15 Eylül 2007 Cumartesi

Yakan Top



Kızlı erkekli karışık da oynanabilen çocukluğumuzun vazgeçilmez oyunu (yakartop) yakan top, top ile oynanır. Topu atmak için eller kullanılır. Tıpkı hentbol gibidir. Ancak burada amaç ortada bulunan kişilere (ortada sıçanlara) topu isabet ettirmektir. Buna “furmak” denir. Kıvraklık ve çevikliğimizi bu bu oyunla geliştirirdik. Bu oyun hız, isabet ve esneklik ister. Kaçanlar atik davranacak, atanlar hızlı ve isabetli olacaklar.

 Ortada bulunanlar ya topu yakalamaya çalışır ya da toptan kaçmaya çalışır. Bu sayede bir güzel spor yapılmış olurlar. Top bir bu tarafa, bir öbür tarafa geçtikçe ortada bulunanlarda sular seller gibi bir sağa bir sola kaçışırlar. Bu kaçışmalar esnasında çocuk sesleri çığlık çığlığa karışır. Ortadakiler kaçıp kurtulmak ya da atılan topu havada yakalamak gibi cesaret örneği sergilerken kenardakiler de onların “canını yakmak”  için tüm maharetlerini sergilerler. Top o kadar şiddetli atılır ki aynı zamanda vurulan kişinin canını da acıtmak oyunun icabındandır. Özellikle el ve yüze isabet eden top cildi adeta yakar. Bunun için adına “Yakan Top” oyunu denir. Bu yönüyle oyunumuz aynı zamanda cesaret isteyen bir oyundur.

Oyunumuz genellikle okul bahçesinde, yollarda ya da ev önlerinde oynanan bir çocuk oyunudur. Bunun için arasında en az on beş adım uzaklık olan iki çizgi çizilir. Gurubun biri bu iki çizgi arasında diğeri ise sağlı sollu ikiye ayrılarak bu çizginin dışında yer alır. Yakan top oyunu en az 4 kişiyle oynanır. Oyuncular ya sayışarak ya da eşleşerek iki eşit sayıda iki grup oluştururlar. Sonra yazı tura atarak ilk önce hangi gurubun ortada olacağına karar verilir. Birinci çıkan grup ortaya geçer. Ondan sonra diğer grup ortadaki grubu top ile vurmaya çalışır. Eğer atılan top birine gelirse o kişi oyun dışına çıkar. Top atılınca gelen topu havada yakalayan bir can kazanmış olur ve ilk vuruluşunda vurulmadı sayılır Eğer gruptaki herkes vurulursa diğer grup ortaya geçiyor. Ve bu sefer de diğer grup onları vurmaya çalışır.
/Çetin KOŞAR




Yakan top
Boztepenin eteklerindeki Saray Mahallesinin
Her okul dönüşü çıktığım
Kare kare taşlarla döşenmiş o dik yokuşlarında
Nefes nefese kalırdım yorulurdum
Yinede akşamları yakan top oynardık
Daracık sokak aralarında
Mahallemizin güzel kızlarıyla
Vurulurdum ben her seferinde
Yanardım..
/Zehni Gürsoy




Sanal yakan Top Oyunu




YAKAN TOP ANILARI
—Çünkü, henüz çocuk olduklarından ve büyüdüklerinde peşlerinden koşacakları en birinci canlının kızlar olacağı gerçeğinden habersizdirler. O yaşta tek dertleri vardır, o da kızların canını yakmak. Nitekim, oyun başlar başlamaz kız ciyaklamaları mahallenin altını üstüne getirir. Buna karşın, genede bu oyunun bir hilesi vardır. O da şudur ki; ender olarak, erkek çocuklardan birisi karşı taraftan bir kıza hafiften aşıktır ve o kız ortaya geçtiği zaman topu yumuşacık ve havadan ona atarak puan kaybetmeye razı olur. Oyun bittikten sonra, erkek arkadaşlarından bir araba dayak yer ama olan olmuştur bir kere...

—İçinde top var, heyecan var, topla vurmak ya da vurulmamak var. En sevdiğim oyunlardan biriydi yakar top. Kaçarsınız toptan, sonra canlar toplarsınız, yanarsınız. Pikniklerinde en gözde oyunudur. Bazen piknik alanlarında görüyorum halen yetişkinler bile zevkle oynuyorlar.

—Ortaokulda Metin diye bir tip vardı. Herif her attığını vururdu ve sürekli bacağa sertçe nişan aldığı için vurulan kişi de hep yere düşerdi. Film kahramanı gibi adamdı vallahi. Hâlâ düşünür düşünür şaşarım.

—Erkek çocukların bu oyunu oynamasının sebebi, kızlara yalakalık yapmak ve onlarla "kaynaşma çabası" içine girmek istemeleri yüzündendir.

—Adam olacak çocukların ilk sosyal aktivitelerinden biridir.

-7-12 yas aralığımda mükemmel oynadığım,artistlikte sınır tanımadığım oyun. Bazen artistliği abartıp  “bak ben yaklaşıyorum yanına kadar gelcem gene vuramayacaksın beni”lere kadar getirmiştim olayı. Yıllar geçtikçe havasını kaybetmeyen oyundur. Bazı rüzgarlar geliyor okul bahçelerine. Bahçeler boşalıyor çocuklar sınıflarında taso, pokemon, babylade falan oynuyorlar ama sonunda su yolunu buluyor rüzgar gidiyor. Çocuklar bahçelere geri dönüyor yakantopa geri... Su gidiyor kum kalıyor...
 (Ekşi Sözlük)



Yakar Top
Dodgeball: A True Underdog Story
Çocukluğunuzu hatırlayın. Çocuk parkında tam kafanızın üzerinden uçup giden şimdilik oyundan çıkmanızı sağlamamış ama her an kenarda bekletecek o küçük kırmızı top. Ya da sırtınızı kolunuzu veya bacağınızı kızartarak çarpan top...Ve onu bütün hırsınız ve gücünüzle geriye attığınız günler... Şimdi hazır olun ebelemeye, sobelemeye, yakan top oynamaya ... Üstelik bu kez sadece okulun bahçesinde oynamayacaksınız.

Yakar top kültürel bir fenomen olacak...Yetişkin yakar top ligleri büyük şehirlerde yaygınlaşmaya başladı bile ....Vanity Fair bu oyunu “It Sport” olarak adlandırırken , The New York Times ve Fortune bu yeniden ortaya çıkan bir spor dalı olarak duyurdu.

Yakar topun tekrar gündeme geldiği işte tam da bu dönemde bu sporla ilgili keskin ve acıklı bir film yapma fikrini ortaya koyuyor yapımcılar. Efsane olmuş sporcu kahramanları anlatan tarzda bir film... Duygusal yoğunluğu olan kaybedenlerin ve kazananların anlatıldığı bir film.

Size böyle bir film yapıldığında haber vereceğiz tabii ki... Ama şimdilik elimizde YAKAR TOP var... Hayatı bir topla yakalamaya ait bir film. Hikayenin kahramanı Peter LaFleur (Vince Vaughn), artık güncelliğini yitirmiş bir spor klübünün karizmatik sahibidir. Jimnastik lübünün üyeleri ise klübün adına bile yakısmayacak averaj altında garip nsanlardır. Daha çok hepsi başka limandan toplanmış garip korsanlar gibidirler.

Peter’ın bu gösterişsiz jimnastik klübü White Goodman (Ben Stiller) denen güölü, zengin ve egomanyak bir diğer klüp sahibinin gözüne batar. White Peter'ın bu küçük ve garip klübüne ele geçirmeye karar verir. Peter'ın tutlmamış muhasebe defterleri White'ın işini tabii ki kolaylaştırır. Peter’ın çocuksu çekiciliği bankada çalışan ve Peter'ın hesaplarını ve kredilerini kontrol eden Kate'i kendi yanlarına çeker. Kate'de artık bu küçük klübü kurtarmaya çalışan oyuncularından biri olmuştur.

“Sonunda,” diyor DODGEBALL: A TRUE UNDERDOG STORY yapımcı ve yıldızı Ben Stiller, “bu tam bir yakar top filmi.... hani herkesin önünde suratınızın tam ortasına topu yediğiniz türden.” Stiller filmin genel temasını şöyle açıklıyor; “Bu geleneksel kalıplara sığmayan insanların bir jimnastik salonunda bir araya gelip kendilerine saygı duyabilmelerini ve bu saygıyı koruyabilmek için savunmaya geçmelerini anlatan bir film. Yakar Top onların bazı hayati dersler alması ve kendilerini savunmaları için bir araç oluyor.”

Gurur? Hayat dersleri? Belki... Fakat kesin olan bir şey var ki : DODGEBALL: GERÇEK BİR MAZLUM HİKAYESİ sinema filmlerine yeni bir yol ve takip edilmesi gereken anlatım tarzı getiriyor. Örneğin bu konuda yapılmış ilk sinema filmi olma özelliğine sahip. “Yakar top filmi sinemanın henüz balta girmemiş bir bölgesi gibi,” diyor senarist/yönetmen Rawson Marshall Thurber, “ama aynı zamanda bir çok zavallı ve ezilen hikayesi anlatılan ‘Stripes,’ ‘The Bad News Bears’ ve ‘Meatballs’ gibi filmlerle de ile de aynı geleneği paylaşıyor.”

Bir spor fanatiği olan Thurber ilk sinema filminin hikayesinin de daha önce sinema endüstrisinin dikkatini çektiği Reebok'un reklam filmi olan “Terry Tate: Office Linebacker” gibi sporla ilgili olmasından çok mutlu olmuş. “Hiç kimse yakar top oyununu dikkate almaz. Fakat herkesin bu oyunla ilgili bir ya da iki unutmadığı hatırası vardır. Siz de topla ya vurmuş ya da vurulmuşsunuzdur,” diyor Thurber.( www.ozenfilm.com.tr)


  
Oyun sadece çocuklara bırakılmayacak kadar eğlenceli bir şey

/Tuba AKYOL- Milliyet
Oyun oynamak niye çocukların tekelinde? Biri topumuzu keserse yeni top alacak, kırılan camları taktıracak paramız var. Biz de oynasak ya. (…)
Büyükler ne konuşur?
Çocuklarla oyun oynamayı seviyorum ben. "Çocuklarla" fazla oldu. Oyun oynamayı seviyorum. "Çocuklarla" oynamamın sebebi, sadece çocukların benimle oynaması.

Büyükler çok acayip. Evde, kahvede, barda saatlerce oturup konuşabiliyorlar. Ne konuşuyorlar abi? Bu kadar lafı nasıl buluyorlar? Ben mesela iki cümle etsem, üçüncüyü getiremiyorum. N'aber? İyidir. İşler nasıl? Hep aynı. Bu kadar! Sonra bekle ki biri espri yapsın da yirmi dak'ka gülesin, boşluk dolsun. Hakikaten sıkıcı.

Buyrun işte sosyal bir yaraya da parmak basacağım, hızımı alamayıp. İnsanlar belki de bu konuşmak mecburiyeti yüzünden içkiye, hatta uyuşturucuya başlıyorlardır. Bu kadar sıkıcı lafa, destek kuvvet olmadan tahammül edemiyorlardır belki. Azıcık yaratıcılık için ve en saçma espriye en uzun süre gülebilme rekoru için içki ve uyuşturucudan medet umuyor olabilirler. Olamaz mı?

Neyse ki çocuklar ille de konuşalım diye tutturmuyor. Bilakis, hiç konuşmak istemiyorlar. Koşalım, coşalım... Oh ne âlâ.

Jogging yerine "elim sende"
Ben oyun oynamak istiyorum. Hep birlikte spora gideceğimize ve orada pedal çevirirken, sonra yan yana duşlarda, yan yana kabinlerde, ha bire sohbet etmeye gayret edeceğimize bir sokak bulup yakar top oynayalım istiyorum. İp atlayalım, lastik oynayalım; bacaklar çalışır, popo sıkışır acayip. Ne bileyim; sahilde, parkta koşanlar da, elim sende oynasalar, bir sonraki sabah koşuya çıkmayı iple çekerler.

Bir lastik top alıp istop oynayarak tanışsak, kaynaşsak yabancılarla, fena mı olur ayrıca?

Havaalanında kare kare ya yerler, uçak rötar yaptığında, ulan şuradan iki kişi kalksa, bir bozuk para ile seksek oynasak diye hayal kuruyorum her defasında. Belki başkaları da vardır böyle ama söylemiyorlar.

Oysa büyükler de oyun oynuyor. En esaslı oyuncaklarımız da bilgisayar ve televizyon. Evcilik oyunu yerine evlilik oyunu oynuyoruz. "Şebnem"i giydirmiyoruz da mütemadiyen alışveriş yapıp, "cicilerimizi" giyip çıkarıyoruz.

Hâlâ ne zaman annemlere gitsem, en büyük eğlencem, annemin kıyafetlerini giyip, onun "tuvalet masasında" makyaj yapmak. Mor farlar sürüyorum, dudaklarıma çerçeve çiziyorum; küpeler, kolyeler, yüzükler takıyorum. Tek fark, artık kimse kızmıyor. Aksine, böyle dışarı çıkmam konusunda ısrar ediyor annem. "İşyerinde böyle gidersen, belki biraz 'yazar'a benzersin" diyor.
* * *

Dünden beri kime "oyun" yazacağım desem, herkesin aklına önce "oyun, dolap, dalavere, hile, düzen, desise, entrika" geliyor. "Yok" diyorum, "yakar top, istop, birdir bir, sek sek... Sadece oyun!"

Oyun sadece çocuklara bırakılmayacak kadar eğlenceli bir şey!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder