24 Kasım 2007 Cumartesi

Öküzler - Koca Öküz






 “-sabah serinliğinde nadastaki öküzleri
boyunduruktan bırakırdık kuşluk vakti”

iki tekerlek üstünde sap yüklü kağnı
ikizkenarüçgenin tepe köşesinde de
koca öküzler vardı

tarlaya tekerlekleri batıran,
yolda çiğilleri ezen yüklü kağnıyı
iniş-yokuş demeden sapları
harman yerine taşırlardı

öğle sıcağında çaresiz hayvanlar
bu defa da harmanda dönmekten usanırlar

taneyi serpine, samanı-samanlığa taşırlar
gençlerse nallanırlar, kocamışlarsa satılırlar

celep ‘-çok dedin arkıdeş len
varıp-gedip de ben bunu
çifte goşmecen’
bir yandan da dişlerine bakmaktadır
ama sözde çifte koşmayacaktır

buruk bir bakışma
ala öküzle aramızda
bir mahsunluk çökmekte
ikimize de
ne de olsa
onca yıldır
kahrımızı çekmekte

dün çift süren,
kağnı çeken
dövene yüklenen
sap, zahire, saman
tarlaya gübre
değirmene unluk çeken
kışlık çalı
ev yapılırken taş taşıyan

ve artık
kasaplık olan
ala öküzle
vedalaşma zamanıdır

yıllar yılı,
bir köşesinde yattığı
ahır artık dardır

kağnılar dolusu
saman çekip doldurduğu
samanlıkta saman azdır

yıllar yılı
hizmetinden kalmadığı
çiftçiye göre de
artık kocamıştır

ya da
falancada
“eyi bi dana var”dır

koca ala öküzün,
koca koca gözlerinden,
koca-koca kahredici yaşlar süzülür

kuyruğuyla at sineği kovalar
başını bir o, bir bu yana döndürür

ben naçar,
koca ala öküzüm naçar

*
yazın sıcağından değil,
göğenin ısırığından
atsineğinin ısrarından değil
nodulun sızısından
arpa tozunun
kaşındırmasından
hiç değil

tekinin yan yatmasından,
işin zorluğundan,
yükün yuğmasından değil
tarlanın anızından,
takmasından hiç değil

kağnının ağırlığından,
yolun yokuşundan değil
sabanın boyunduruğundan
zelvenin sınırından değil
övendirenin nodulundan,
samanın kırmasızlığından,
hiç değil

insanın vefasızlığından değil
ahırın darlığından,
samanın kıtlığından
kırmasızlığından değil
‘artık kasaplık’ olduğundan hiç değil

işe yaramayacağından
artık;
hizmet edemeyeceğinden
çiftçinin gönlüne giremeyeceğinden
sahibinin işine yaramayacağından
yaşlandığından

kuyruğuyla at sineği kovalar
boğazında bir şeyler düğümlenir
salyası akar
kuyruğunu sallar
geviş getirir

**
bir parlak paralık çobansalığa
abim teslim etti
ala öküzün örkünü
ala öküz babama baktı, sonra bana
dünya mı fani, yoksa insanlar mı fani
yoksa ala öküz mü

peki kim vefalı
şimdi bu kader mi
o evden yana gitmek istedi
Topal iteledi
gördünüz mü
ala öküzü
koca-koca gözleriyle
geviş getire-getire
kuyruğunu sallar
koca ala öküz
bir babama
bir bana bakar

koca öküz önceden tanımadığı
ipinden asılan adımı
takip eder
bol paralı şişman adam deynekler
ala öküz
gönüllü-gönülsüz
onu sevmeleri umrunda olmayan
onu sevmek zorunda da olmayan
iki insan arasında
yaşamak zorunda olduğu
kaderinin geri kalanını yaşamaya
adamın biri çeker
diğer iter
Ala Öküz gider

***
“-hayır” deyip sattırmamaya
ipinden tutup kaçırmaya
ahırı genişletmeye,
samanlığa daha saman depmeye
yetmez ki gücüm,
güle-güle,
ala öküzüm
güle-güle.

Koca Ala Öküzüm
celep önde,
Topal arkada
köy odasının köşesini döndüler
“-müooohh”
eve geldiği akşamlardaki gibi
bir defa daha müledi
celep küfretti zannımca
Topalın sopası havada

cebime sıkıştırılan
delikli parayı fırlattım
can havliyle yerden
iki taş aldım
“öbür ayağını da ben kırayın”
“-vurma ulaayn”
Koca Ala Öküz satılırmıydı
… kodumun topalı

/İbrahim Çelikli

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder