17 Nisan 2007 Salı

Murat Belge ve 'Köylülük' üzerine



Murat Belge, birkaç arkadaşı ile Türkiye'yi kurtarabilirmiş, ama üşeniyormuş! Şaka bir yana, Belge, Neşe Düzel ile yaptığı ve pazartesi günü yayımlanan röportajı boyunca Türkiye'deki bütün sorunları 'köylülük'le 'şehirlilik' arasındaki fark, gerilim ve mücadele çerçevesinde değerlendirdikten ve kurtuluşu şehirlilikte gördüğünü ifade ettikten sonra, Neşe Düzel 'Yakın gelecekte şehirliyi temsil eden siyasi parti çıkacak mı sizce?' diye soruyor. Belge'nin cevabı şaka yollu, ama aynen şöyle, 'Rahat edeyim diye, çıkmasın derim. Çünkü gene bizlerin yapması lazım bu işi'. (…)


Son söylediklerinde, beni şaşırtan, sadece, siyasi kanaati ne yöne savrulursa savrulsun, onun düzeyinde bir entelektüelden beklenmeyecek ölçüde tutarsızlık ve sığlık içine düşmesi oldu. Düzel röportajında, Belge, Türkiye'nin meselesini köylülükten kurtulamama çerçevesinde tespit(!) ettikten sonra, onca okumuş yazmışlığına karşın, şehirliliği ve köylülüğü, sosyolojiye giriş kitapları seviyesinde tanımlamış. Bildiğiniz şeyler; 'Köylü değişime karşıdır, farklılığa karşıdır, bireye karşıdır', vs. ve ne çıkar bundan; otoriter siyasetler! Hemen hemen, özetle, hepsi bu.

Evet, sanayi sonrası toplumu ve siyaseti, klasik sol kavramlar ile açıklayamayız, evet klasik işçi sınıfından bahsetmek artık çok zor, ama toplumlar ne zaman sınıfsız ve fakat kültürel farklılıklarla açıklanır oldu? Kapitalizm bir şehirli medeniyetidir, ama biz işin bununla bitmediğini düşünmüyor muyuz? Şehirli olunca iş bitiyorduysa, burjuva demokrasilerine, eşitlik adına yapılan sol itirazlar tamamen boş muydu? Toplumsal eleştiriden bu kadar uzağa düşen bir değerlendirmeye, liberal de olsa hâlâ 'sol' demek mümkün mü? Belli ki, Belge bu sorularla hiç mi hiç meşgul değil, dahası kitlelerin geriliğinden, köylülüğünden o kadar bezmiş usanmış ki, utanmasa, 'Türkiye demokrasiye hazır değil, eşit oy hakkı kalksın, sadece seçkinler oy kullansın' diyecek.

AKP değerlendirmesi de tabi bu, müthiş teorik çerçeve üzerine oturuyor; özetle söylediği şu: AKP ve genelde 'dincilik altında köylülük gizli'. Türkiye'de dindar muhafazakâr çevrelerin sosyolojik ve kültürel olarak kırsal kesimden geldiği de, köylülüğe, din veya geleneksel kültüre atfettikleri de sonuna kadar doğru. O kadar ki, 90'lı yıllarda, İslamcıların modernizm eleştirilerini, tüm felsefi iddialarına karşın ben de, daha ziyade şehirleşmeye karşı direnç olarak değerlendiriyordum. Bu görüşümü bir sürü vesileyle ifade ettim.

Ama, bir dakika; bu tür gözlemler veya tespitler yapmak başka, Çetin Altanvari epistemolojik sıçramalarla, dini, siyaseti, toplumu, Türkiye'de olan biteni, özetle bu kaba saba çerçevede açıklayıp, çıkmak başka. Üstelik, Belge, orada da kalmamış, mesela, Kuran'ı bir köylülük manifestosu olarak takdim etmiş; 'Köylü toplum farklılıklara düşmandır. Bizzat bu Kuran'da da geçer' tespitinde bulunmuş. İslam kültürünün inşa ettiği, şehirli geleneklere temel teşkil eden medeniyetleri unutmuş; savunduğu Osmanlı'nın şehirli kültürünün ardında belli ki, sadece Bizans ve Levantenler var sanıyor.

Bu uzun, çok uzun bir konu, başka bir zamana bırakalım. Batı hayranlığı gibi gözükecek biliyorum, ama karşılaştırma yapmadan edemeyeceğim. Bakın sol düşünce, tüm dünyada ve bu arada Batı'da krize girdi, ama İngiliz Marksist düşünürü Terry Eagleton'un son olarak yazdığı 'Teorinin Sonu', Almanya'da Marksist gelenek içinden gelen Habermas'ın son yazdığı; 'İnsan Doğasının Geleceği' başlıklı kitaplarında tartıştıkları konular ve düzeye bir bakalım, bir de bizim en sofistike sol aydınımızın, içine düştüğü 'Her yanı köylüler bastı şekerim' muhabbetine. Standartlarımız hakkında siz karar verin.
/Nuray Mert

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder