8 Aralık 2007 Cumartesi

Benim Köylüm Siyaseti de Bilir



          Siyaset ve köylü.. Ankara ve köyler. Birbirine uzak kavramlar olarak yerleşti zihinlerimize.



/Murat Uçar
Aydınlarımızın dilinde ‘şehirli—köylü, şehirli olabilmek v.b.’ meseleler dolaşıyordu. Bilegeldiğimiz ilişki, Ankara seçilenlerin, köy ise onları seçenlerin mekanı olduğuydu.

Meğerse öyle değilmiş; Milletvekilleri kendilerini seçenlerden ve onların dertlerinden uzak olsa da köylü, vekilinden ve yaptıklarından hiç de uzak değil. İşite işite alıştığımız, “Köylü siyasetten anlamaz, onlar ancak yönetilir” yargısı, Anadolu’daki birkaç köyü “siyasi” açıdan gözlemlememize dayanamadı, parçalandı gitti. Artık kanaatimiz şu ki, köylü siyasetten anlıyor ve neler olup bittiğini açıklanamaz bir bilgelikle biliyor, formüle ediyor, açıklıyor.

Dünyada siyasi dengeleri çok ciddi şekilde değiştiren II. Dünya Savaşı köyleri ve köylüyü büyük ölçüde etkiledi. Savaş, manevi değerlere önem vermeyen iktidarların sonu, geleneklere sahip çıkışın da başlangıcı oldu. Bu süreç hakkında Milliyet gazetesi yazarı Taha Akyol şunları söylüyor: “Türk köylüsü tüm dünyada olanın paralelinde merkez sağa doğru bir kayış gösterdi. Bu kayış protestosuz, olaysız pasif bir kayış şeklinde oldu. Köylü her zaman bir devlet baba aradı kendine. Bu bütün dünyada da aynı şekilde oldu.”

Dünyada böyle bir değişimi gerçekleştiren kesim, bir zamanlar hiçbir şeye karışmayan, siyaset, politika nedir bilmeyen köylü insanıydı. Türkiye de bu değişimden nasibini aldı tabii. Kurtuluş Savaşı sonrası en çok mağdur olan ve ülkenin yapılanmasında en çok emek sahibi köylüler de yavaş yavaş kabuklarını kırmaya başladılar. Cumhuriyetin 27 yıl tek parti ile yönetilmesi, bilinçli olarak halkın politikadan uzak tutulmak istenmesi, kitle iletişim araçlarının yaygın olmayışı kabuğun kırılışını geciktirdi. 1950 seçimleri sonrası yeni bir dönemin kapılarını aralayan Türkiye ve Türk köylüsü artık iradesini ortaya koyabilme duygusuyla ve kitle iletişim araçları sayesinde herşeyden haberdar olma avantajıyla siyasetin içine girmeye başladı.

Menderes’i unutmadılar
Asılmasının üzerinden yaklaşık 40 yıl geçmesine rağmen köylü, kendisine bu yeni dönemin kapılarını aralayan Adnan Menderes’i hiç unutmadı. Menderes’e olan bu sevginin nedenini sorduğumuz DYP Hatay Milletvekili Abdülkadir Akgöl “Menderes ismi köylü için çok şey ifade ediyor. Köylü, vatandaş olduğunu Menderes zamanında anladı. Ferdin de bir söz hakkı olduğunu köylü onun zamanında anladı. Teknolojide, sosyal hayatta yapılan gelişmeler Menderes’in halkın kalbine girmesine neden oldu. Menderes’i kimin, niye astırdığını da köylü her zaman biliyordu. Fakat köylü affedicidir” diyor.

Geçen bu süre içinde köylünün politikaya ilgisi dolayısıyla kendi geleceğine verdiği önem artarak devam etti. Son zamanlarda gündeme gelen yerel yönetimlerin güçlendirilmesi konusunda takınılan tavır bu durumun en açık göstergesi. İşte köylünün yaşadığı tüm bu gelişmeler ve değişmeler bizi ülkenin gerçek sahipleri köylüyü ve politikaya olan ilgisini araştırmaya yöneltti.

Tarladan sonra politika
Türk köylüsü 20—30 yıl önceki çizgisinden çok farklı bir yerde. Türk köylüsü her zaman politikayla ilgili oldu fakat tüm toplumla birlikte onların da tepkisiz oluşu bu ilginin su yüzüne çıkmasına engel oldu. Yani köylü çok büyük kısmı itibariyle polikayı sadece izlemekle yetindi. Alınan kararlar hoşuna gitsin veya gitmesin hiç bir tepki göstermedi, belki de göstermesine izin verilmedi. 1950 yıllarında hatırlandığı üzere neyi savunduklarını bile bilmeden sağ ve sol karşıtlığı adı altında taşlı sopalı kavgalar yaşanıyordu. O dönemlerde bir tarafta ABD bayrağı bir tarafta Rus bayrağı ile kavga eden insanları düşünmek şimdilerde zor olsa da yaşandı bunlar. Yaklaşık 30 yıl önce şehre indiği zaman duvardaki başbakanın resmini tanımayan insanlar da vardı. Oysa şimdi dağdaki çoban bile gelişen olaylardan haberdar oluyor. Köylerde eskisi gibi sağcı solcu kavgası kalmasa da bu kavramlar silinmiş de değil. Mesela köylülerin içindeki eski Kuva—i Milliyeciler sürekli Atatürk’e ve İsmet İnönü’ye olan sevgilerini sol partileri tutarak gösteriyorlar. Bir de Menderes döneminde Demokrat Parti’nin hizmetlerini ve değişimi görmüş insanlar var ki bunlar da sağ partilerin destekçileri. Köylerde öyle şehirdeki gibi kavga döğüş, bomba, öldürme olayı kesinlikle yok. Fakat son yıllarda sanki bilinçli olarak bu uyum baltalanmaya çalışılıp kırsal kesimde, laik—antilaik çatışması başlatılmaya gayret ediliyor.

Köylü her zaman siyasetin içindeydi
Peki, köylü ne kadar “siyasi”? Türk köylüsü, tek parti dönemi dahil bütün Cumhuriyet tarihi boyunca siyasetle ilgilendi. Fakat bilinçli olarak köylünün siyasetten uzak tutulmak istenmesi ve kitle iletişim araçlarının yetersiz oluşu bu çabaları hep alt seviyede tuttu. Televizyon ve diğer basın araçlarının gelişmesiyle şimdi günlük olayları takip ediyor olmaları ilginin yanında bilgiyi de artırdı. Fakat bir zamanların CHP Mersin milletveki adayı Gönül Çil’in iddiasına göre çiftçiler işin perde arkasından haberdar değiller. Çil “Şimdi şöyle bir şey var; esas seçim seçimden önce oluyor. Sandığa oy atacağımız zaman aday önümüze partiler tarafından konuyor. Çiftçinin, köylünün önüne seçecek olduğu kişi geliyor. Zaten o zamana kadar seçim yapılmış bile. İşte bunu köylü bilmiyor. Ben seçiyorum zannediyor. Bence biz seçmiyoruz. O bilgilerden haberleri yok. Ama yine de kendileri seçiyor zannediyorlar” diyor.

Köylünün, politikacının aklına geldiği zaman olan seçimler köylerde şehirlerden çok farklı ve hareketli geçiyor. Seçimlerden önce partiler köylerde kendi tarafını tutan kişileri organize ediyorlar. Her köye beldeler açılıyor. Parti görevlileri siyasi görüşlerini köylüye anlatmaya çalışıyorlar. Evlerde düzenlenen toplantılar, atılan nutuklar, yıllarını politikaya veren politikacıların yaptıklarından hiç de geri kalmayan konuşmalar ayrı renk katıyor propaganda dönemine. Fakat kendi partilerinin propagandalarını yapan kişilerin de bildikleri bir gerçek var ki, kim ne kadar anlatırsa anlatsın köylü gene kendi bildiğini yapacak. Bir zamanlar seçimler, yolların ve iletişim teknolojisinin bu kadar gelişmiş olmadığı dönemlerde daha farklı geçiyordu. Yol olmadığından vekil adayları bütün köylere gidemiyorlardı. Siyasiler köydeki sözü geçen bir büyüğü ikna ettikleri zaman bütün köyü ikna etmiş sayılıyordu. Kadınlar ve gençler de aile büyüğüne bağlıydı.

Ankara’ya çok uzak buralar
Peki başkent Ankara köylerden nasıl görülüyor diye merak edip sorduğumuzda Denizli’ye bağlı Süller kasabasından çiftçi Muhammet Birim Ankara’nın otorite ve saygınlığı temsil ettiğini ve köyden çok uzak olduğunu söylüyor. Birim’e göre bütün partiler ve liderler giderek birbirine benzemeye başlıyor. Birim’in verdiği bu cevabı Ankara’nın yanıbaşındaki köyden de Güneydoğu'daki en ücra köyden de duymak mümkün. Köylü için Ankara otoritenin simgesi, peki siyasetçi deyince aklınıza ne geliyor diye sorduğumuz Süller kasabası Taş Mahalle Muhtarı Hüseyin Eroğlu kafasındaki siyasetçi tanımını şöyle açıklıyor: “Artık köyde siyasi ve siyaset denilince akla cebini dolduran kişi ve cep doldurma geliyor. Hiçbir kimse çıkar elde etmeden siyasette durmuyor, fakir gelenler kısa zamanda zengin oluyorlar. Halkın derdiyle pek ilgilenmiyorlar. Ankara’daki bazı milletvekilleri hâlâ halkın dertlerini sigara kağıdına yazabiliyorlar.”

Siyasiler mi popçular mı?
Halkın genelinin aksine Türk gençliği artık politika ile pek ilgilenmiyor, bu durum köylerde de aynı. Şimdilerde pop müzik dinlemek bir zamanlar nefesler tutularak dinlenilen siyasetçileri dinlemekten daha çekici geliyor köy gençlerine. Hele bir de 68 kuşağıyla kıyasladığınızda siyaset nedir bilmiyor gibiler veya bilmek istemiyorlar. Hatay—Altınözü’ne bağlı Çetenli köyünden çiftçi Ziya Kavasoğlu televizyonda siyasi diye hep aynı yüzleri gördüklerini söylüyor ve devam ediyor; “Pahalılığa çözüm bulamıyorlar, hep aynı şeyleri söylüyorlar ama ortada hiç bir şey yok. Siyasilerin bir şey yapacaklarına inanamadığım için ilgilenmiyorum ben de”. Az da olsa politikaya ilgi duyan gençlerin hangi partiye yöneldiğini sorduğumuz Antalya’ya bağlı Güzelyurt köyü muhtarı Halil Atik’ten ise şu cevap geliyor: “Gençler ile yaşlılar arasında çok büyük farklılıklar var. Gençler yaşlılar kadar siyasete ilgi göstermiyor. İlgilenen gençler ise hareket istiyor ve hareketi de MHP’de buluyorlar. MHP’ye ilginin büyük, oy potansiyelinin ise az olmasının sebebi aday olarak gösterilen şahsın gençleri tatmin etmemesi.”

Köylerde seçim dönemlerinde genelde sağ ve solu temsil eden büyük partiler yarışıyor. RP, DYP, ANAP, CHP, DSP köylünün favori partileri. Son zamanlarda yıllardır bir partiyi tutan köylülerde fikir değişikliği de görmek mümkün oluyor. Önceden bir partiye gönül verdi mi kararından geri dönmeyenler şimdilerde fikir değiştirebiliyorlar. Milletvekili Abdülkadir Akgöl bunu şöyle açıklıyor; “Bilhassa köylü siyasi konularda çok doğru fikirler öne sürüp doğru kararlar veriyor. Köylü her zaman değişime ve gelişime açık, fakat maalesef bizim gibi insanlar takım tutar gibi parti tutuyor. Ömür boyu bir partiye oy veriyor. Köylü de kendince bir kriter koyuyor; ölçüyor biçiyor ve bu doğru partidir diyerek oyunu veriyor. Yani köylü sanıldığı gibi meselelerden uzak değil. Sağlıklı ve mantıklı değerlerdirmeler yapıyor ve bu kriter giderek artıyor.”

Katkıda bulunan: Ümit Pıtır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder