12 Nisan 2007 Perşembe

Öküz Üstüne



Öküz insanoğlunun evcilleştirdiği hayvanların içinde ona en fazla yardımı dokunan canlıların başta gelenlerinden biridir. Sosyal ve iktisadi hayatımızda önemli görevler üstlenmiştir. Bu sebeplerle öküz, Türk Mitolojisi'nde ve başka halkların inançlarında da yerini almıştır.

Tarihi süreç içerisinde insan hayatındaki rolü bir tarafa bırakılsa bile, Kurtuluş Savaşının kazanılmasında verilen mücadelede, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu sırasında ve Kastamonu tarihinde, kağnı kollarının, dolayısıyla öküzlerin yeri tartışılamayacak kadar büyüktür. Günümüzde büyük ölçüde kullanımdan kalkmaya başlamış olduklarından, etrafında biriken çok kıymetli bilgiler de yok olup gitmeye başlamıştır. Öküz, kağnı, döven sürme, deste-kemre çekme, çifte-çubuğa, oduna ve hatta düğüne gitme gibi çoğumuzun hatırlayabileceği, ancak yeni neslin bilmediği kimi hadiseler yok olmuştur. Kullanılmayan alet ve hayvanlar, beraberlerinde yüzlerce, binlerce adet, görenek, kelime, deyim, atasözü, mani, hikaye, türkü ve benzeri halk ürününü de alıp gitmektedir.
(…)

Türk Mitolojisi'nde ve ( Etrüksler ve diğer )Türklerin etkilediği bölgelerin mitolojilerinde bu kadar önemli bir yeri olan öküz, destanlarımızda da geçmektedir. Bir büyük dönemi yansıtan dünyanın en büyük destanı Manas Destanı' mızda "Asıy (beş yaşındaki) öküzün derisinden/ Örülen buldursunu (kırbacını) / Eline aldı Semetey" (Yıldız/215) şeklinde geçmektedir. Dede Korkut Hikayeleri'nden Boğaç Han Hikayesi ise Öküz' ün, Boğa' nın Türk Sosyal Hayatındaki yerini çok canlı bir şekilde anlatmaktadır.( Ergin / 8-27)

Etimolojik açıdan "Oğuz" kelimesinin Öküz kelimesiyle ilişkili olduğuna dair ortaya atılan iddiaların da önemle değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Nitekim, Samsun’da yapılan 8. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı'na katılan Çuvaşistan'lı delegelerle ( İlya İvanov ve arkadaşları ) yaptığımız sohbette, "Türklerin Bozkurt' tan önceki milli sembollerinden birinin "Öküz" olduğunu, kendilerinin de bu sebeple "Öküz" sembolünü - Nevruz Şenlikleri - gibi çok önem verdikleri bayramlar başta olmak üzere çeşitli ortamlarda kullandıklarını " ifade etmişlerdir. Çin kaynaklarında milattan önceki asırlarda yaşayan Türk kabileleri zikredilirken " Kağnı Sahibi Kabileler " den de bahsedilmektedir. ( Esin / 1 ) Kutadgu Bilig'de " Yerken, içerken öküz gibi yedim içtim; / Heva ve heves peşinde tozu dumana kattım." ifadelerinin bulunması öküzün ve kağnının Türk Sosyal Hayatında çok eskilerden beri var olageldiğini göstermektedir. ( Yusuf Has Hacip / 469 ) Öküz ve ona bağlı bilgiler bütün Türk Topluluklarında yaygındır. Prof. Dr. Harun Güngör, Sibirya Türklerinden derlenmiş bir Şaman Efsanesini aktarmış ve Şaman Ruhlarının; ayı, kurt, köpek ve hatta öküz donuna girdiklerini, bunun Hacı Bektaş-ı Veli' nin Velayetname’ sinde geçen don değiştirme anlatımıyla aynilikler taşıdığını belirtmiştir. (Güngör/     )

Osmanlı Devlet Adamları arasında Öküz Mehmet Paşa adıyla bilinen bir devlet adamının bulunması, Fatih Sultan Mehmet' in Cenevizlilerden öküz derisi kadar bir yer isteyip, buraya Rumeli Hisarını yaptırmasına dair menkıbe, Osmanlı Toprak Düzeninde öküzün de zikredilmesi gibi konular hatırlanacak olursa öküzün Osmanlı döneminde de yaşatıldığı anlaşılacaktır.

Bugün Özbekistan’da hala “Öküz Koşukları” söylenmektedir. Afganistan Türkleri arasında da halk arasındaki adı “Öküz Koşukçu” olan sanatçılar vardır. ( Mirhamza )

Öküzün Türk Sosyal Hayatındaki önemli konumuna en güzel örnek, Kurtuluş Savaşında cepheye erzak ve mühimmat sevk edilmesi sırasında binlerce kağnıdan oluşan Kağnı Kolları’nın kullanılmasıdır. Bu konuya geçmeden önce, öküzün efsanelerimizde, destanlarımızda, hikaye ve masallarımızda, şiirlerimizde, türkülerimizde, manilerimizde, fıkralarımızda ve hatta bilmecelerimizde yer aldığını, bu sebeple üzerinde daha fazla durulması gereken bilgiler taşıdığına dikkat çekmek istiyoruz. Mesela; Hakkari -Yüksekova'da öküzlerin üzerine -çıplak bir şekilde, eğersiz, ata biner gibi- binilmesini ( Hasan Küçükyıldız ) Öküz kılığındaki Zeus'a binen Avrupa ile, Artvin - Kafkasör ve başka yörelerimizdeki boğa güreşlerinin mitolojideki şenlik ve toylarla, Dede Korkut Hikayelerinden Boğaç Han Hikayesi'ni İspanya'daki Boğa Güreşleriyle birlikte değerlendirmenin mümkün olabileceğini belirtelim. Kafkasör’e katılan bir yabancı misafir, bu şenliklerde yapılan boğa güreşlerini İspanya’daki güreşlerle karşılaştırarak şunları söylüyordu:” Burada boğa, boğayla güreşiyor. Öldürmek yok. Her şey eşit. Bu çok adaletli. İspanyada böyle değil. Bu yüzden Kafkasör’ü çok sevdim!” ( Bizden Sesler )






Öküzler bazen bir evin direğidirler. Bazen bir tekmeleri ölüm getirir.
(Fotoğraf Bizim Köyden Değil)

"Tarlayı sürdükten sonra yokuş yukarı çıktı sarı öküzü ve kırmızı öküzü ile. Kırmızı öküz biraz daha sinirliydi (sadece kulağından tutularak boyunduruk altına girebiliyormuş) (evet, hayvanın sinirlisi olur, gördüm ben)... Tarlayı sürdüğü çift ile yokuşu çıkmaya çalışırken kırmızı öküz sağ boşluğuna bir tekme atıyor.. Önce anlamıyor.. Kendini bildi bileli reşber, kendini bildi bileli gözünden öptüğü, kendinden daha iyi baktığı hayvanları ya tekme atarlardı ona ya boynuzlarıyla vururlardı.. Çok önemsemedi, evinin yolunu tuttu.. Evlatlarını (ki öyle derdi onlara, sen torunsun, insan evladısın, ama onlar benim ocağımın direği derdi) ahıra koydu, kırmızı öküzü yine kulağından tutarak boyun zincirini bağladı.

Eve girdi, karısına seslendi "kocakarı, bak hele, kırmızı sağ böğrüme tekme attı, sızlıyor, içimde bişey kanadı sanki..." dedik ya hani, böyle ağrıları sızıları çok önemsemezdi, nasıl olsa geçer derdi... Bir kaç saat yattı. Sonra ağrısından duramadı, "hadi" dedi "kocakarı, Suşehrine gidelim, ben bir doktora görüneyim..." Kocakarı'yı aldı yanına, Susaya indiler. Susadan geçen traktörlü tanıdıklar sordu "Kemal emmi, nereye gidiyon?" "Suşehri'ne, kırmızı öküz böğrüme vurdu, ağrım arttı, gidip bir görüneyim"

Bir anda fenalaştı. Tekrar eve götürdüler. Bir traktörün arkasına döşek serdiler, birde üstüne yorgan, yolda üşümesin diye. Yaz vakti ama olsun, oraların yazı Ağustos’ta anca geliyordu. Aylardan Haziran idi. Traktör sallaya sallaya yedi kilometrelik yolu iki katına çıkararak yetiştirdi Suşehri'ne."

"Duyduk ki, ailemizin en büyüğüne öküz vurmuş, safra kesesini patlatmış, kanı zehirlenmiş... Suşehri'nde ilk müdahaleyi yapmışlar, sonra ambulansla Sivasa yollamışlar.

Otuz saatlik yolculuk sonrası varabildik yanına. Kurban bayramına az kalmıştı, otobüslerde yer yoktu. Sivas devlet hastanesinde beşinci katta bir odada yatıyordu. Öyle boylu boyunca. Annem eline uzandı. Bilinci kapalıymış, duymazmış dediler. Ellerini öptük, bizi hep ayakta tutan ayaklarını öptük, çok severdik, çok başka severdik onu.... Biz onu gördükten sonra çok yaşamadı zaten. Hani bazen ölüme yakın hastalar birilerini bekler ya.. O da sanırım bizi bekledi.

Bizi köye gönderdiler. Yolun başında kocakarı karşıladı bizi ağıtlar yakarak. Hala ağlar reşberim diye. Bizim ardımızdan cenazesi geldi köye. Beyaz kefen içinde, önce harmanın ortasına konuldu cenazesi, her köşede ağlayan birileri vardı. Cenazenin üzerinde bir bıçak. Caminin musalla taşı daha yeni yapılmıştı, ona kısmet oldu.

O vakitler hayatımda en çok saydığım, hayranı olduğum tek insanı kaybetmiştim. Ahıra gittim, öküzü taşladım. O çocuk aklımla sadece bunu yapabilirdim. Güzel öküzdü, gözleri güzeldi... Az evvel sevdiği türküyü dinledim "öküzün damını alçacık yapın / yaş koman altını kuruluk serpin / koşumdan koşuma gözlerin öpün / rençberler hoşça tutun öküzü.."

aklıma geldi."
(mathillda, 06.10.2006 23:34 ~ 07.10.2006 00:53) <****** type=text/**********> e(256,10125022,'mathillda');






RENÇBERLER HOŞÇA TUTUN ÖKÜZÜ 
dağdan kütür kütür hezen indirir
indirirde ateşlerde yandırır
her evin devleğin öküz döndürür
rençberler hoşça tutun öküzü

öküzün damını alçacık yapın
yaş koman altını kuruluk serpin
koşumdan koşuma gözlerin öpün
rençberler hoşça tutun öküzü

abdal pir sultan'ım kaynar coşunca
tekne hamur kalmaz ekmek pişirince
adem at öküzün çifte koşunca
rençberler hoşça tutun öküzü

Nurettin Rençber'in seslendirdiği bir türkü.



RÜYADA ÖKÜZ GÖRMEK

Öküz veya bu cinsden bir hayvan görmek, refaha ve mala kavuşacağını bildirir. Öküz görmek, paranızın ve malınızın artmasına, rahata ermeye yorumlanır. Bulunduğunuz bir toplulukta lider konuma geçeceksiniz demektir. Öküz almak büyük bir iyilik yapacağınızı işaret eder. Öküz satmak işlerinizin kötüye gideceğini işaret eder. Öküzün sizi kovaladığını görürseniz bu sizi iş yaşamında dertli günler beklediğine yorulur.




Çin Astrolojisi’nde Öküz İnsanı

Öküz insanının hayatında hiç bir şey ortalama değildir. Her şeyi “iyi” ya da “kötü” olarak sınıflandırır. Olayları ve deneyimlerini geniş perspektiften ele almayı ve değerlendirmeyi tercih eder. Yaşamındaki sınırları belirlemek ve kabul etmek Öküz insanın temel gereksinimleri arasındadır. Belirsizliklerden son derece rahatsız olur. Dolayısıyla, kurallar ve kaideler hayatının belkemiğini oluşturur. Ortak yaşama girebilmesi için muhakkak karşısındaki insana güvenmesi gereklidir. Güvenini kazanan insanlara karşı oldukça açık ve verici bir yapısı vardır. Aslında katı bir görüntü sergilemesine rağmen, duygusal, duyarlı ve şefkatlidir. Değer verdiği insanlara karşı oldukça yumuşak bir tavır içindedir. Ancak kendisine karşı yapılan hatalarda esnekliğini yitirebilir ve intikam hislerine de kapılabilir.

İradesi kuvvetli, sakin ve iyi gözlem yapabilen bir insandır Öküz. İnsan ilişkilerinde sessiz kalarak, gözlemeyi ve fikir edinmeyi tercih eder. Sadık bir insan olan Öküz, geçmişe, geleneklere ve anılara son derece bağlıdır. Bir kez dost olduğunda ya da sevdiğinde, ömür boyu bırakmak istemez.

Sorumluluklarına sahip bir insan olan Öküz, kuvvetli hafızasıyla iş yaşamında da oldukça beceriklidir. Enerjisini boşa harcamayı sevmediği için, her eyleminin faydalı ve verimli olmasına dikkat eder. Somutluğu tercih etmesine karşı, soyut kavramlardan da uzak değildir. Ama yine de hayaller ya da fanteziler yaşamının ana parçaları değildir. Hareketsizliğe çok eğilimli olan Öküz insanı, sanki gösterdiği direnç ve atalet ile gücüne güç katar.

Uzun yıllar aynı mekânda yaşamak ya da aynı işte çalışmak, Öküz’ü hiç rahatsız etmez. Bu hareketsizlik, kimi zaman inat olarak da tezahür eder. Sabitliğe olan yatkınlığı ve değişime karşı gösterdiği direnç, diğer insanlar tarafından kimi zaman sıkıcı ve boğucu bir insan olarak nitelendirilmesine neden olabilir.

Öküz insanı yemek yemeği çok sevdiği için genellikle kilo almaya eğilimlidir. Ancak çelik gibi iradesiyle, kendini kontrol altına almaya başladığı zaman, istediği mükemmel görünüme de kavuşabilir. Öküz’ün kendi istediği değişiklikleri kusursuz bir şekilde gerçekleştirebilme kapasitesi vardır.

Öküz kadını, tuttuğunu koparan ve cesaretli bir karakterdedir. Ailesine çok bağlı olan bu kadın genellikle tekeşli olmayı ve sadık kalmayı tercih eder. Kendisi de aldatılmaya dayanamaz. Doğayla tam bir uyum içinde yaşayabilen Öküz kadını, çok düzenlidir. Sorumluluklarını gayet iyi bilir ve bunları tam zamanında yerine getirebilmek için, kendine mükemmel bir düzen yaratır. Zaman zaman kendine dönme ve içine kapanma alışkanlığı da vardır. Öküz erkeği, yaşamında taviz vermekten hoşlanmayan, kendi istediklerinden zor vazgeçen bir yapıya sahiptir. Ancak sevdikleri için esneklik gösterebilir. Yoksa yaşamı boyunca kendi ilkelerinden vazgeçmesi olanaksızdır. Öküz erkeğinin iş yaşamı hayatının en önemli alanıdır. Evde, uykuda, eğlencede, kısacası her yerde aklı işindedir. Hayatını güvence altına almak, gelecekle ilgili kaygısız bir yaşam sürebilmek için durmaksızın çalışır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder