30 Haziran 2007 Cumartesi

Köyümüzde Kocakarı İlaçları ve Anılarım



ALIÇ ( Serbus eria ) / Rosaceae,
Yemişen, Kuşyemişi, Kocakarı yemişi.
(Siyah renkli cinsi de vardır)



Hastalıkların günümüz imkanlarıyla çözümlenemediği zamanlarda, halk hekimleri ve kocakarı ilaçlarıyla deva olunmaya çalışılırdı. Geçmiş kültürlerden gelmekte olan bu tedavileri bu işlere uzmanlaşmış kendilerini kabul ettirmiş kişilerce yapılırdı. Hatta gerektiği anda cerrahi müdahaleye kadar gidebilenlerde çıkardı. Biyolojik ve doğal yöntemler uygulandığı gibi boş inanış ve büyü yoluna da gidildiği olurdu. Bazı tedavi yöntemleri bazı köylerde seyrek te olsa tedavi ettirile gelmektedirhttp://rize.fukuku.com/kocakari.htm )



Arı Sokması: Bölgeye yoğurt sürülür.
Köyaltında uğramıştım mal güderken arıların saldırısına. Teker teker gelseler hallederdim ama sürüyle geldiler üstüme korkaklar. Her tarafımdan sokuyorlardı beni. Hatta elbisemin içine dahi girerek. Sanki Japon Harakiri ekibiydi mübarekler.  Hürüstem dayının Aydun, Cevat dayının Selatin kurtarmışlardı beni sarıca arıların gazabından. Dereye kaçana suya dalana kadar bırakmadılar peşimi. Eve nasıl götürüldüm hatırlamıyorum. Hatırladığım üzerimde kalan arı iğneleri tek tek çıkarıldıktan sonra üzerime sürülmek üzere bir “Tokat Pakrağı” yoğurdun tarafıma tahsis edilmiş olmasıydı o kıtlık yıllarında.

Bademcik ve Boğaz Ağrılarında: Boğaz çevresi zeytin yağı ile masaj.
Boğazlarımın hassas bir yapısı vardır. Dolaptan soğuk su içemem. Sık sık bademcik sorunu yaşardım. Akgül abam bu konuda ustaydı. O mübarek ellerine zeytin yağını güzelce yedirir, o şiş bademciklerin üzerine öyle bir hassas dokunuşlarda bulunurdu ki bak şimdi canım çekti o masajlardan güzel annenin ellerinden)

Baş Ağrılarında : Bir bezle kafa kuvvetlice sıkılır. Çiğ patates dilimlenip, tuzlanıp alına sarılır. Çok şiddetliyse, kulak uçları jiletle çizilerek kan alınırdı.
Kafayı leğene eğiyorsun. Kulaklarında akan kan damlalarını seyrederken 2-3 dakika içinde ağrı sızı kalmadığı gibi kuş gibi hafifliyorsun. Şimdiler de ise “sıkmabaşlı” olarak atlatıyorum. On yıldır hiçbir ağrı kesici kullanmıyorum.

Baş YarılmalarındaYaraya şeker basılır.
Ben kafayı hiçbir yere vurmadım henüz.

Bel Ağrısı: Çömlek Çektirilir.
Genellikle Mayıs aylarında yaşardık köylerde. Tütün dikerdik eğilerek gün boyu. Tenekelerle su taşır, eğilir ibriklerine doldururduk suları tütün dikenlerin. (Yaa, bir de kızcağızların ayakkabılarını, ayaklarını ıslatırdık muziplik olsun diye. Bir nevi kız tavlama yöntemiydi. Ama sökmezdi tabi.  Onlarda ibriğin bütün suyunu boca ederlerdi kafamızdan aşağı yarı şaka yarı ciddiyetle. Mevsim yaz idi nasıl olsa. On beş dakikada kuruyordu.) Neyse işte bu zamanlarda çok yaşanır bu bel ağrıları. Nineciğim, dedemim su bardağına yakın, tombul çay bardağını alır. Bir parça mısır ekmeği kırar ortasına bir kiprit çöpü diker. Sırtımıza koyar, kipriti yakar bardağı kapatır. Kipritin ateşi bardağın içindeki okijeni yakıp bitirince içeri doğru oluşan basınç dışarıdan hava alamayınca belimizdeki “kirli” kanları bir araya toplar, birkaç noktaya yapılan uygulamadan sonra Ninem bizim elimize bir şey tutuşturur ve "bunu bana ver der" biz de verir uçar giderdik. -Yoksa para verin demek mi istiyordu şimdi aymaya başladım iyi mi?

Çıban: Külde haşlanmış soğan sarılır.
Ya da Hellen Kezim dayıya tükürttürülür. Ense kökümde çıkmıştı koca bir çıban. Selfettin Dayının değmenine gelmişti sevgili (Halilağanın Kazım) dayı, geçmiş arkama, hem okumuş hem tükürmüştü ense köküme ondan sonra kaybolup giden ve bir daha bana uğramayan o çıban için.

Göbek Düşmesi: Çömlek çektirilir.
Aynı bel ağrısında olduğu gibi. Tek farkı bel ağrısında yüzüstü yatılır. Bunda sırtüstü.

Karın Ağrılarında: Şeker şerbeti içirilir. Karına soğuk taş,  Ayaklara sıcak tuğla konur.
Olmadı karnını açar taş duvarlara dayar bastırırsın. Karın üstü yatar yuvarlanırsın. Hiçbir şeyciğin kalmaz. Kenya, Menya ve Tenya da neymiş geç gitsin.

Kesiklere: Tütün bastırılır. İşenir.(Töbe töbe)
Ondan sonra yaranın olduğu yer ve çevresi önce kızarır sonra bozarır ve nihayet kararır. Bu “haydi doktora gidelim bari” demektir. Allah korusun.

SiğilYeni türemeye başlayan incir sütü. Soğanın sütü. Sarımsak. Köküne kızdırılmış iğne batırma.
Ben çok medeni davrandım bu hususta. Karadeniz Teknik Üniversitesi İbn-i Farabi (bkz: http://farabi.ktu.edu.tr/?farabi=2 ) Araştırma ve Eğitim hastanesinde el parmaklarımdaki 3-5 siğil için lokal anestezi ile ameliyata girmiş, önce yakılan siğillerim ardından kökünden kesilmiş, hatta bu sayede dünya gözüyle kendi kemiklerimi bizzat görmüş, günlerce elim, parmaklarım sargılı bandajlı gezmiş, hatta o halimle köye bile gelmiş, ameliyat oldum diye hava bile atmıştım ki bir de ne göreyim altı ay geçmeden yeniden türemesinler mi? Gocagaşuğun Zülfiye abama başvurduk, o 3-5 elmayı aldı kucağına hem okudu hem üfledi hem de elmaları dilim dilim doğradı. Bana da bunları götürüp Yokarköyün üç yol ağzının orta yerine bir çukur eşip gömmek kaldı. O elmalar orada kuruyarak değil de çürüyerek kayboldukları için benim siğillerim kuruyup dökülmek yerine hala benimle birlikte mutlu ve mesut bir hayat sürüyorlardı. Tâki , il33 (unutmayın –il33 yazıyla, ilotuzüç adlı ilaç beni kurtardı ömür boyu bu bu davetsiz misafirlerimden. Büyük haflerle İL33)

Köpek IsırmasıIsıran köpekten alınan bir tutam tüy yakılarak külü ısırığa sarılır.
Kangal bozması bir kerataydı Guru Kazım Dayının köpeği kaba etlerimi lime lime yapmıştı ilkokul 3’e giderken. Yukarköyün yolundan gitsek Hikmet Dayının “Alaş” vardı bize düşmanca davranan. Evleri yola yakındı. Her an namlunun ucundaydık. Biz de alt yolu deniyorduk. Kazım Dayının evi biraz yoldan içeri aşağıda kalıyordu. Biz evin yanına kadar önce sessizce yaklaşıyor, köpek bizi görünce kaçmaya başlıyor, köpek oradan yola çıkana kadar biz okula giderken “Irıza dayının uruya”, gelirken ise “Hürüstem dayının uruya” kadar kaçarak kurtulduğumuz için köpek geri dönerdi. Bu sefer öyle olmamış. Köpek yol kenarına yakın bir yere adeta pusu atmış bizi bekliyormuş sanki. “HARRR" demesiyle Abim Metin İle emmioğlu Şaban Irıza dayının orayı boylamışlar, bana da geriye dönüp kaçmak kalmıştı. Önce onların peşine düşen hain ve alçak köpek, beni tek görünce dönüp benim peşime düşmüş, Fikricüğün salacının kıyısında popoma dalmış, yüzüstü yere düşmemi de fırsat bilerek kalça ve baldırların tadına bakmıştı körolasıca. Kim, nasıl kurtardı beni o köpeğin elinden bilmiyorum. Ki o, birikmiş hıncını benim gibi bacak kadarlık bir çocuktan almaya kalkışan acımasız bir katildi. Daha sonra Anacığım gitmiş köpeğin bir tutam tüyünü makasla kestirip getirmiş, yakıp küllerini basmışlardı yaralarıma beni bağırta bağırta. Kaç gün yattım yüzüstü hatırlamıyorum şimdi)

Kötek (Darbe) ve Ağrılarda : Çiğ et. Zeytinyağlı mısır hamuru. Yeni post. Yüğdün otu.
Babam “değmen yanı”nda çift sürüyordu.Ona öğle yemeği götürecektim. Birkaç tane de “canerük” istemişti, canı çekmiş. Topladım bir miktar Ramis Emmimgilin oradan. Zaten başka yerde de yoktu. Tam inerken alt dalların birinde gördüm kırmızı bir tane. Gel beni de al dercesine bana bakıyordu edalı edalı. Korkusuzca uzandım boğanın kırmızıya saldırması gibi ben de o kırmızı eriğe. Dal kayıverdi ayağımın altından bir anda buldum kendimi yan kalça üstü yerde. Uzandım boylu boyunca yere. Ciğerlerim istifayı basmıştı bir an. Nefes alabilmek için ağzımı iyice açtığımı hatırlıyorum. Tabi diğer erikler de dökülüp saçıldı. Kimse yiyemedi. Babacığım da nadim olmuştu istediğine. Sardılar bir bağ Yüğdün otunu bacağıma kalçama. Hepsi bu.

Kulak Ağrılarında : Emziren anne sütü damlatılır. Dövülmüş sarımsak dışa sarılır.
Ya da Anneye ovdurulup masaj yaptırılır. Ama o gece benim Annem yoktu yanımda. Sabaha kadar uyuyamamıştım kulak ağrısından. Ağrıdan çok annemin evde olmayışına üzüldüm aslında. O olsaydı, “geçer yavrum. “şimdi bişeyciğin kalmaz” derken diliyle, dua ederdi Allah’a ana yüreğiyle. Ben kalbden yapılan duaya amin derim.

Uçuklarda : Diş macunu.
Ne sürersen sür. Gelir gider. Daha sonra yine gelir, yine gider. Sevdiği kişinin bırakmaz yakasını bir ömür boyu.

Yanıklarda : Her türlü yanığa yoğurt. Diş macunu.
İflah olmaz yanıklar da vardır. I. Sezgin Kardeşim de bunlardan biriydi. Bir yüzü olduğu gibi yanmıştı daha yeni emeklemeye başladığı bir zamanda ters dönüp sobaya yapışıp kaldığında suratı. Sabiydi sabi gitti.

ZehirlenmelerdeYoğurt Yedirilir, Ayran İçirilir. Kusturmak için tuzlu bal yedirilir. 
Basit zehirlenme şüphelerinde. Yine I.Sezgin kardeşim de zehirlenmişti. Beşikteydi. Gece vakti uçurmuşlar hastaneye ama nafile. Kundağıyla beraber dönüp geldiğinde cenazesi Anacığımın feryad-ü figan ‘larından anlamamış ve ağabeyime sormuştum “ölmüş mü yoksa?” diye. Ona inanmamıştım ama II.Sezgin kardeşimin cesedini dipdeki çamura saplanıp kalarak boğulduğu gölün dibine dalarak çıkartırken “insan sıcaklığını“ hissedemeyince anladım yaşamın ne kadar ucuz olduğunu.

Not: Siz siz olun sakın inanıp da böyle şeylere -hatta yerine göre kimyasal silah olan ilaçlara bile- hayatınızı zindan etmeyin kendinize ve sizi sevenlere. Akla inanın, Bilime sarılın hepsinin başında da Allah’a güvenin. Unutmayın, Dünya devi ülkelerin başlıca geçim kaynaklarından birincisi “Silah sanayii” ikinci sıradaki de “İlaç Sanayii” dir. Sağlıklı düşünce, pozitif bakış, düzenli ve kaygısız bir yaşam sağlığın anahtarıdır.

/Çetin KOŞAR –Köy Günlüğünden



Kocakarı İlaçları  Nedir?


-İlaçların tarifleri yaşlı kimseler tarafından bilinen alternatif tıp

-İçlerinde ise yarayanları da olan fakat adından dolayı yanlış anlaşılan ilaç türleri.

-Modern tıbbın bittiği yerde başlayan farklı bir bilim dalı.

-Bitkilerle tedavi olayının bir bölümü. Klasik tıbbın bitkilerle tedavi uygulamaları ile karıştırılmamalıdır. Klasik tıpta -bugün artık modası geçmiş olsa bile- bir teori, bir temel mantık ve deneme yanılma yoluyla elde edilen, nesilden nesile geliştirilen bir tecrübe vardır. Kocakarı ilaçları ise kulaktan kulağa sözlü gelenekle aktarılan, neyin neye niye iyi geldiği konusunda bir açıklaması bulunmayan uygulama şeklidir. Yine de işe yarayabilir. Zararlı olmadığı bilinen maddeler kullanılabilir. Özellikle güçlü telkin altında etkili de olabilir.

-Kimileri kaplan kemiği tozu tüketir, şeyine kuvvet diye.
Kimileri ısırgan otunu yer, kansere iyi gelir diye.
Kimileri derilerinde çıkan siğillerinin üstüne işer (en azından idrarda antiseptik özellikler vardır, yani tam Niyazi sayılmazlar).
Kimileri bağırsaklarında barınan bilumum yaratıklardan kurtulmak için gaz yağı içer.
Kimileri dünya dertlerinden korunmak için bilumum uyuşturucu türleri tüketir.
Kimileri vampirlerden korunmak için bol sarmasak tüketir.
Yani saymakla bitmez kocakarı ilaçları ve kullanıldığı yerler…

-Abidik Gubidik doğada karışsa en iğrenç olabilecek şeyler kasten karıştırılır ve zor kullanarak içirilmeye, yedirilmeye veya cilde değdirilmeye çalışılır. Kocakarı ilacı budur.

-Bağırsak bozukluklarına karşı kuru çay çiğnemek. İyice çiğneyiniz. İlk başlarda ağzı kurutur, ama yarım saat içinde etkisini gösterir.

-Eskiden, kadınlardan hekim olmadığı zamanlarda, köylerin ebeleri, nineleri dağlardan bayırlardan topladıkları otların hikmetini keşfedip, bu otlardan ilaçlar yaparlarmış hastaları sağaltmak için. Sonra bu kadınlar, ortaçağ Avrupa’sında, uzunca bir zaman cadı olmakla suçlanmışlar. Kadınlar nasıl olur da hastaları iyileştirebilir denilerek, bu kadınlar yakılmış, köylerinden sürülmüş vs. vs. dolayısıyla da köyün dışında sefil bir hayat sürmekten bu kadınlar gitgide daha çok cadıya benzemeye başlamışlar. Hâlbuki ne cadısı, usta hekimden daha ustaymış bu kadınlar. Her otun deva olacağı hastalığı bilirlermiş. Çoğu yaşlı olan bu kadınların otlardan, ağaç ve bitki köklerinden yaptıkları merhemlere, ilaçlara da kocakarı ilacı denmiş işte.

-Dermansız dertlere muzdarip insanlar tarafından son bir umut olarak başvurulabilecek ilaçlardır. Bu özellikle kaybedilecek bir şey olmadığı zamanlarda görülür. Bir de küçümenken iştahı yok diye göbeğine ve damağına koca bir elin kocaman parmağıyla kuru kahve sürülenler vardır ki bunlar tamamen bu grubun dışındadırlar.

-Diş ağrısını geçirmek için ağrıyan dişin üzerine pamukla fren hidrolik yağı sürülür (denendi, ağrı kesiciden daha çabuk ve uzun etkili),

-İnatçı tenyayı atmak için iki çorba kaşığı benzin içilir (denenmedi ama deneyenler garanti verdi.)

-Halk arasında kullanılan düşük doz elektroşok olarak ısırgan en bilinenidir sanırım. İflah olmaz yaramaz çocukların ellerine sürerlerdi ki biraz daha akilli davransın diye. Müthiş etkilidir.

-Zehirlenmelere karşı kusturucu özelliği bulunan tuz, şeker ve su karışımı.
Malzeme tedariki günümüzde çok zordur bu ilaçların. Adamotu, queen anne's lace gibi bitki. Köklerini, tomurlarını ara ki bul... Zehirli olanları, ne kadar kullanılır, neye iyi gelir filan kafa yedirir insana. Karpuz pişirmek gibi ultra fantastik ilaçlama yöntemleri de mevcuttur. Modern yaşama gömülü olanlar için bir örnek konsültasyon:

-Böbrek taşından çeken bir arkadaş: -“Atlantis! Ölüyorum. Böbrek taşım varmış. Yarın bakılacak ama kocakarı ilacı soruyorum!”
Atlantis:-ılık su küvet banyosu ve bira diye biliyorum ama.
-Abi nereden bulcam ben bunları?
-Mısır çarşısında
-Hah inşallah...
-Kocakarı ilacı iyi de Mısır çarşısına varana kadar yolda düşer taşlar belki, o olur.
- Ahahaa. Oyun oynıcam ben. Unuturum belki sancımı. Sağ ol.
-Baş baş. İhmal etme de kurtul. Gençsin güzelsin o taşları yersin.
Not: fazla oyun oynamak, böbrek taşı yapıyormuş. (hurafesiz kocakarı lafı olmass...)

-Çarpmalarla oluşan ağrılara harikulade yaratıcı yöntem: işeme, patates salatası, omlet, incik yapar gibi başlanır ancak sonrasında tüm bu mamuller bir beze konularak ağrıyan bilek, diz ve baldır gibi yerlere sarılır. Gözümün önünde ağrıları bulunan birçok tanıdığın bu yöntemle şifa bulduğuna tanıklık ettim. Tedavi sonrasında en önemli husus, tedavi sırasında kullanılan mamullerin ziyan edilmemesidir.

-Çoğu zaman deva olur. Örneğin; hiçbir şurup, hiçbir hap iyi gelmezdi, kış aylarında tutulduğum öksürük krizlerime. Gün geldi, bir yaşlı adam bana bir koca karı ilacı tavsiye etti. Üç akşam yatmadan önce hazırladığım karışım, şıppadanak kesmişti öksürüğümü. (tıp bilimine zarar vermemek için, kendim hazırlayabildiğim karışımı burada tarif edemiyorum. üzgünüm çok)


(Ekşi Sözlük)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder