72.1. Büyükbaşlar
Sığırlar
Büyükbaş hayvanlardan sığır cinsi her ailede vardır. Tarla işleri için bir çift öküz ve sütü için en az bir inek vazgeçilmezlerimiz olup köy hayatının bir parçasıdırlar. Genellikle kapıdan yetiştirilir hep inekler ve öküzler. Ancak bazı durumlarda özellikle öküzler başka köylerden de temin edilmektedir.
Sığır yavrularına genel olarak buzağı yerine BUZO deriz. Bu buzoları doğuracak hamile sığıra YÜKLÜ deriz. Bu yüklü hayvanlar doğumlarına yani BIZLAMA ‘larına yakın zamanlarda mera ve otlaklara yani YAZI’ ya salınmayıp KAPI da bakılır. Buzağıların yeni doğanlarına erkek buzo ve dişi buzo derken, bunların genç olanlarının erkeklerine DANA, dişilerine de DÜVE deriz. Daha sonra yetişkin olduklarında erkekleri ÖKÜZ, dişileri de İNEK adını alırlar.
Yeni doğan buzağılar 40 gün dışarı çıkarılmayıp ahırda kapalı yerde tutulur. Genellikle bahar aylarında doğan bu yavruları gün ışığına çıkarmama nedeni olarak güneş çarpar korkusu vardır. Bizde ahırlara TAM denir. Yeni doğan buzolar için tamın bir köşesine BUZOLUK adında bölme yapılır. Anneleri yazıdan döndüğünde buzolar bu bölmelere alınır, akşam ve sabah olmak üzere iki kere yapılan SAĞIM işleminden sonra buzağılar birer saat kadar anneleriyle baş başa bırakılır. Gündüz boş olan tahta döşemeli tamlar onların oyun alanı olmaktadır.
İlk zamanlar inekler daha az sağılarak EMME ‘leri için buzolara süt bırakılırken, günler ilerledikçe dışarıdan yeşil ve kuru ot ile su ve YAL içmeye de başladıkça daha az süt ihtiyacı olur.
Hayvanların adlandırılmaları başta renklerine ve doğdukları günlere bağlı olmaktadır. Cumartesi günü doğan dişi sığıra CÜMERE, Pazar günü doğan erkek sığıra PAZAR adı verilmektedir. Renklerine göre ise; Sarıdana, sarıinek, Alaman, Gökmen, Gökdüve, Goğur, Karaman, Ceyran, Altun vb.
Daha önceleri karasığır denen türler mevcutken 1949 yılından itibaren köyümüzde hayvan türlerinin ıslahı çalışmaları sonucu özellikle iyi süt veren Jersey türünün yerleşmesi sağlanmıştır. Her sabah köyün belli bir noktasına kurulan TOHUMLAMA MERKEZİNE “GÖĞE” gelen “BOSAK” inekler getirilir, belli saatinde köye gelen BAYTAR’lar suni tohumlamayı yaparlar. Karasığır dediğimiz türlerdeki hayvanlardan yarım kilo süt alınırken yeni türlerde 2-3 kilo süt alınabilmektedir.
ÖKÜZ
Öküzler bir evin ekmek kapısıdır. Öküzü olmayan ailelere yoksul, yardıma muhtaç gözüyle bakılır. Gerçekten de o ile kapısında öküz olanlara daima ihtiyaç duyar.
Köy yerinde öküzler, toplumsal yaşam içinde hep saygın bir yerde olmuşlardır. Tarlayı süren, hasat edilenleri harmana taşıyan, DÜVENE koşulup ekini sapından ayıran, yıkamak için dereye, un etmek için değirmene götüren, ormandan odun çeken, omca taşıyan, tarlada karık açan, fucularla su taşıyan, tarlanın taşını kenara çeken, ev inşa ederken temel taşını ağacını taşıyan, yerine göre GELİN ARABASI yerine göre AMBULANS gibi hasta arabasını taşıyan öküzlerimiz de artık yavaş yavaş bizi terk etmektedirler.
İNEK
Bu hayvanlar da tıpkı öküzlerimiz gibi bir ailenin ayrılmaz parçalarıdırlar. Süt, yoğurt, ayran, tereyağı, çökelek, minci, peynir… Her şeyden önemlisi doğumlarıyla ahıra kazandırdıkları yeni bireyler vasıtasıyla ailenin zenginlik kaynağıdırlar.
KÖMÜŞ
1970’li yıllara kadar köyümüzde Manda (camış) yetiştirilirdi. Benim hatırladığım Züver’in Memet Emmi erkeğini yetiştirirdi çift çubuk için. Nüriye Ninemin de sütü ve yoğurdu için dişi kömüşü vardı. Erkeği öküze göre daha güçlü olan bu türler, sulak alan hayvanı oldukları için köyümüzde bakımı güç olmuş ve terkedilmiştir. Küçüklüğümüzde MEŞVERET’lerde beraber yüzerdik söğüt dalına yuva yapmış ve yavrularını sinek kapmış mandalarla. Gün ortasında su aygırları gibi derin göllere girer, saatlerce orada kalarak kendilerini serin tutarlardı.
EŞŞEK
Gücünden faydalandığımız bu hayvana bazı aileler geçici olarak sahip olmaktadır. Sürekli bu hayvana bağlı kalanlar yoktur. Köy işlerinde yoğun meşguliyet, bu hayvanlarla uğraşmaya fırsat vermemektedir. Her ailede var olan öküzler eşeğin yapacağı işleri zaten yapmaktadır. Buna rağmen eşek edinenler ara sıra ormandan odun çekmek, değirmene gitmek vb. işlerde kullanırlar. Uzun süre kapısında eşek besleyenler Raif ve Rıza yılmaz kardeşlerdir. Son zamanlarda eşek edinenler arasına Ramis Koşar, Ahmet Yılmaz ve Nihat Ustaoğlu’da katılmıştır. Buna karşılık, komşu köy Gecekli ve Kapaklı’da eşek edinen aile sayısı daha çoktur.
AT
Cumhuriyetin ilk yılları ve sonrası 1960’lara kadar köyümüzde bazı kişilerde at bulunurken günümüzde köyümüzde at kullanan yoktur. O günlerde binek olarak kullanılmasının yanında harman sürerken Döğen çektirmede ve at arabalarına koşulurmuş. Fikri Yılmaz (Fİkrücük) ve Hakkı Koşar (Hakkicük) başlıca yetiştiricilermiş. Yakın yıllarda Ahmet Yılmaz (bakkal) da arabaya koşmak için yetiştirmekte idi. Bakım zorluğu ve gereksizliği nedeniyle bugün (1984) itibariyle köyde at yetiştiren yoktur.
KATIR
Köyümüzde Katır hayvanı da yoktur. At ve eşekten melez bir hayvan olan Katıra da ebeveynlerinin gereksizliği gibi köyde ihtiyaç duyulmamıştır. Bir ara Hikmet Ustaoğlu, tütün dikmelerinde su taşımak için bir tane kullanıyordu. Çetillik mahallemizde de birkaç tane Katır olduğu söylenmekteydi.
72.2. Küçükbaşlar
KOYUN
Küçükbaş hayvanlar sınıfına giren bu hayvan türü birkaç ailenin dışında köyümüzde ilgi görmemektedir. Köy içinde Hasbi Şahin, Mehmet Koşar edinmektedir. Tabi bunların sayısı 10-20 adeti geçmemektedir. Büyük sürüler halinde edinenler de var idi. Örneğin Şaban Bak(Şaban usta), Ürfetin Sefer Koşar. İlaz Şaban bu koyunların sütünden de yararlanır, peynir yapardı. Genel olarak ticari amaçla edinilmiştir. Daha sonra vazgeçmişlerdir.
Günümüz itibariyle (1984) köyde koyun yetiştiriciliğini meslek edinmiş tek aile Kazım BOZDEMİR (Helen Kazım) dir. Evvelki yıllarda daha çok yetiştiricisi olmasına rağmen arazilerin bölünüp küçülmesiyle meralar daralmış bu da koyunculuk üzerinde olumsuz bir etki yapmıştır.
Kış mevsimi geldiğinde ise köyümüz bir koyun kışlağına dönmektedir. Özellikle yükseklerde sürekli kar yağışı nedeniyle koyunlarını otlatacak mera bulamayan sürü sahipleri köyümüz sınırları içersinde SAYA dediğimiz koyun barınakları inşa ederek kış boyunca (Ekim – Mart ) köyün meşveretlerinde koyunlarını otlatmaktadırlar. Tabi bunun karşılığında köy sandığına cüzi bir miktar kira bedeli ödemektedirler.
KEÇİ
Köy sınırları içersinde keçi yetiştiriciliği yapılmamaktadır. Ancak Kazım Bozdemir koyunların arasında birkaç tane bulundurmaktadır.
72.3. Kümes Hayvanları
TAVUK – HOROZ
Kümes hayvanlarının barınağı olan PİN köyde her ailede mutlaka vardır. Çiftlik şeklinde değil de kümeslerde 10-15 adet olarak yetiştirilen bu hayvanlar gerek eti ve gerekse yumurtası için edinilmektedir. Yumurtalar eskiden daha çok satılmak üzere biriktirilirdi. Yumurtasının yanı sıra tavukların da pazara götürülüp canlı canlı satılması bir adetti. Yani her aile, tuz, yağ, şeker ve gaz ihtiyacı için bu hayvanların etini ve yumurtasının pazarlamakta idi. Bu işi ticaret haline getiren olmazdı. Her aile kendi tavuğunun yumurtasını kendi götürüp pazarlardı.
ÖRDEK – KAZ
Bilhassa ördek, köy içinde akarsu olmamasına rağmen yakın yıllara kadar birçok aile tarafından edinilirdi. Aslında sığır ve koyun gibi hayvanların bakımına yakın bir ilgi ve alaka isteyen bu su hayvanları daha ziyade evi dere kenarına yakın olanlar tarafından yetiştirilirse bu kadar zahmetli olmamaktadır. Köyümüzde Karanlıkdere’nin ördekleriyle Sarımsak’ın kazları meşhur idi.
HİNDİ
Nereden geldiyse geldi, 1975’li yıllardan itibaren hindi yetiştiriciliği köyümüzde epey yaygındı. Yetiştiricilik dediysek tabi bu sürüler halinde değil bir kuluçkalıktı. Hatta bazen yumurtası satın alınarak kuluçkaya yatmış tavuğun altına konulur, yumurtadan çıkar çıkmaz tavuk civcivlerinden ayrı tutularak büyütülürdü.
72.4. Bekçi Hayvanlar
KÖPEK
İnsanoğlunun sadık dostları olan köpekler eskiden her ailede bir iki tane bulunurdu. Gerek yabani hayvanlardan korunmak ve gerekse düşmanlık yapmak isteyenlerden sakınmak için özellikle geceleri tek güvence köyde köpeklerdi. Cins olarak pek fazla çeşit yoktur. Başta Koyun ve ev köpeği olmak üzere kurt ve fino tipleri de bulunabilmektedir. Av köpeği yoktur. Bir ara Köy imamı Turan Tok edinmişti ama köy yerinde avcılık yaygın olmadığı için terkedilmiştir.
Günümüzde artık, bakım zorluğu başta olmak üzere edinilmesi saiklerinin ortadan kalkmasıyla bu hayvanların sayıları da oldukça azalmıştır.
KEDİ
Kedi köpekler gibi eskiden olduğu kadar önemli değildir. Eskiden evler genellikle ahşap iken, fareler rahatlıkla barınabiliyorlardı ve bunlardan korunabilmek için kedi lüzumlu idi. Konutların betonarme oluşuyla bu haşaratın evlere girişi güçleşince evde kedi beslemek anlamsızlaşmıştı. Lakin bunun böyle olmadığı çok geçmeden anlaşılmış olup farelerin ele geçirmediği bölge kalmayınca kedi beslemeyen aileler komşuların kedilerini ödünç alarak, evlerindeki ilaçla halledemedikleri farelerden kurtulmak için kedilerden yararlanmaktadırlar.
Kedi olsun köpek olsun, bu hayvanları temizliği için özel bir çaba gösterilmemektedir. Yani temizliklerinden her hayvan kendisi sorumludur. Özel olarak bir bakımın yapılmayış nedeni köy işlerinin yoğunluğu ve bir de bu havyaların her yere girip çıkmaları nedeniyle temizlik yapılsa da bir anlamı olmayacağı düşüncesiydi. Ama yine de bu hayvanlar kendi temizlik sorunlarının kendileri hallediyorlardı. Pek nadir olarak ara sıra kedi ve köpeklerin de yıkandığı olurdu.
/Çetin KOŞAR
[Köy İncelemesi, Samsun, 1984 ]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder