10 Haziran 2007 Pazar

Mendil Kapmaca



Mendil Kapmaca Oyununu, eşit sayıda oyuncudan oluşan iki takım arasında oynanır. Takımlar, aralarında 20–25 metre aralık bırakacak biçimde, karşılıklı birer sıra halinde dizilir. İki sıranın ortasındaki alanın tam orta yerine, yarım metre çapında bir daire çizilir ve ortasına mendil ya da başka bir nesne koyulur. Oyunu yöneten bir hakem ya da kaptan seçilir. Bu hakem dairenin ortasında durarak mendili de elinde tutabilir. Hakem "5'ler!" diye bağırınca, her iki takımdan beşinci oyuncular koşarak mendili kapıp kaçar. Mendili kapanı kovalayan öbür oyuncu onu yakalamaya çalışır. Mendili alan oyuncu yakalanmadan eski yerine dönebilirse, takımına bir sayı kazandırır. Yakalanıp mendili kaptırırsa, takımı bir sayı kaybeder. Mendili alan oyuncunun yakalanmadan yerine dönmesi üzerine, hakem yeniden her iki takıma seslenir ve oyun sürer. Oyunu, daha çok sayı alan takım kazanmış olur.
/Çetin KOŞAR

ANILAR
-İki takım arasında eşit uzaklıkta duran bir şahsin elindeki mendili kapıp kendi takiminin beklediği yere yakalanmadan kaçmak eylemi üzerine kurulu bir çocuk oyunu

-İlkokulda beden derslerinin vazgeçilmez oyunu idi.

-Takım ruhunu aşılayan ilk oyunlardan biridir. Ayrıca ilk kez on kişiden fazla bir topluluk içerisinde, izleniyor olmanın yarattığı psikolojik bozukluğun tadıldığı oyunlardan biridir.

-İlkokulda, ilgi duyduğunuz bir minik kızın gözleri önünde oynandığında koşarken sanki uçuyormuşsunuz hissi veren pek sevilesi oyun.




HAYAT OYUNU

Güle oynaya başlamadım ben hayata,
Hayatın son perdesinde çıktım sahneye
Şimdi çocukluğuma dönmek istesem bile nafile:
HAYAT OYUNDU DEĞİLMİ...
Körebe gibi kapatıp gözlerimizi,
Kendi rezilliğimizi görmüyoruz değil mi?
Kulaktan kulağa oynayıp,
Haykıramıyoruz bize yapılan haksızlıkları.
Saklambaç gibi hayat,
Hep kovaladıklarımızın uğrunda tükettiğimiz.
Mendil kapmaca gibi,
Neyi kapmaya çalışıyoruz ki hayattan
Hepimize düşen beş metre kefenden başka.
Evcilik oynamıyor muyuz dört duvar evlerimizde,
Her şey biraz sahte, yapmacık, zorlama
Çorbanın tuzu değil,
Hayatımızın saygısı, merhameti, sevgisi, özverisi
Eksik değil mi?
Yakan topta atılan şey nedir ki havaya,
Biz tutmaya çalışırken eziyoruz birbirimizi
İp atlarken bile sıramızı beklemiyor muyduk?
Şimdi niye birbirimizin üstüne üstüne basıyoruz
Nereye çıkmayı umuyoruz ki;
Eninde sonunda ruhlarımız yükselmeyecek mi arşa.
Misket oynarken bile ne kadarını vurursak alıyorduk,
Şimdi kimleri vurarak herkesin misketlerini almaya çalışıyoruz...
Dokuztaş oynarken yıkmaya çalıştığımız taşlar devrilirken üzülüyor muyduk?
Şimdi evlerimiz yıkılıyor da kimler seviniyor
YARABBİM...
NEYDİ BİZİ BU HALE GETİREN DÜĞÜMLER, KİM BAĞLADI BİZİ ŞİMDİ KİMLER ÇÖZECEK BU KÖRDÜĞÜMLERİ...
İNSANLIKDA ÇÖPLERDE ARTIK.
AMA O ÇÖPLERİ DÖKECEK BİR EVREN YOK O KADAR BÜYÜK.
/ASİ KRALİÇE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder