Gurbacuglar acıgmış
Ekincügler susamış
Göden rahmet
Yerden bereket
Ver Allah’ım ver.
Amiiiiiin.
Baharla birlikte canlanan doğanın en büyük ihtiyacı şüphesiz “SU” dur. Bazı yıllar bu mevsimler serin ve bol yağışlı geçerken bazı yıllarda ise sıcak ve kurak geçmektedir. Özellikle, Ekim ve Kasım aylarında ekilen buğdayın boy salıp başağa dönüştüğü Mayıs ve Temmuz aylarında yağmura büyük bir ihtiyaç vardır. Mısır gibi yapay sulama yoluyla kuraklığın önüne geçme şansı olmayan, yağmura muhtaç buğdaylar için köyümüzde 5 ila 15 yaşlarında olan çocuklara “yağmur duası” yapmaları için “dil ucuyla” telkinlerde bulunulur. Burada maksat, bir emir ile değil, bu işi çocukların kendi içlerinden gelen istek ve arzu ile yapmalarını sağlamaktır. Yoksa, büyüklerin yaptığı yağmur duasında olduğu gibi “hadi hoca yarın bir yağmur duasına çıkalım” gibi değil. Tamamen doğal, hazırlanmadan sanki ani bir ihtiyaç doğmuşçasına ve yine çocukların kendi aralarında oluşturuverdikleri bir organizasyon ile köyde bulunan bir kuyu başında karar verilip hareket başlar.
Duaya Çıkmadan Önce; Tahta, Çamur ve Bir adet Kurbağa
Duaya çıkmadan önce hazırlamamız gereken bir “düzenek” vardır. Bunun için 1-2 metre uzunluğunda bir tahta parçası, bir adet canlı kurbağa, bir miktar su ve Çamura ihtiyacımız vardır.
Köyümüzdeki bu “dua” eyleminin başlama merkezi köy altı mevkiinde bulunan “Aşşapuvar” dır. Bir iki metre derinliği olan bu kuyunun özelliği, sürekli akan bir kaynak olmasıdır. Onun bu akarında da mutlaka 3-5 adet kurbağa da bulunmaktadır.
Bu kuyunun başında, tahtamızın orta kısmına çamurdan, cami kubbesini andıran bir şekil yapılır. Bunun içine bir iki avuç su ve bir adet kurbağa konarak tepe bölgesinde kurbağanın hava alabileceği bir büyüklükte küçük bir delik / açıklık bırakılır. İşlem tamamdır. Tahtanın birer ucundan iki çocuk tutar ve köyün bütün hanelerini ziyaret için yola çıkılır.
En makbulü her haneden bir çocuğun katılmasıdır.
Duaya katılan sayısında bir şart olmadığı gibi sınırlama da yoktur. En makbulü, her evden bir çocuğun katılmasıdır. Harekete geçen grup üyeleri var güçleriyle bağırarak şu sözleri tüm köyü dolanıp bitirene kadar, fasılasız (ara vermeden) söylerler; “Kurbağacıklar acıkmış, ekincikler susamış, Gökten rahmet, yerden bereket, ver Allah”ım ver. Âmin.“ Bu esnada kurbağanın bulunduğu tahta ileri geri hareketlerle sürekli sallanır. Bu sallama esnasında kurbağanın suyu dökülür azalırsa evlerden alınan suyla tamamlanır.
Çocuk çığlıkları köy sınırlarını Aşıp civar köylere ulaşır.
Köyün alt tarafından başlayan bu hareket sırasında çocuk çığlıkları tüm köyde yankılanmakta köydeki hatta civar köylerdeki insanlar tarafından duyulabilmektedir. Bu sesi duyan hane halkı hazırlığını yapar merasimci çocukların hanelerini ziyaret etmelerini beklerler. Evin kapısında toplaşan çocuklar dua cümlesini öncekinden daha bir canlı ve gür bir sesle söylemeye başlarlar. Hane sahibi huşu içinde çocukların bu adeta feryat eden çığlıklarına içinden dua ederek katılar. “Allah”ım şu sabilerin hatırına ekinimizi, rahmetsiz bizleri susuz bırakma” mahiyetinde dileklerde bulunurlar.
Çocuklar bir güzel ıslatılır.
Her haneye gelinip bu dua birkaç kez tekrarlandıktan sonra bazı hane sahipleri birkaç çocuğu evin cümle kapısından içeri sokup çıkarır. Ardından, çocuklara, eylemleri sonrasında su kaynağının başında oturup yiyip içmeleri için ekmek, yumurta, pekmez, ayran, yoğurt, soğan, sarımsak, meyve gibi akla gelebilecek, köyde mevcut yiyeceklerden ikram ederler. (yumurta haşlanmış olabileceği gibi çiğ de olabilir. Bunun için çocuklara suyun başında omlet yapıp yemeleri için yağ, tuz ve tava verilir. Bu dua eyleminin can alıcı noktalarından birisi de hane ziyareti sonrasında oradan ayrılırken başlarından aşağı tas ya da kovalarla su dökülerek çocukların ıslatılmasıdır.
Köydeki bütün evler tek tek ziyaret edilmiş, ev önlerinde bol bol bağırılmış, karşılığında ıslanmak olsa da bol miktarda yiyecek ve içecek temin edilmiştir. Sıra başlangıç noktasına varıp bu yiyecekleri hep birlikte kemali afiyetle, suyun başında oturup yemek ve hayırlı bir iş yapmış olmanın sevinci ve gururunu yaşamaya gelmiştir. Toplanan yiyecekler çocukların tüketeceğinden fazlaysa törene katılmayan birkaç kişi daha yemeğe davet edilir. Yiyecekler yendikten sonra tahtada çamurla birlikte tutulan kurbağa serbest bırakılarak tören sona erer. Genellikle bu merasim yılda bir ya da iki kere yapılır.
Bu gösterinin en çarpıcı bir yanı da her haneden bir çocuk olmasıyla ve her haneye uğranılması şartının getirdiği dargın ve küs durumdaki ailelerin aralarındaki soğukluğun, çocukların vasıtasıyla, rahmet (yağmur) ve bereketin hürmetine giderilmesidir. Çünkü “biz onlarla dargınız ben onun evinin önünden geçmeyeceğim deme şansınız yoktur. Siz mutlaka gidersiniz, dargın olduğunuz ev sahibinin de sizi reddetme şansı yoktur. Böylece dargınlık bir yapmacıktan ibaret kalır, barışma ve kaynaşmanın yolu açılmış olur. Yine bu merasim vasıtasıyla çocuklar sosyal bir faaliyet içine girdikleri gibi, aynı zamanda zor hayat şartlarına karşı hazırlıklı olmak, birlikte hareket etmek gibi sayısız bilgi, beceri düşünme kabiliyeti kazanırlar.
/Çetin KOŞAR – 05.05.2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder