İnsan sağlığına katkıları saymakla bitmeyen elma, Türkiye’nin hemen her bölgesinde yetiştiriliyor. Elma diyarı Eğirdir’de son iki yıldır yapılan çalışmalar ise bu işin bundan sonra nasıl yapılması gerektiğini konusunda bir yol haritası adeta.
/Zafer Özcan
Bir yanımızda elma bahçeleri, diğer tarafta ise masmavi bir göl uzanıyor Isparta’nın Gelendost ilçesinden Eğirdir’e ilerlerken… Ülkede kuraklığın konuşulduğu bir dönemde, Eğirdir Gölü’nün kıyısında ziraatle uğraşanları görmek, hem tuhaf hem de rahatlatıcı bir etki bırakıyor ister istemez. Gölün yarısını dolaşarak ulaşılan Eğirdir ilçesi, Toros dağlarının arasında unutulmuş bir sayfiye mekânını andırıyor. Hemen yakınındaki Antalya’nın kıyı ilçeleri kadar güzel; ama onların keşmekeşinden uzak.
Bizi buraya getirense ilçenin güzellikleri değil elbette. Gerekçemiz, Kaymakam Ömer Ulu’nun öncülüğünde bir süredir Türkiye’nin en modern elma üretim merkezine dönüşmesi, bu göl şehrinin. Eğirdir dediğinizde birçok insanın aklına ilk gelen, mavi berelilerin yetiştiği meşhur komando okuludur; ama “bundan sonra bu ilçe, elma tarımındaki başarısıyla öne çıkacak” tespitini de şimdiden yapmak mümkün.
ÖRNEK PROJE NASIL DOĞDU?
Türkiye’de yılda ortalama 2-2,5 milyon ton elma üretiliyor. Elma, en geniş üretim alanına sahip tarım ürünlerinden biri. Denizli’den Bursa’ya, Amasya’dan Bayburt’a, Kayseri’den Niğde’ye ve Karaman’dan Isparta’ya kadar çok farklı coğrafi bölgelerde elma tarımı yapılıyor. Eğirdir ise yıllık 230 bin tonluk kapasitesiyle toplam üretimin yüzde 10’unu karşılıyor. Eğirdir Gölü ile Kovada Gölü arasındaki 35 bin dönümlük arazide, Türkiye’nin en kaliteli golden ve starking cinsi elmalar yetiştiriliyor.
Türkiye tarımındaki genel sorunlar, bir süre öncesine kadar Eğirdirli üreticiler için de geçerliydi; ama onlar iki yıl gibi kısa sürede geleneksel yöntemleri modern tekniklerle değiştirmeyi başardı. En gelişmiş sulama, depolama ve tasnif sistemlerini kullanan üreticiler, kurdukları elma birliğiyle ürünlerine pazar buluyor. Eğirdir modeli diğer il ve ilçelerdeki üreticiler tarafından inceleniyor ve örnek alınıyor. Şimdiye kadar 9 farklı ilden üreticiler, buradaki çalışmaları incelemek için gelmiş. Peki, ne oldu da 2 yılda bu kadar mesafe alındı?
Burada önemli olan, potansiyeli harekete geçirmek. Türkiye’nin tarımsal üretim ve sanayide çok büyük potansiyeli var; ancak bu harekete geçirilemediği için, stratejik olması gereken tarım sektörü, verimsizlik sorununu aşamıyor. Eğirdir’de yapılan da elma üretimindeki potansiyeli harekete geçirmek olmuş. Elbette kolay bir süreçten bahsetmiyoruz. Daha işin başında beliriyor zorluklar. Babadan kalma usullere alışmış, bugüne kadar hep geleneksel yöntemlerle çalışmış üreticiyi yeni tarım tekniklerine ikna etmek, bu işin ilk ve en önemli adımı aslında. Kaymakam Ömer Ulu, köylüleri ikna etmek için, geçimini elmadan sağlayan 12 köyü tek tek dolaşarak projeleri anlatmış. Bazı köylere 20 kez gitmek zorunda kaldığını belirtiyor: “Bilim ve teknolojinin en son girdiği ve örgütlenmenin en zor yapıldığı sektör tarımdır. Üç yıldır neler çektiğimi ben bilirim; ama sonuçta elma tarımında Türkiye’nin en iyi ilçesi olduk.”
EĞİRDİR, TÜRKİYE’Yİ KATLADI!
Üreticiyi ikna faaliyetinden sonra tarımın en önemli sorunu sulama. Son yıllarda Türkiye’de yaşanan kuraklık, tarımsal sulamanın önemini daha da arttırdı. Su kaynaklarımızın sınırsız olmadığını artık gördük. Bu sebeple tarımda ilk yapılması gereken, sulama tekniklerini değiştirmek. Vahşi sulama denilen salma sulamanın terk edilerek, hem verimi arttıran hem de suyu çok daha tasarruflu kullanan damlama yöntemine geçmek şart. Bu da bir altyapı ve teknoloji yatırımı gerektiriyor. Kaymakam Ulu, damlama sulama için ilk etapta 12 bin dönümlük araziyi kapsayan bir proje hazırlayarak tarım bakanlığına gönderdiklerini belirtiyor. Projenin onaylanmasıyla bakanlıktan yüzde 75 hibe desteği aldıklarını ve yatırımı kısa sürede tamamladıklarını söylüyor. İlginç bir bilgi de veriyor idealist kaymakam. Geçen yıl tarım bakanlığına giden 16 kabul edilebilir sulama projesinin 13’ü Isparta’ya aitmiş. Daha ilginci, bunların 11’inin de Eğirdir’den giden projeler olması. Bu küçük istatistik bile iki yılda ilçede yaşanan değişimi anlatmak için yeterli aslında.
Damlama sulamanın neden bu kadar önemli olduğunu anlatabilmek için küçük bir bilgi notu yeterli; salma sulamada bir ağaç için 8 litre su harcanırken, damlamadaki miktar sadece 1 litre . İşin bir de şu boyutu var. Damlama sistemini kurduğunuz andan itibaren gübreleme çalışmasından da kurtulmuş oluyorsunuz. Çünkü bu sistemde gübre, sulama suyuna katılarak araziye dağıtılabiliyor.
Elmacılıkta en önemli konulardan biri de soğuk hava depoları. Elma satışının yıl içine yayılabilmesi için, ürünlerin bu depolarda muhafaza edilmesi şart. Ancak ödenen depo parası, çiftçinin belini büken etkenlerden. Öyle ki bazen satış fiyatının yarısına kadar ulaşabiliyor depolama ücretleri. Bu sebepten birçok üretici depo parası ödemektense, ürünü daha dalındayken, düşük fiyata satmayı tercih ediyor.
Eğirdir’de yapılan örnek çalışmada üretim teknikleri geliştirilirken, ürünü saklama şartları da unutulmamış. Bu amaçla üretici kooperatifleri, bakanlıktan da destek alarak kendi soğuk hava depolarını yaptırmış. Tabii bu durumda depo fiyatları da üçte bir oranında gerilemiş. Bunun eski depo sahiplerini çok kızdırdığını tahmin etmek zor değil elbette. Ancak hasat sonrasına yönelik çalışmalar bununla da sınırlı kalmamış, elmanın pazarlanması adına önemi büyük olan tasnifleme merkezlerini de kurmuş, Eğirdirli üreticiler. Dört tasnifleme merkezinde elmalar, boy, kilo ve renk olarak ayrılıyor ve talebe göre pazarlanıyor. Perakendeciler ne tür bir elma isterse anında cevap verilebiliyor. Tasnifleme merkezleri 200 kişilik ek istihdam da sağlamış.
Yaptıkları çalışmaları anlatmak ve Eğirdir elmasını pazarlamak için gerek perakendecileri gerekse büyük halleri ziyaret ettiklerini belirten Kaymakam Ulu, o dönem yaşadıklarını unutamıyor: “İstanbul haline gittik, yaptıklarımız ve hedeflerimizi anlattık. Hal yönetimi bizimle dalga geçti. Bu işlerin kolay olmadığını söylediler, ‘hayal kurmayın’ dediler ama biz ürünü pazara sunduğumuzda ilk gelip alanlar da onlar oldu.” Üreticilerin pazarlama taktikleri, perakendecileri ziyaretle sınırlı kalmamış elbette. Marka tescili alınan elmalar, pazarlamada büyük avantaj sağlamış. “Eğirdir, Elma Birlik, Elma Cenneti ve Elma Dünyası”, Eğirdirli üreticilerin tescilli markaları. Kaymakam Ulu, bütün bu çalışmalar için, (büyük kısmı tarım bakanlığı ve kamu kaynaklarından karşılanan) 2 yılda 32 milyon YTL’lik yatırım yapıldığını vurguluyor. Şimdiki hedef ise bütün üretimi sertifikalı hâle getirmek ve ürün izlenebilirliğini sağlamak. Dış pazarlara açılabilmek için artık sertifikalı üretim kaçınılmaz.
Golden ve Starking, elma denilince gerek irilikleri, gerekse lezzetleriyle akla gelen iki ünlü tür. Pazarda çok tutulmaları sebebiyle üreticinin de gözdesi aynı zamanda. Türkiye’nin hemen her bölgesinde golden ve starking yetiştiriliyor. Ancak gelinen noktada farklı arayışların da zamanı geldi.
ÜRETİCİNİN YENİ GÖZDESİ, BODUR ELMA
Özellikle Avrupalı tüketici farklı tür elma istiyor. İhracat yapabilmek için elma cinslerini yenilemek kaçınılmaz. Golden ve starkingin liderliği devam etse de, iç pazardaki talep yavaş yavaş değişiyor.
Yeni tür elma yetiştirmek, elma bahçelerini yenilemek anlamına geleceği için, kolay değil elbette. Günümüzde popülaritesi gittikçe artan tür, bodur elmacılık. Boyu fazla uzamayan bodur elmayı toplama kolaylığı var. Klasik elma ağaçlarının boyu 8-10 metreyi bulurken, bodur elmalar 2,5 metreyi geçmiyor. Bu hem toplama kolaylığı getiriyor hem de hasat masrafını azaltıyor. Ayrıca klasik elma ağacı 7 yaşında meyveye dururken, bodurlar iki yaşından itibaren ürün vermeye başlıyor. Şili elması olarak bilinen Granny Smith, yeni gözde türlerden Fuji, sulu ve sert bir çeşit olan Gala, kırmızı renkli sulu ve aromalı elma Red Chiff ve bir yaz elması olan Jerseymac, bodur elmacılığın son yıllardaki en gözde türleri.
KARAMAN’IN ELMA PROFİLİ
Türkiye’deki üretimin yüzde 20’sini karşılayan Karaman da, geçiş dönemi sancıları yaşayan illerden. Elma Üreticileri Birliği Başkanı Ali Pınarbaşı, 5 milyon ağacın bulunduğu ilde son yıllarda bodur elmacılığa kayış olduğunu belirterek, “Elmacılıkta hem üretim sisteminin yenilenmesi, hem bu işin sanayisinin geliştirilmesi hem de pazarlama tekniklerinin yeniden ele alınması gerekiyor” diyor. 1500 üreticinin bulunduğu Karaman’da sadece 109 üretici birlik üyesi. Oysa birliğin temel hedefi çalışanları yeni üretim teknikleriyle tanıştırmak, bahçeleri teknolojiyle buluşturmak ve üreticiye pazarlama desteği vermek. Karaman’daki üreticiler henüz Eğirdir kadar, üretici birliklerinin önemine vâkıf değil. Bu sebeple üretim süreçlerinde halen geleneksel yöntemler revaçta. Bu da çiftçiden çok, tüccarı memnun ediyor.
Yıllık üretimi 400 bin tonu bulan bir bölgede sadece 50 bin ton kapasiteli soğuk hava deposu olunca, çiftçi malını hemen elden çıkarmak zorunda kalıyor haliyle ve pazarlık şansı kalmıyor. Çiftçinin 30-50 kuruşa elden çıkardığı elma, semt pazarı veya markette 1-3 YTL’den satışa sunuluyor.
Türk elmacılığındaki en büyük sorunlardan biri de tasnifleme ve paketleme tesislerinin yetersizliği. Çünkü artık perakendeci elmayı türüyle hatta gramı ve rengini de sorarak istiyor. Bu talebe en iyi cevap verebilecek üreticinin pazarlamada öne çıkması kaçınılmaz. Bunun için de tasnifleme ve paketleme tesisi gerekiyor. Eğirdirli üreticiler bu meseleyi çözdükleri için ürettikleri bütün elmayı GİMA, Carrefour, Kipa, Migros ve Kiler gibi zincir mağazalara satıyor. Elma bahsinden konu açılınca, bu konuda standartların ne kadar önemli olduğu hemen ortaya çıkıyor. Ali Pınarbaşı’nı arayan bir perakendeci, istediği elmayı ayrıntısıyla tarif ediyor ama talebine cevap alamıyor. Tasnifleme yapılamadığı için, onun istediği renk ve gramajdaki elmayı bulup göndermek çok zor!
‘DONDURAN’ DOKTOR ELMASI
İşin ilginç yanı, birçok tarım ürününde olduğu gibi elmacılıkta da yeni teknikleri ilk uygulayanlar, bu işe hobi olarak başlayanlar. Aynen Karaman’ın ‘Doktor İsmet’i gibi. “Dr. İsmet” markalı bodur elma üreten İsmet Orduoğlu, mesleğinden emekli olduktan sonra bu işe merak salmış. 35 dekarlık bodur elma bahçesi, tam bir örnek tarım işletmesi konumunda. Damlama sulama sistemli bahçenin üstü, doluya karşı önlem almak amacıyla fileyle kaplanmış. Alttan sulama amaçlı kullanılan damlama boruları bahçenin üstüne de çekilmiş. Gerekçesi ise son derece ilginç: “Kışın soğuk günlerde elma ağaçlarına yukarıdan su veriyoruz. Buna spring yani tepeden yağmurlama deniyor. Bu işlem ağaçların sıfır derecede donmasına sebep oluyor. Donmuş ağaçlar ise sıfır derecenin altına inen soğuk havadan korunuyor ve bozulmaları engelleniyor.” Kısacası Dr. İsmet’in bahçesinde bizatihi donun kendisi, ağaçları dondan korumak için kullanılıyor!
Bahçesinde bu kadar ileri teknik kullanan Dr. Orduoğlu, Karaman’a M9 modeli bodur elma ağaçlarını ilk getiren üreticilerden. Ona göre tarım sektöründeki üretim tekniklerini asıl geliştirenler, bu işe hobi olarak başlayanlar. Çünkü onlar maliyet hesabı yapmadan sektöre giriyor ve “yapmışken en iyisi olsun” mantığıyla hareket ediyor. Hal böyle olunca iyi tarım uygulaması yapan üreticiler, iç turizmi de hareketlendiriyor. Dr. Orduoğlu, “Bu bahçeyi görmeyen kalmadı.” diyor. Neredeyse her gün elma meraklılarını ağırlıyor, Karaman-Mersin karayolu kenarındaki bahçesinde. Birikimini, isteyen herkesle paylaşıyor.
Sonuçta elmacılık, tarımdaki diğer bütün sektörler gibi sancılı bir süreçten geçiyor. Hem iç piyasada talep görmek, hem de ihracat yapabilmek için, elma tarımında ciddi bir dönüşüm şart. En azından Eğirdirli üreticilerin yaptıklarını, yurt genelinde yaygınlaştırmaya acil ihtiyaç var. Bunlar elbette uzun vadeli yatırımlar; ancak kısa vadede üreticiyi sevindirecek gelişmeler de yok değil! Bu yıl, elma üreticisi Akdeniz ülkelerinde yaşanan don olaylarının rekolteyi düşürmesi (özellikle Fransa’da) diğer iki önemli üretici, İtalya ve Türkiye’yi öne çıkarıyor. Geçen yıl 300 bin olan fiyatların bu sene 600 - 900 bin arasında seyretmesi bekleniyor. Görünen o ki üretici bu sene iyi kazanacak; ama tüketici de daha pahalı elma yiyecek.
ELMA HER DERDE DEVA
Şüphesiz her meyvenin insan vücuduna sayısız katkıları var. Ancak elma, kendine özel bir parantez açılmayı hak edecek kadar faydalı bir ürün. Hangi birini sayalım ki!
Öncelikle elmanın 100 gramında 54 kalori var. En önemlisi, elmanın tam bir C vitamini deposu olması. Bir bardak taze portakal suyundaki C vitamininin üçte birini, bir adet elmadan da almak mümkün. C vitamini en fazla elmanın kabuğunda ve kabuğun hemen altındaki tabakasında bulunuyor. Bu sebeple, iyi yıkanıp kabuklu haliyle tüketilmesi öneriliyor.
Ayrıca B1, B2, PP, B5, B9, Pro - vitamin A ve E, elmada bulunan diğer vitaminler. Elmada bulunan bu vitaminler, vücut direncini artırıyor. Kas ve sinir sistemi ile hücrelerin iyi çalışmasını sağlıyor. Cildi yaşlanmaya karşı koruyor. Elmanın ilginç faydalarından biri de, içerdiği potasyum ve az miktardaki sodyum ile dinlendirici özelliğe sahip olması. Potasyum içeriğinin yüksek tansiyona karşı savaşta etkili olduğunu da unutmamak lazım elbette.
Elma pek çok laboratuar araştırmasına konu olmuş bir meyve aynı zamanda. Buna göre günlük tüketilecek 3 adet elmanın, iki ay sonunda kolesterolü yüzde 10 oranında düşürdüğü tespit edilmiş. Çünkü lif bakımından zengin elma, kolesterol ve yağ birikmesine engel oluyor. Baş ağrısına ve uykusuzluğa iyi geldiği, kan şekerini kontrol altında tuttuğu ve bağırsaklarda parazitlerin dökülmesini sağladığı da, elmanın bilinen diğer faydalarından.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder