Vakt- i zamanından rivayettir (şahsen görmedim o kadar yaşlı değilim). 30 ‘lu ve 40 ‘lı yıllar. Mekan Ankara. Ankara ‘yı ziyarete gelen köylü giyinişli, şalvarlı kişiler Ankara'nın ana sokaklarında yürütülmez imiş. Derler ki (dedemden kalma istiklal dergisidir entrynin cıkış kaynağı, yani olay gerçektir. 1952. sayısı idi sanırım. Ancak yanımda değil emin değilim o yüzden) Şöyle bir konuşma geçermiş kolluk kuvveti ile köylü arasında.
+dayı nereye gidiyorsun?
-işte şuraya.
+iyi şu arka sokaktan yürü. Ana caddede yürüme.
Tabi ki kılık kıyafet yüzünden söylenmiş bir sözdür. Na müphem. O köylü kıyafeti ile "modern" Ankara da pek kimsenin görülmesi istenilmiyordu. Millete cila çekilmiş, fes atılıp şapka takılmıştı amma ve lakin kafayı örten farklı da olsa kafaların değişmesi uzun sürecektir. Köylü Milletin efendisi idi evet, ama görüldüğü kadarı ile en azından bir kısım taraf için sadece köyünde kalırsa.
Neyse. Bu köylü amca arka sokaktan yürüdü bir süre Ankara’da. Sonra 6–7 Eylül olayları, 1934 Trakya olayları, varlık vergisi vs. vs. falan derken ülkenin burjuvazisi çoktu ya da göçtü gitti. Bu koylu amcaların çocuklarının bir kısmi, buldukları evlere yerleştiler gidenlerin boş bıraktıkları pazarlara aktılar. Ama burjuva değillerdi. Toprak insani idiler, o yüzden ne şehri ( medenilafini kullanmadım, çünkü kelime çok yanlış kullanılıyor, yanlış anlaşılabilir) bir estetikleri var idi ne de şehir hayatinin ellerindeki varlığa verebileceği lükslerden tam anlamı ile yaralanabilecek bir birikimleri. Kendilerini arka sokaktan yürüteni de kolay unutmadılar. Artik bir kısmi sokaklarda özgürce yürüyorlardı.
Sonra, bu kişiler başbakan çıkarmaya başladılar. Sistemle barışık olanları iyide, Cumhurbaşkanı bile oldular. Ama hala arka sokakta yürüyenler var idi.
Şimdi bu arka sokakta yürüyenlerin başbakanı, cumhurbaşkanı olmak istiyor. Sokaktaki koyluyu durduran kolluk kuvvetleri sahneden az da olsa çekildi. Ama bir zamanlar arka sokakta yürüyüp de şimdi caddede yürüyenler bunu protesto için yürüyüş yapıyor. Ana caddede yürüme hakkini kaybetmek istemiyorlar ki bu gayet anlaşılabilir.
Ve anlaşılıyor ki, memlekete az da olsa sınıf kavgası gelmiş onca senenin sonunda, vay be. Seviyesiz mumken ama az biraz biliyor bir kesim. Dur bakayım, bunu atlatabilirsek demokratik bir şekilde, önümüzdeki maçlara bakacağız.
Bir noktaya kadar dipçik zoru ile bu aşağılamayı sineye çeken köylü* "yetti ulan!* başlarım böyle partinin ızdırabına" deyip tepkisini* ortaya koyunca değişen durum. Görüntünün bozulmasına alışmak bazıları için zor oluyor tabi. (bkz: yeter söz milletindir)*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder