Yard. Doç. Dr. Hicabi AY
HAYAT ÜNİVERSİTESİ
Kurulduğumuz günden bu yana bizden desteğini hiç esirgemeyen, hep yanımızda olan Hicabi kardeşimizi http://akbulutkoyu.blogspot.com/ olarak kutluyoruz. Gerek tarihi ve gerekse geleneksel kültürümüzle ilgili araştırmalarıyla şaşırtıcı nitelikte eserler ortaya koymaya devam ediyor. İşte giyim-kuşam kültürümüzden estanteneler...
1970'li yıllar ve daha önceleri köyümüzde bir elin parmakları sayısı kadar dikiş makinesi vardı. Dikiş makinesi olan evlerdeki analar veya ablalar bu makineleri kullanmayı nasıl öğrendiler bilmiyorum ama biliyorlardı. İnsanlarımızın satın alma gücünün oldukça zayıf olduğu bu dönemlerde kaput bezi, keten bezi, basma ve dividin denilen dokumalardan alınarak giyeceklerimizin hemen hemen tamamı dikiş bilen bu kişiler tarafından dikilirdi.
Kaput bezinden iç çamaşırlar keten 'den pijamalar ve gömlekler dikilir ve lastik gerekenlere yuvarlak lastikler takılırdı. Basma ve dividinlerden kadınlar için etekler ve fistan denilen elbiseler dikilirdi. Birçok kazaklar şişlerle elde örülürdü. Çoğu zaman eskiyen kazakların sağlam kalan yerleri sökülerek tekrar tekrar örülürlerdi. Çoraplar keza aynı şekilde elde edilirlerdi. Köyümüzde koyunculuk yapılmadığı için yünden eğirerek ip elde etme işi yoktu. Yine de yukarı köylerden köyümüze gelin olarak gelmiş olan kadınlar az da olsa bu işi yaparlardı.
Kullanılmaktan arkaları ve dizleri iyice yırtılmış olan pantolonların bu bölgeleri diğer bir pantolonun sağlam yerlerinden elde edilen parçalarla yamanarak sağlam bir pantolon elde edilmeye çalışılırdı. Ceketlerin ilk önce eskiyen dirsek kısımları da aynı şekilde yamanarak giyilmeye devam edilirdi. Kadınlarımızın başörtüleri ve erkeklerimizin şapkaları kim bilir kaç mevsim kış ve yazı görmekten renk atar ve solarlardı. Keza ayakkabılar kışın buz gibi yazın ise lastik kokusu veren kara lastık ayakkabılardı. Bu ayakkabılarda çoğu zaman altları delik arkaları yırtık olurlardı.
O günleri düşünerek şimdilere bakıyorum da en fakir diyeceğimiz insanların bile giyeceklerinin mutlaka bir yedeği var. Bunu olmaması anlamında söylemiyorum. Yaşam standartlarının nereden nereye gediğini anlatmak için söylüyorum. Hâlâ tarla işlerinde lastik ayakkabılar giyilmesine rağmen diğer zamanlarda eskilerin iskarpin dediği ayakkabılar giyilmektedir. İç çamaşırlar ve pijamalar artık elde üretilmiyor. Acaba kaç kadın kalmıştır hala elinde kazak ören. Hele yamalı pantolon giyen kaldı mı ne dersiniz?
Ağır aksakta olsa bizim insanlarımızın da satın alma gücü artmaktadır. İstenilen ya da arzu edilen elbette daha iyi bir yaşam sürmek olduğu hiç kuşkusuzdur. Lakin daha iyi bir hayat standardı yakalayabilmek için daha çok üreten durumunda olmalıyız. Mevcut iş kaynaklarının yanına ilave kaynaklar bulmalıyız. Yetiştirdiğimiz ürün çeşitlerini çoğaltarak ve piyasa şartlarında üretimler yaparak geliştirmeliyiz. Hiç bir şey başlangıç ta istenilen sonuçları vermeyebilir. Fakat yılmadan çalışırsak bu mücadeleden zaferle çıkabiliriz. Daha iyi ve daha müreffeh bir hayat standardı yakalamak için el ele verip, hep beraber herkesin taşıyabileceği kadar yük yüklenerek birlik ve beraberlik içerisinde ne yapılması gerekiyorsa yapmalıyız.
Saygı ve sevgilerimle…
/Hicabi AY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder