fevzi'dir. Bundan sonra Alaçam kaza oluncaya kadar sulh mahkemesi lağvedilmiştir.
2 — 1 Eylül 1944 tarihinden itibaren 4642 numaralı kanunla Alaçam kaza olmuştur. İlk kaymakam vekili Samsun maiyet memurlarından Vefik Altuğ'dur. Bunun zamanında Güzelleştirme Cemiyeti kurulmak istenmiştir.
3 — İkinci kaymakam Çetin Silivrili'dir. Bu zat Güzelleştirme Cemiyetini kurmuş (16 Mayıs 1945 tarih ve 3124 no.) ve Alaçamı elektriğe ve içme suyuna kavuşturma gayesini gütmüştür. Bu hususta ilk işi tütün satışlarından “yüzde bir” kesmek olmuştur.
Yine Çetin Silivrili, Karlı - Doyran - Akgüney - Gökçe Boğaz - Etyimez - Kozköylerinde yeni usul mektepler açtırmaya muvaffak olmuştur.
4 — Alaçam'ın kaza olması üzerine Karacak, Pelitbükü, Sekecek Alaçam'a katılmış, Alaçam 43 köye ve 46 muhtarlığa malik olmuştur.
5 —1948 senesinde Alaçam'da sed inşasına başlanmış ve 1950 senesinde bitmiştir. Bu sed o vaktin Nafıa Vekili Cevdet Kerim İncedayı’nın büyük ve ebedi bir eseridir. 213 bin lira ödenek vermek suretiyle Alaçam'ı sel felâketinden kurtarmıştır.
6 — 3 Şubat 1952 de Alaçamda sinema açılmıştır. Açanlar Kabakçının Salih ve arkadaşlarıdır. Bu sinema medeni hayatı yükseltmiştir.
SEKİZİNCİ BÖLÜM
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ HÜKÜMETİ DEVRİNDE ALAÇAM
Mütarekeden Sonraki Umumi durumunu anlayabilmek için dolaylarını bilmek lâzımdır. Bu hususta en mühim incelenecek yer Samsun'dur. Çünkü Samsun çete başlarının idare merkezi, Yunanistan ve İstanbul Rum Patrikhanesinin icraat vasıtasıdır. Teşkilât yatağıdır. Sağ koludur. Çeteler buradan idare edilmiştir. İstanbul Rum Patrikhanesinde kurulan Mavri Mira cemiyeti vilâyetler dâhilinde bu sayede çeteler teşkil edebilmiş, propaganda yapabilmiş, mitingler tertip etmiş, meramına bu sayede kısmen muvaffak olmuştur.
İkinci derecede önemi olan yer Bafra'dır. Bafra, çeteleri saklayacak ormanlara, Rum köylerine, dağlık yerlere, icabında denizden kaçabilecek veya denizden kolaylıkla karaya çıkacak tabii yerlere maliktir.
Alaçam'ın Bafra ile sınırı bulunması ve bazı köylerinde Rumların bulunuşu ve coğrafik durumunun birbirine uygun oluşu, mukadderat birliğini meydana getirmiş, her üç şehirdeki olaylar birbirine benzemiştir.
Gerze ciheti siyasi cereyanlardan uzak kalmıştır. Çünkü Gerze Rumları Samsun dolaylarında cereyan eden boğuşmalardan ibret almışlar, boğuşmaların memleketlerine sirayetine meydan bırakmamışlardır.
UMUMİ DURUM
Samsun Olayları
1 — Mütarekeden sonra Samsun karışıktır. Huzur, rahat yoktur. Asayişsizlik vardır. Bazı nizami askerlerle sayıları pek az jandarmalar köylerde soygunculuk yapıyorlar. Dağ başı oluyorlar, bu suretle karışıklığı arttırıyorlardı.
Rum çeteleri ise soygunculuğa, Türkleri öldürmeye hız veriyorlar, çetecilik yapıyorlar, ortalığa dehşet saçıyorlardı.
2 — İngilizlerin Samsun'a asker çıkarmaları ve fırka emrindeki İlyas köyü kışlalarına yerleşmeleri Rum köylerini ve kasaba namlarını şımartmış, propagandalar başlamış, Samsun havalisini cehenneme döndürmüştü. Bir köyden diğer bir köye gitmek âdeta imkânsız olmuştu. Samsun hükümeti İngilizlerin müdahalesi yüzünden çetelere bir şey yapamıyordu.
3 — 1914 senesinde Rusya’nın ısrarı üzerine Doğu Anadolu’ya gelen tarafsız bir ecnebi müfettişi:
Doğu Anadolu’nun tıpkı balkanlar gibi Türklerin elinden çıkmak üzere olduğunu söylemişti. Bu sözden beş sene sonraki durum ise daha acıklı idi. Batum'da Pontus hükümeti kurulmuş, Samsun ve İstanbul’da teşkilâta bile başlamıştı.
4 — Alay Kumandanı Ferit B. Koca Dağ ve Gebi yollarını iki jandarmaya çevirtiyor, kasabadan köylere dönen Rumların eşyalarını yanında alıkoyuveriyor ve akşamüzeri bunları salıverirken mukabele görecekleri ihtar ediliyor. Nasihat ediliyor. Fakat üç gün sonra Rum çeteleri Dereköy soygunculuğunu yapıyorlar, İngilizleri soyuyorlar.
5 — Samsun - Bafra arası Rum çetelerinin elindeydi. Kuş bile uçurtmuyorlardı. Yalnız posta muhafızlığını yapan jandarmaların peşine takılarak Samsun’a gitmek veya gelmek mümkün oluyordu. Bunlar Samsun olaylarıdır.
Bafra Olayları
1 — Nebiyan Çeteleri: Nebiyan’ın Rum çeteleri, Bafra - Samsun yolunu kesmişler, gelen geçeni soyuyorlar, dilediklerini öldürüyorlardı. Bafra’nın bahçelerine kadar sokulan çeteler silâh sesleriyle kasaba halkını heyecanlar içinde bırakıyorlar ve bekçilerle savaşmağa başlıyordu. Askerlerde nizam ve intizam kalmamış, jandarmalar uygunsuz hareketlerde bulunmakta ve dağbaşı olmaktadır.
2 — Fethi Olayı: Fethi aslen Rizelidir. Kendi ayarında Rizeli bir şahsı, daha bir kaç kişiyi başına toplamış, parka gitmişler, rakı içmeğe başlamışlar, derken oralardan geçenlere tabanca bıçak çekmişler ve halkın heyecanına sebep olmuşlardır.
Jandarma Salim çavuş Fethi’yi yakalamış, kumandan İbrahim Beye teslim etmişse de yine o bağırmak, küfür savurmakta, jandarmaya hakaret etmekte devam etmiş ve zorla susturulmuştur.
3 — Sürmeneli Vak'ası: Bafra pazarı günü cinayetle mahkûm olan Sürmeneli Mehmet Efendi Serbest kaldığını anlayınca han kahvesinin önüne rakı masalarını kurdurmuş, silâhlarını bu masaya bırakmış, arkadaşlarıyla içmeğe başlamışlar. Bu sırada ahali bunları seyretmektedir. Onlar çakır keyf olunca sarkıntılığa koyulurlar. Hatta iki jandarma onların yanından geçebilmek için yalvarmak zorunda kalırlar. Jandarma en azılısının yakasına sarılır. Hapse atar. Mehmet Efendi zorla jandarmanın elinden bu azgın adamı almak ister, jandarmayı ölümle tehdit eder. Fakat jandarma kumandanı bunu yakalar ve cezasını verir.
4 — Aktekke Toplantısı: Bafra’ya bir saat mesafede Aktekke köyü vardır. Bir gece çetelerin burada toplanıp, yiyip içmeye başladıkları haberi gelir. Zaten toplantı yeri yalnız Aktekke değildi. Daha birçok yerleri vardı. Kumandan ve jandarma Hacimet ve kendilerine sonradan katılan Sürmeneli kaçak Mehmet’le köyleri tarayarak giderken takip taburu da bir bölük asker ile bunlara katılmıştır.
5—Ayazma Karartan: Adı geçen heyet Ayazmada şu kararı vermiştir:
a-) Nebiyan çetelerine mütareke teklif edilsin.
b-) Sürmeneli Mehmet çetelerle görüşsün. Uzlaşma zemini hazırlasın.
Ayazma köylülerinin Nebiyan çetelerine mütareke olsun teklifini çeteler samimi görmediler. Rum çete reisleri inanamayacaklarını açıkladılar. Hâsıl inanacaklarsa, madde madde beyan etmeleri bildirildi. Sürmeneli Mehmet’in Nebiyan’a gelmesi ve müzakerede bulunması istenildi. Sürmenelinin Nebiyan'a gitmesi üzerine çetelerden sekiz on kişi silâhlı olduğu halde Ayazmaya geldiler. Muhtarın odasında müzakereler oldu. Uzlaşıldı, çeteler yerlerine gittiler. Mütareke yapıldı. Fakat bu mütareke bir fayda sağlayamadı. İtimatsızlığı kaldıramadı. Evvelki durum ne ise hiç değişmedi.
6— Kumandanın tenbihi: Jandarma kumandanı efrada şu tenbihi yapmıştır: Bafra’nın durumu tehlikelidir. Atik ve uyanık olun. Tek başınıza bir yere gitmeyin. Durumu ıslâh edecek yine sizsiniz. Herkesin jandarmaya inanmasını siz sağlayacaksınız.
7 — Hacı Tevfik'in koyunları: Bafralı Hacı (Tevfik) in koyunlarını talan edip, Sakar ineğe çıkan çetelerin karşısına Sakar inekliler çıkmış, koyunları ellerinden almışlar, çeteleri darmadağın etmişlerdir.
8 — Söngütlü olayı: Mustafa çavuşla Molla Ahmet milli kahraman sayılabilirler. Molla Ahmet sanki hudut muhafızı idi. Köyüne bir çete sokmadığı gibi gece gündüz köyde nöbet bekler ve bir vaka çıkmasına meydan vermezdi. Molla Ahmet Çorağa bir çete efradı geçirmemiş ve sokmamıştır. Geçenler karşısında Molla Ahmed’i görmüş, ürpermiştir.
9 — Muamlı ve Çocuk Boğan: Bir zamanlar burası önem kazandı. Rum çeteleri dağlık yerlerden Çorağa inmeğe mecbur oldular. Prensip olarak adam öldürmüyorlardı. Fakat soygunculuk ediyorlardı. Yalnız Çocuk boğanda Alaçamlı Azap Hüseyini öldürmüşlerdir.
10 — Düzköyü Olayı: Çete korkusundan Düzköylüler Bafra’ya inmiş, kaymakam, jandarma vasıtasıyla köylerine çevirmişti. Jandarma Alaçamlı Hamdi diyor ki:
“Düzköyüne bir günde varabildik, yorgunduk. Kadınlar bizi çeteler yakacak diye ağlıyorlardı. Köye vardık, köyün eli silâh tutanlar istihkâmlara girmişlerdi. Ben uyumuştum. Gece yansı silâh sesleri işittim. Kızılırmak tarafına doğru giden kadın çoluk çocuk kafilesine bende katıldım. Beni kimse tanımıyordu. Panik yapmıştık. Öyle zamanlarda kimse kimseyi tanımıyor.
Düzköyünü, çeteler ateşlemişler, yakmışlardı. Ateşlerin ziyası Kızıl Irmağa kadar geliyordu. Kolay ahalisi kayıtlarla hepimizi karşıya geçirdiler. Duyduğuma göre çeteler ne var ne yoksa bu köyden almışlardır.
Yanan köyün bir de kozan mahallesi vardı. Orayı da yakmışlar, bir kaç kişiyi de öldürmüşlerdir.
Alman tedbir: Hükümet silâhşorları topladı. Alaçam - Bafra bölüğünden bazı jandarmalar aldı. Bu çeteleri kovalamağa gönderdi. Bu kovalamayı yapanlardan biri İhsan beydi. İhsan bey bu kuvvetleri kısım kısım ayırmış, vazifelerini bildirmişti. Bu kuvvetler çetelerle çarpıştılar. Çetelere mühim zayiat verdirdiler.
Bafrada Örfi idare: Bafra bahçelerinde çeteler bir erkekle bir kadını parça parça ediyorlar. Devriyeler vazifelerini iyi görmediklerinden çeteler kaçmağa mufaffak oluyorlar. Kaymakam ahaliyi hükümet önüne topluyor ve:
“İdare-i örfiye ilân ediyorum. Çeteler evlere hücuma hazırlanıyorlar. Gece herkes evinden dışarı çıkmayacaktır. Kim çıkarsa hapsedilecektir” diyor. Bu sayede çeteler şehre giremiyorlar.
Kapu Kaya ve Asar Boğuşması: Rum çetelerinin müdafaa ettikleri hatlara kuvvetlerimiz bir gece hücumu yaptılar. Bir tabur nizamiye askeri arasından 15 yaralı, 20 şehit verdik. Kapu Kaya ve Asarı Alaçam müdafaa ediyordu. Buralara taarruzumuz üzerine Rum çeteleri Asar mağaralarına kaçmışlardı. Bedeşli Ali’nin Mehmet, bin müşkülâtla mağaranın kapısına kadar sokulabildi ve Rum çetelerinin hariçle olan münasebetlerini kestiği gibi hiçbirinin mağaradan çıkmasına meydan bırakmadı. Mağaradan Ali'nin Mehmet’e atılan kurşunlar boşa gidiyordu. Çünkü Mehmet iyi bir yer seçmişti.
Uzayıp giden bu boğuşmaya son vermek için bir çare düşünüldü ve şu karara varıldı:
1— Mağaralar muhasara edilmeli.
2 — Bir lâğımla kayalar patlatılmalı, çeteleri mağaradan çıkmağa mecbur etmeli.
Bafra’nın eşrafı ile jandarma kumandanı lâğım işlerinden anlayan Mithat Dayı isminde birini buldular, lâğım levazımını alarak Asarkapı Kayaya geldiler. Ali’nin Mehmet çetelere mağaradan başlarını bile çıkartmıyordu. Yalnız ihtiyatsız hareket ettiği için İğdirliyi kaybettik. Lâğımcılar, taşçılar çalışmağa başladılar. Birinde bizimkiler teslim olun diye bağırdılar. Çeteler bu teklifi kahkahalarla karşıladılar. Bu kapıyı göçürecek misiniz, diye alay ettiler. Nöbetçilerin değiştirilmesi karalaştırılmıştı. Bafra’nın oymak beyi Tirali oğlu Mehmet Beye mağaralar teslim edildi. Alinin Mehmet ve diğer muhafızlar Kapı Kayaya istirahata çekilmişlerse de geceleyin şiddetli silâh sesleri üzerine istirahatta olan piyadeler süvarilerle Kapı Kayaya hareket mecburiyeti hasıl olmuş, üzerlerine şiddetli ateşlere rağmen mevzilerini almışlardır. Bir de ne görsünler mağaralar boşalmış, çetelerden kimse kalmamıştır.
Mağaraların muhafazasına memur edilen gençlerin yerlerini terk etmeleri ve belki de menfaat görmeleri buna sebep olmuştur.
Büyük Takip: Görülen lüzum üzerine çeteleri takip için ahaliden eli silâh tutanlarla Yunan cephesinden getirtilen 20 bin kadar asker ehemmiyetli bir şekilde takibe koyulmuştu. Etraf tarandı. Bazı başarılar elde edildi. Fakat durum üzerinde bir tesir yapmadı.
Vali Hamid Beyin Kanaat ve Tokadı: İyi ve kötü silâhların ayrılması için jandarma Şükrü Tolun memur edilmişti. Her nasılsa bir tüfek patlamış, çıkan kurşun nüfus memuru İshak Hafızın yüzün sıyırarak geçmişti. Bundan korkan İshak Hafız bizi jandarmalar vuruyor diye bağırmış ve ensesine Vali Hamit Beyin tokatı yapışmış ve Hamit Bey demiştir ki: “Ne zamandayız, ne nüfus dairesi kaldı, ne hükümet. Kapatın daireleri bakayım. Bütün daireler kapandı, herkes hükümeti terk etti. Durum çok ciddi idi.
Enbaylı Cinayeti: Samsun’da şahitlik yaptıktan sonra köylerine dönen üç kişi Enbali’ye geldiklerinde çetelerin tecavüzüne uğramış, ikisi şehit olmuş, birisi de şakağından ağır surette yaralanmıştır. Ağır yaralının Aktekkeli olduğu anlaşılmıştır.
Jandarma Maaşları: Jandarma Maaşları 669 kuruştu. Öyle vakitler oldu ki jandarmalara bu maaşları bile verilemedi. Jandarmanın şeref ve haysiyeti bahis mevzuu oluyordu. Bir jandarma günün birinde kumandanın Samsun’a gitmesi hakkındaki emrini ancak kumandandan şahsen 10 lira aldıktan sonra gitmiştir. Harcayacak paralan olmadığından bahis ile jandarmalar vazife göremeyeceklerini söylemekte idiler.
Odun Meselesi: Abus Efendi Bafra bölük kumandanı Hüseyin Beyin daveti üzerine Alaçam'dan jandarma Şükrü Tolun ve Hacimet Bafra’ya giderler. Samsun Mutasarrıfının odun ihtiyacını karşılamak için Engiz'den odun tedarik edilmesi hakkındaki emrini bunlara bildirir. Engizde bir bölük asker vardır ve geçit yerlerine bırakılmışlardır. Kumcaağız bomboştur. Ahali çete korkusundan uzak köylere kaçmıştır. En ziyade tehlikeli yer Kumcağızdır. Şükrü ve Hacimet Engize giderler. Onlardan bir gün evvel kumandan Hilmi Bey, beş süvari ile buraya gelmiş, jandarmaların çete tehlikesinden Dağa giremediklerini ve giremeyeceklerini anlamış ve zaten köyde kimseler kalmadığından odun yapacak insan da bulunmaması hasebiyle odun tedarikini imkân haricinde görmüş ve keyfiyeti Bafra’ya gelip Kaymakama ve kumandana bildirmiştir.
Alaçam jandarmaları şöyle hareket ederler, Bayat oğlu Mehmet ağanın köyüne giderler. 50 - 60 yaşlarında Mehmet ağayı ve 70 yaşında kardeşini görürler. Köyde yiyecek çok kıttır. Yalnız süt, yoğurt bulunur. Mehmet ağa bu odunun buradan tedarikine imkân yoktur. Bir bölük asker daha olur da dağa girilirse, o vakit mümkün olabilir, amma bu odunları kimler taşıyacak. Bu da çok zor bir iştir der. Jandarmalar meramın elinden bir şey kurtulmaz derler. Mehmet ağayı da yanlarına alarak çetelerin yanına gitmeğe karar verirler. O sırada hükümet hayvan topluyordu. Bu da mühim bir mesele idi. Çünkü türlü yorumlara yol açmıştı. Mehmet ağa bunda tehlike gördüğü için gitmedi, fakat oğlu Hasan ağayı yanlarına vermeyi kabul etti.
Jandarmalar, “Emir olmadığı halde Hıristiyan köylerine gideceğiz. Onlarla temas edeceğiz. Aksi netice ile karşılaşırsak şeref ve haysiyetimiz kalır mı?” Diye düşünüyorlardı. Fakat o köyde Abus Efendi vardı. Tanıdıkları idi. Hükümet adamı idi. Nihayet Engiz’e vardılar. Engiz tepesi ve yolları hiçbir zaman Hıristiyan bekçisiz kalmazdı. Jandarmalar bu bekçiler arasından geçtiler. Hiçbirisinin sorusuna rastlamadan Abus Efendiye ulaştılar. Keyfiyeti anlattılar. Abus Efendi Hazinedar zade Ahmet Beyin koruluğundan tedarik mümkün dedi. Askerlerin amavutlara dokunmaması şartile bu işi başarabiliriz dedi. Öylece yapıldı. Hamam Dağında çeteler yüzünden sevk edilemeyen odunlar da Abus Efendinin delaletile odun iskelesine indirildi. Alaçam jandarmalarının bu muvaffakiyetleri takdirlerle karşılandı. Bu durumun ibret alınacak cihetleri vardır.
-Devam Ediyor-
-Devam Ediyor-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder