Faka basmak: Tuzağa düşmek, aldatılmak."Beni nasıl faka bastırdılar anlayamadım bir türlü!"
Fareler cirit oynamak: Bir yer ıssız olmak, kimseler bulunmamak."Koca köyde fareler cirit atıyordu."
Farkına varmak: Gözüne çarpmak, orada bulunduğunu anlamak, fark etmek."O kalabalıkta senin farkına varacaklarını sanmıyorum."
Felce uğramak: 1. Bir işin tamamen bozulması, durup ilerleyemez olması. 2. Hastalık sebebiyle organlarının bir kısmı çalışamaz duruma gelmek, kötürüm olmak."Yaptığımız işin felce uğramasından korkuyorum."
Feleğin çemberinden geçmek: Hayatta çok günler görmüş, acı tatlı olaylar yaşayıp tecrübe kazanmış, olgunlaşmış."O ihtiyar mı? Feleğin çemberinden geçmiş biridir o."
Fellik fellik aramak: Telâşla, hemen her köşeye bakarak heyecanla aramak."Bütün her yeri fellik fellik aradım ama bıçağı bulamadım."
Ferman dinlememek: Kural, yasa, söz dinlememek; hiçbir yerden buyruk almamak."Âşığın gönlü ferman dinlemez oldu."
Fırıldak çevirmek: Düzen kurmak, hileli iş görmek."Yine ne fırıldak çeviriyorsun sen?"
Fırsat düşkünü: Çıkar sağlamak, kötülük yapmak için fırsat kollayan kimse."Fırsat düşkünü insanlardan nefret ederim."
Fikir almak: Birinin düşüncesinden yararlanmak."Fikir alınacak insanlar konularında ehil kişiler olmalı."
Fikir vermek: 1. Bir konuda düşüncesini bildirmek. 2. Bir konuda yol gösterici bilgi edinmek."Nasıl yapmalıyım? Bana biraz fikir versenize."
Fikir yürütmek: Bir konu üzerinde kendi düşüncesini söylemek, tahminlerde bulunmak."Bu konuda fikir yürütmek işime gelmiyor."
Fincancı katırlarını ürkütmek: Zararı dokunacak bir kimsenin hoşuna gitmeyen bir davranışta bulunmak."Kaymakamla konuşurken dikkatli ol, fincancı katırlarını ürkütme sakın!"
Fink atmak: Hiçbir şeye aldırmadan gönlünce gezip eğlenmek, şurada burada oynayıp zıplamak.
Fiskos etmek: Birilerinin bulunduğu bir yerde birkaç kişi gizlice ve alçak sesle konuşmak."Utanmıyor musunuz bu kadar kişi içinde fiskos etmeye?"
Fitil olmak: 1. Çok içip sarhoş olmak. 2. Aşırı ölçüde kızmak."Fitil oluyorum şu adamın hareketlerine!"
Fitne sokmak: İnsanları birbirine düşürecek, aralarını bozacak davranışta bulunmak, sözler sarf etmek.
Fiyat biçmek: Bir şeyin değerini belirlemek, para karşılığını tespit etmek."Bu malın fiyatını biçmek o kadar kolay değil."
Fiyat kırmak: Fiyatı birilerinin verdiğinden az vermek, fiyatı düşürmek."Müteahhitlerden ikisi anlaşarak ihalede fiyat kırma yoluna gittiler."
Fiyatı dondurmak: Fiyatın yükselmesini önlemek, fiyatların olduğu gibi kalmasını sağlamak."Belediye et fiyatlarını dondurmaya yanaşmıyor."
Fol yok yumurta yok: Ortada (bir konu ile ilgili) hiçbir belirti olmadığı hâlde varmış gibi bir kuşkuya düşmek."Henüz ortada fol yok yumurta yok, sen adama para ödemeye kalkışıyorsun."
Foyası meydana çıkmak: Yalanı, dolanı, hilesi, kötü niteliği, kusuru ortaya çıkmak."Yakında onun da diğerleri gibi foyası meydana çıkacak."
Fukara babası: Yoksulları koruyup gözeten, onlara yardım elini uzatan, elden geldiğince yardım etmeyi seven kimse.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder