14 Kasım 2007 Çarşamba

XV. Yüzyıldan XVII. Yüzyıla Samsun Yöresi



Osmanlıca Bölge Haritası



Giriş
Bu çalışmada, Samsun ve çevresi üzerindeki araştırmalarımızın, iskân, idarî yapı ve nüfus bağlamında genel bir değerlendirmesini yapmaya çalışacağız. Canik Sancağı üzerindeki araştırmalarımızdan sonra , XX. yüzyıla kadar Amasya'ya bağlı olan Lâdik  ve Vezirköprü  ilçelerimizin klasik Osmanlı dönemindeki iskân, idari yapı, nüfus ve iktisadi yapıları hakkında araştırmalar yaptık. Bu araştırmalarımızı ikmal etmek üzere, şimdiye kadar üzerinde çalıştığımız yerler hakkındaki bazı yeni belgelerle birlikte Havza (Simre-i Ladik) Nahiyesi/Kazasına ait tahrir kayıtlarını da kullanacağız.  Bölgede Türk hâkimiyetinin kuruluş dönemini anlatan klasik kaynaklardan başlayarak XVII. yüzyıla ait avârız kayıtları ve muhtelif belgeler de kullanılmak suretiyle takriben XIII. yüzyıldan XVIII. yüzyıla kadar uzanan dönemi kapsayan genel bir tablo da çizilmeye çalışılacaktır. 

1. Canik Yöresinin Türkleşme - İslamlaşma Süreci ve Osmanlı Egemenliğine Girişi
Samsun yöresi, arkeolojik bulguların gösterdiğine göre, en azından M.Ö. 5000 yılından beri meskûndur. Bölge, Danişmendlilerin teşebbüsüyle başla¬yan Türk sızmasından evvel, Hititler (M.Ö. 1650-1200), Pontus Krallığı (M.Ö. 302-71), Roma İmparatorluğu   (M.Ö. 71-M.S. 395) ve Bizans (395-1086) gibi eski ve orta çağ devletlerinin hâkimiyeti altında bulunmuştur.  Türklerin gelişinden itibaren Canik'in tarihi, Bizanslılar, Danişmendliler, Anadolu Selçukluları ve daha sonra da Moğollar (İlhanîler), Trabzon Rum Devleti ve bölge ve civarındaki Türk beylikleri arasındaki iktidar kavgalarına bağımlı kalmıştır. Her ne kadar bu tarihî geliş¬melerin temel süreçleri aşağı yukarı birbirine benzer idiyse de, Canik dediğimiz bölge, Anadolu Selçuklularının dağılmasından sonra farklı beyliklerin hâkimiyetinde bulunmaktaydı.  Bafra Beyleri -daha sonra Candarlılar-nin yönetimindeki Bafra ve çevresini; Kubadoğulları  Emirliği    Samsun ve  Kavak çevresini; Taceddinoğulları Canik-i Göl, yani Terme ve Çarşamba’nın yanında Niksar çevresini yönetmekteydi. Hacı Emiroğulları'nın elindeki Ünye ve Satılmış o zamanki Canik Sancağı içindeydi(Ordu ve Giresun da bu beyliğin toprakları arasındaydı). Klasik Osmanlı Canik sancağı içinde olmayan ama bugün Samsun ili sınırları içinde yer alan Havza, Ladik, Vezirköprü yörelerinde ise Kubadoğulları ve Taşanoğulları beylikleri mevcuttu.

Samsun kasabası 14. yüzyılda iki ayrı kısımdan oluşmaktaydı: Müslüman Samsun ve Cenevizlilere ait Simisso. Onüçüncü yüzyılın başlarında muhtemelen Rum Aminsos da üçüncü bir kısım olarak mevcuttu; ama bölgenin Türk kontrolüne girmesiyle, yalnızca 13. yüzyılda ticarî amaçlarla kurulan Simisso, Osmanlıların Samsun'u nihaî fethine kadar, muhtariyetini sürdürdü. Osmanlı kaynaklarında Müslüman Samsun ve Kafir Samsun olarak iki ayrı kısımdan söz edilir.

Osmanlı Devleti Samsun'u ilk kez, Akkoyunluların 1398'de Kadı Burhâneddin'i öldürmelerinden sonra I. Bayezid'in (1389-1402) bölgeye düzenle¬diği sefer sırasında ele geçirmişti. O zaman Samsun'un emiri Kubadoğlu Cüneyd idi. Cüneyd, Yıldırım Bayezid'la hiç karşılaşmadan Samsun'dan kaçmıştı. Simisso Cenevizlilerin elinde bırakılmış ve bölgenin valiliği Bulgar kralı Şişman'ın Müslüman olan oğlu Aleksandr'a tevdi edilmişti. Ankara Savaşı'nda Timur'un Yıldırım'ı yenmesinden sonra, daha önce Osmanlıların hâkimiyetine giren pek çok Anadolu beylikleri gibi, Kubadoğulları Beyliği de yeniden canlandı ve Cüneyd Bey Samsun'a döndü.

Fetret Devri'nde (1402-1413) Canik'teki diğer beyler Amasya'yı merkez edinip sonunda Osmanlı ülkesini yeniden birleştiren Mehmed Çelebi'yi metbu tanırken, Cüneyd Bey bağımsız hareket etmekteydi. Bölgedeki küçük beylikler arasındaki iktidar mücadelelerinin sonucunda, muhtemelen 1417-18'de Niksar ve Çarşamba havalisini ellerinde bulunduran Taceddinoğulları Cüneyd'i öldürdüler. Bu olay üzerine Candaroğulları Samsun'u ele geçirmiş ve İsfendiyar Bey'in oğlu Hızır Samsun Valiliğine getirilmişti. Bundan kısa bir süre sonra, o zaman henüz Amasya'da sancakbeyi olarak bulunan Şehzade Murad (II. Murad, 1421-1451)'ın lalası Biçeroğlu Hamza Bey Samsun'u Hızır Bey'den savaş¬madan teslim almıştır. Samsun'un fethinden önceki gelişmeler ve bu hadiselerin tarihleri kesin bir şekilde bilinememektedir. Osmanlı kroniklerine göre, 822/1419 yılında Amasya-Tokat bölgesinde bazı karışıklıklar vuku bulmuş ve Sultan da işleri yoluna koymaya karar vermişti. İşte Hızır Bey bu sırada Samsun'u ele geçirmişti. Öte yandan bazı tarihî takvimler Osmanlıların 821/1418'de Canik İli ve Candaroğulları'nın topraklarının bir kısmını fethettiklerini kaydederler. 1446-47 tarihli takvim ayrıca, iki yıl sonra (823/1420) bir yangın yüzünden kâfirlerin, yani Cenevizlilerin şehri terk ettiklerini ve Şehzade Murad'ın da daha sonra gelip şehri fethettiğini kaydeder. Osmanlı kroniklerinin ifadesinden ise Cenevizlilerin çıkışı¬nın Müslüman Samsun'un Osmanlılara teslim olmasından daha önce vuku bul¬duğu açıklıkla anlaşılıyor. Sonuç olarak, takvimlerde bahsi geçen ve 1417 veya 1418'de yapılan Canik Seferi'nde Canik'in Kavak ve Havza gibi güney kısımlarının Osmanlı topraklarına katıldığı, Samsun'un ise iki yıl sonra (1420'de) ele geçirildiği söylenebilir. Her ne kadar kaynaklarda Cenevizlilerin tamamen şehri terk ettikleri belirtiliyorsa da, İtalyan kaynakları 1424'te şehirde bir Ceneviz kolonisinin varlı¬ğından bahsederler. Nitekim 1485 tarihli tahrir defterine göre Samsun'da Frenkpazarı Cemaatı adı altında beş kişilik bir grup vardır; bunların Ceneviz kolonisinin kalıntıları olduğu öne sürülebilir.

2. İdarî Yapı ve Yerleşme
Bugünkü Samsun ili Cumhuriyet öncesinde büyük kısmı itibariyle Canik Sancağını oluşturuyordu. Havza, Ladik ve Vezirköprü kesimi ise Amasya Sancağına bağlı idi. Bugün Ordu ilinin Samsun sınırından Bolaman çayına kadar olan kesimi yani Ünye, Fatsa, Korgan, Kumru vb. Cumhuriyete kadar Canik Sancağı içinde yer almaktaydı. XV-XVII. yüzyıllar Canik Sancağı hakkındaki araştırmalarımızın idari yapı ve iskanla ilgili sonuçlarını burada kısaca özetlemek istiyoruz.

İncelememize konu olan bölge bugünkü Samsun ve Ordu illerinin bazı kazalarını kapsayan 16. asır Canik Livası'na tekabül eder. Vezirköprü, Lâdik ve Havza ilçeleri hâriç bugünkü Samsun ilimiz ile Ordu'ya bağlı Ünye, Fatsa, Kumru, Çaybaşı, Çatalpınar ve Korgan o zamanki Canik Livası'na dâhildi. Mamafih, 1520 tarihli TT 387'ye göre bugünkü Ordu'nun kalan kısımları ile Giresun'un batı kısımlarını kapsayan Canik-i Bayram kazası ile yine takriben bugünkü Vezirköprü'ye tekabül eden Gedegra ve Kocakayası kazaları da Canik'e bağlıydı. Bununla beraber, biri muhtemelen 1522/23'te diğeri de 1532'de tertip olunan iki icmal defterinden ( TD 95 ve TD 53) bu düzenlemenin çok kısa süreli olduğunu anlıyoruz. Gerek bu defterler, gerekse 16. yüzyılın ikinci yarısına ait defterler Canik Sancağı'nın yedi kazadan müteşekkil olduğunu açıkça gösterirler(Esasen açık bir biçimde Canik Sancağı ve onu oluşturan kazalar ilk defa bu defterlerde tespit edilmiştir):
1) Satılmış(-ı Mezid Bey): Büyük ölçüde bugünkü Fatsa, Korgan, Kumru vb. ama Ünye’nin bazı köyleri de dâhil;
2) Ünye: Bugünkü Ünye'nin küçük bir kısmı (on köy);
3) Terme (veya Tirme): Bugünkü Terme, Salıpazarı ile Ünye'nin batısındaki bazı köyler, Akkuş, Çaybaşı;
4) Arım: Bugünkü Çarşamba ile yeni kurulan Ayvacık ve Asarcık;
5) Samsun: Takriben bugünkü Samsun merkez ilçesi ile yeni kurulan Tekkeköy ve Ondokuz Mayıs ilçeleri;
6) Bafra: Takriben bugünkü Bafra ile Alaçam ve Yakakent;
7) Kavak: Takriben bugünkü  Kavak.

Yöre başlangıçtan itibaren Amasya-Tokat merkezi etrafında kurulan Rum Beylerbeyiliği (eyâleti) içinde yer almıştır. Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısındaki yeni düzenlemelerle Trabzon Vilâyeti'ne bağlanıncaya kadar Canik, Rum (daha sonra adı Sivas olarak değiştirilmiştir) Eyâleti'ne bağlı kalacaktır.

XVI. Yüzyılın sonlarından başlayarak Canik Sancağında yeni bazı kazalar ortaya çıkmıştır. Bu kazaların daha ziyade, aşağıda değineceğimiz Kendir Hasları Mukataası içinde yer alan Arım ve Terme kazaları ile Satılmış kazasında teşkil edildiği ve yeni kazaların sınırlarının belirlenmesinde çay ve dere gibi tabii sınırların büyük ölçüde esas alındığı görülmektedir. Gerçekten de 1642 civarına ait kayıtlara baktığımızda XV-XVI. yüzyıllar kazalarının şu şekilde arttığı görülür: Bafra kazasında, daha önce nahiye statüsünde bulunan Alaçam kaza haline gelmiştir. Esasen bu kazaların bir kısmı XV-XVI. yy.larda nahiye statüsündeki yerlerdi. 
(…)

Samsun ve Bafra kazalarının XV-XVI. Asırdaki durumu kısaca şöyledir: Nahiye-i Samsun’da Afanlı/Sarıtaş, Akalan, Çivril, Ermen, Gamalos/Kamalı, Kadıköy, Olyas/Çobanözü, Meğde/Tekkeköy, Kürtün, Kurd vb. köyleri vardır ki bugünkü il merkezinin yakın çevresine tekabül eder. Nahiye-i Kâni tabi-i Samsun’da ise           Oyumca, Alan-ı zerd (Sarıışık?) Aşağıbedirli, Bedirli, Paşaköy, Başgebi, Bozcaarmut, Çakırlı, Çandır,  Debezlü/Aksu, Gerişköy/Karışlar, Karlık, Kesdane, Mamados, Öseklü, Tuzaklı, Üreğir vb. köyleri vardır. Kâni Nahiyesi Samsun Nahiyesini çevreleyen kuşakta yer alır. Dere, Elmacık, Karakovuk, Balcılu, Pencük,  Kulhasanlı gibi köyleri olan Nahiye-i Kilyos ise bugünkü Taflan’ın güney tarafındaki Karakavuk ve Elmaçukuru köylerinin bulunduğu kesim olabilir. Lodros, Bazlık, Büzmelek, Düvden(Avdan?), Gazi, Gülakiç, Karagüce, Geçşen, Kelemyar nd. Ahurcuk, Sarmaşık, Tafnal, Kılıçköyü gibi köyleri olan Nahiye-i Engis tabi-i Samsun ise takriben Ondokuzmayıs ilçesine tekabül eder.

Bafra Nahiyeleri ve alanları şu şekildedir: Nahiye-i Bafra, Bafra kasabası ve yakın çevresindeki Bakırpınarı, Kararslan, İshaklı (bugün mahalle) köylerinden; Nahiye-i Üskübi Bafra'nın kuzey kesimindeki  Ada, Döğsire, Ercük, Gerçeme, Hacılar, İmanlı, Kavala, Kışla, Mengiz, Övünç (?), Üskübi gibi çoğunluğu günümüze ulaşmayan köylerden, Nahiye-i Martıkale Bayat, Buryaz, Gaydalapa/Sarıçevre, Girne, İskilib, Kilise, Martakale, Sevinç, Şeyhevren gibi Kızılırmak’ın doğu kıyısında Martıkale’den kuzeye doğru uzanan hatta yer alan köylerden oluşur. Bu hattın güneyinde ise  Alanınkiras, Ayazma, Balcı, Boyalıca, Cevrek, Diğer Gaydalapa, İnözü, Kızıllı, Korvaz, Mz. Kulağuz, Taskoy, Şeyhulaş köylerinin yer aldığı Emlak nahiyesi (Boğazkaya Bucağı) yer alır. Kızılırmak’ın batı tarafında ise kuzeyden güneye ırmağın hemen kenarında Harıs, güneyde Pazarlı ve Değirmenözü nahiyeleri vardır. Harıs’ta, Asar, Beyköy nd Harıs, Bıçaklı, Burunca, Elyakut/Eldavut, Evliya, İnişdibi, Karaburç, Kuşçular, Mazerpa bi Arapşah, Oba, Okçular, Övaz maa İnediken, Salubükü, Selamünaleyk/Selemelik, Suçatı, Mardar, İğdir köyleri; Harıs nahiyesinin batısında kuzeyde bugünkü Alaçam’ın bazı köylerinden güney uçta Vezirköprü’nün Yolpınar (Furundar) köyüne uzanan hatta yer alan Pazarlı’da Akçay, Akgüney, Azay, Azaycık, Çorak maa İkipınar, Elmaköy, Emenlü, Gelemet, Furundar, Gelemare/Koruluk, Gulam, Bengilü/Bengü, Bozkavak, Kanlıcak, Kayalı, Kolay, Mandırçay, Müstecaplu, Övünçbaba, Pelitbükü, Şeyh Miskince, Taşkelik,Yağıbasan, Yenice köyleri vardı. Kuzey-güney hattında bu iki nahiyenin arasındaki orta bölgede yera alan Nahiye-i Değirmenözü’de ise Paşa(Paşaşeyh), Demşek, Dikenlüce, Elmacık, Gazilü, Gökçesu, İkizlü, İlyaslu, Oğlakalan, Türkobası/Türkköyü, Virancık/Örencik, Zeytun köyleri kayıtlıdır. Nahiye-i Alaçam’da bugünkü Alaçam’ın yakın çevresindeki az sayıda köy vardır: Azulu, Göçgün, Gökçesu, Ulu, Selahaddin, Tatarlu, Balahur .

1642 tarihinde kazaları oluşturan nahiyelere bakarsak şunları görürüz: Samsun’da Samsun ve Engis nahiyeleri; Bafra’da ise Üskübi, Değirmenözü ve Ayazma nahiyeleri mevcuttu. Samsun nahiyesi Samsun’un merkezi, doğu ve güney kesimlerini kapsarken Engis nahiyesi batı kesimine tekabül ediyor ve bugün Bafra’da bulunan Sürmeli, Gaydalapa (Sarıçevre) köylerine kadar uzanıyordu. Üskübi Nahiyesi Bafra merkezinin yakın çevresi ile kuzeydeki ova köylerini, Ayazma nahiyesi bugünkü İkizpınar merkez olmak üzere Kızılırmak’ın doğusunda kalan kesimi (Boğazkaya, Gazibeyli vb.), Değirmenözü de Kızılırmak’ın batısındaki köyleri (Mardar, Bengü, Kolay, Dedeli vb.) kapsıyordu. XVII. yüzyılda, Canik Sancağının diğer kazalarında nahiye kaydedilmemiştir.
(…)

İskan ve nüfus hakkında genel bir değerlendirme yaparsak, XVI. Yüzyılın ikinci yarısında meydana gelen nüfus artışının bir takım problemlere yol açtığı, özellikle yetişkin erkek nüfus içindeki bekar sayısının artışının özelde yörede, genelde de Osmanlı ülkesinde bir geçim zorluğuna işaret ettiği söylenebilir. Tahrir defterleri ile mufassal avârız defterlerinin farklı nitelikte ve farklı amaçlara hizmet eden defterler olduğunu biliyoruz. Fakat son tahlilde her iki defter türü de vergi meselesi ile, yani tahrir defterleri timar sisteminin uygulanmasıyla, mufassal avârız tahrirleri ise avârıza esas vergi nüfusunun tayiniyle ilgiliydi. Avârız defterlerinde askeri ve ulema zümreleri, her iki defter türünde de muaflar yazılmıştır. Özet avârız defterlerinde ise köy bazında sadece avârızla yükümlü yetişkin erkeklerin sayıları ve bunların teşkil ettikleri avârız hanelerin sayıları verilmiştir. Bütün bu veriler, ihtiyat payı olmakla birlikte, 1576-1642 karşılaştırılmasında özellikle kır nüfusunda ciddi bir düşme eğilimi olduğunu, yerleşim yerlerindeki değişiklerin de, başka etkenlerin yanında, dönemin kargaşa ortamıyla ilgisinin bulunduğunun ima eder. 
(…)

Sonuç
Şimdiye kadar yaptığımız araştırmalar, XV-XVI. Yüzyıllarda gerek Canik Sancağında gerekse bugün Samsun İli içerisinde bulunan o devrin Amasya Sancağına bağlı Ladik, Havza, Vezirköprü yörelerinde istikrarlı bir idarî yapı ve yerleşim düzeni olduğunu, çok az istisna ile 1455’de mevcut köylerin 1576’ya kadar varlıklarını sürdürdükleri ve 120 yıllık bu kesitte birkaç yeni köyün ortaya çıktığını; buna mukabil 1576-1642 arasındaki zaman diliminde özellikle Samsun’un doğusunda yer alan kendir hasları bölgesi ile bugünkü Ordu’nun batı kesimlerinde kaza sayısında çarpıcı artışlar yaşandığı, yörenin tamamında ise eski köylerin önemli bir kısmının(kabaca yüzde 20-25’inin) ortadan kalktığını, onların yerine daha çok sayıda yeni köylerin ortaya çıktığını göstermektedir. Yine araştırmalarımız 1642 kayıtlarında kaybolmuş görünen köylerin bir kısmının en azından bugün mevcut olduğunu da göstermektedir. Bu sonuçları daha ayrıntılı bir şekilde yani bütün nahiye ve kazalardaki köylerin devamlılıklarını tespit etmek ve harita üzerinde göstermek suretiyle yayına hazırlamaktayız. Böylece, en azından XV. Yüzyıldan günümüze kadar Samsun yöresinin yerleşme tarihinin bir tablosunu ortaya koymayı ümid ediyoruz.

Bu araştırmanın en önemli sonuçlarından birisi de Samsun yöresinde XV-XVIII. Yüzyıllarda kentleşme düzeyinin düşük olduğunun açıkça görülmesidir. Samsun limanının önemi, kayda değer ölçüde, ancak XIX. Yüzyılda artacaktır. Yine yörede tütün ekimi de bu yüzyılda iktisadi canlanmaya sebebiyet verecektir. Bununla birlikte, XIX. Yüzyıl öncesinde Samsun yöresinin, Samsun limanının Karadeniz ticaretindeki talî rolü bir yana bırakılırsa-ki defterlerde kendir reâyâsının öşür ve bad-ı hevâlarından elde edilen gelirle birlikte liman geliri de zikredilir-, Tersâne-i Amire’ye kendir tedarikinde oynadığı rolün önemli olduğunu vurgulamamız lazımdır.

Kaynakça
Arşiv Belgeleri
-MC 117/2, 081, 085, 092 (1455 tarihli Arım, Terme, Ünye ve Satılmış yöresi mufassal tahrir kayıtları; İstanbul Atatürk Kütüphanesi, Muallim Cevdet Yazmaları)
-TD 37 (Canik-i Bayram, Satılmış, Ünye, Terme, Arım, Samsun, Bafra, Kavak, Gedegra, Kocakayası, Karahisar-ı Şarki vb. mufassal defteri; Başbakanlık Osmanlı Arşivi (=BOA), İstanbul)
-TD 15 (Gedegra, Simre-i Ladik (=Havza) ve Lâdik dahil Rum vilayetine ait, Fatih’in meşhur reformunun sonuçlarını, köylerin ait oldukları dirliklerin niteliğindeki değişmelere işaret ederek gösteren İcmal defter, BOA)
-TD 387 (Bütün kazalardaki şehir, köy ve mezraların kayıtlı nüfusunu ve gelirlerini dirlik türleri bazında özet olarak veren 1530 tarihli Karaman ve Rum Muhasebe İcmali, BOA)
-TD 90 (Lâdik ve Simre-i Ladik’i de ihtiva eden Amasya civarına ait muhtemelen 1554 tarihli mufassal defter, BOA)
-TD 33 (Canik Livası 1576 Mufassal Tahrir defteri, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-ı Kadime Arşivi)
-TD 34 (Amasya Livası 1576 Mufassal Tahrir defterinin Ladik, Havza, Vezirköprü yörelerini içeren cildi, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-ı Kadime Arşivi)
-TD 776 (Havza, Gedegra ve Zeytun’u da içeren 1642 tarihli Amasya Livası Mufassal Avârız defteri[Bu tür defterlerde mahalle ve köy bazında askeri, reâyâ ve muaf yetişkin nüfus isimleriyle yazılmıştır], BOA)
-MM 3880 (Kendir Hasları bölgesi yani Çarşamba, Terme ve Ünye yöreleri hariç, 1642 tarihli Canik Livası Mufassal Avârız defteri, BOA)
-MM 458 (1642 tarihli Arım kazası Mufassal Avârız Defteri, BOA)
-MM 268 (1642 tarihli Kendir Hasları Reâyâsı Defteri)
-KK 2602 (1642 tarihli Canik Livası İcmal Avârızhâneleri Defteri[ Kendir hasları dışındaki kazalar, köy bazında avârız veren hane sayıları ve avârızhâne sayıları verilmiştir], BOA)
-KK 2603 (1642 tarihli Canik Livası tersâne mühimmatı için Kendir Ocaklığı olan kazalardaki hanelerin icmal defteri [nefer, hane, mücerred ve muaflar köy bazında sayı olarak verilmiştir], BOA)

Araştırmalar
BIJIŞKYAN, P.M. (1969). Karadeniz Kıyıları Tarih ve Coğrafyası 1817-1819, haz. Hrand D. Andreasyan, İstanbul.
BOSTAN, İdris (1992). Osmanlı Bahriye Teşkilatı: XVII. Yüzyılda Tersâne-i Âmire. Ankara.
DİLCİMEN, Kazım (1940). Canik Beyleri. Samsun.
EMECEN, F.M. (2005).Doğu Karadeniz’de İki Kıyı Kasabasının Tarihi, Bulancak-Piraziz, İstanbul.
GÜRBÜZ, Adnan(1993). Toprak Vakıf İlişkileri Çerçevesinde XVI. Yüzyılda Amasya Sancağı, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Basılmamış Doktora Tezi.
İNALCIK, Halil (1983). Introduction to Ottoman Metrology. Turcica, VI: 311-342.
ÖZ, Mehmet (1999). XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Ankara. Türk Tarih Kurumu Yayınları.
ÖZ, Mehmet (1997). XVI. Yüzyılda Lâdik Kazâsında Mâlikâne-Divânî Sistemi, Vakıflar Dergisi, XXVI: 65-73.
ÖZ, Mehmet (1994). Tahrir Defterlerine Göre Vezirköprü Yöresinde İskân ve Nüfus(1485-1576). Belleten, LVII. 219: 509-537.
ÖZ, Mehmet (1994). Tahrir Defterlerine Göre Vezirköprü Yöresinde Mâlikâne-Divânî Sistemi. Vakıflar Dergisi, XXIII: 229-241.
ÖZ, Mehmet (2005). XVI. Yüzyılda Lâdik Kasabası. Doğumunun 65. Yılında Prof. Dr. Tuncer Baykara’ya Armağan-Tarih Yazıları, haz. Prof. Dr. Akif Erdoğru, İstanbul, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, ss. 383-394.
ÖZEL, Oktay (1993). Changes in Settlement Patterns, Population and Society in Rural Anatolia: A Case Study of Amasya (1576-1642), Doktora Tezi. University of Manchester.
ÖZEL, Oktay (2000b). Avarız ve Cizye Defterleri. Osmanlı’da Bilgi ve İstatistik, ed. Şevket Pamuk, Devlet İstatistik Enstitüsü Publications, Ankara: 35-50.
ÖZEL, Oktay (2000a).17. Yüzyıl Osmanlı Demografik ve İskan Tarihi için Önemli Bir Kaynak: Mufassal Avarız Defterleri. XII. Türk Tarih Kongresi-1994, c.. II, Ankara: 735-743.
SHUKUROV, Rustam (1994). Between Peace and Hostility: Trebizond and the Pontic Turkish Periphery in the Fourteenth Century. Meditarrenaen Historical Review, 9.1: 20-72.
TELLİOĞLU, İbrahim (2004). Osmanlı Hakimiyetine Kadar Doğu Karadeniz’de Türkler. Trabzon.
YEDİYILDIZ, B.-Öz, M.-Üstün, Ü. (2002).Ordu Yöresi Tarihinin Kaynakları III-387 Numaralı Defter-i Karaman ve Rum’un Canik Livâsı’na Âit Bölümü (1520), Ankara.

Prof. Dr Mehmet ÖZ
Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fak., Tarih Bölümü Öğretim Üyesi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder