8 Aralık 2007 Cumartesi

Köylüler Mitinglerin Efendileridir!



(…)  
1950’lerde başlayan çok partili hayat ‘çarıklılar’ın zaferiyle sonuçlanmış, kimileri için bu tarih karşı devrimin de başlangıcı sayılmıştı. Çarıklılık aslında seçkinci cumhuriyetçi elitin bir aşağılama kavramıydı. Çarıklıları en geniş manasıyla köylü ve kasabalılar olarak ele alırsak, şu denilebilir ki eğer onlar olmasıydı ne çok partili hayat olurdu ne de bugün CHP dâhil herhangi bir parti miting yapabilirdi. Mitingleri sürükleyen, kilometrelerce yolları katedip meydanları dolduranlar onlar. Yani köy kahvesinde siyaset konuşanların aslında en bilinçli, partisini uzaklardan gelip yalnız bırakmayan sadık bir topluluk olduğu görülüyor. Yani her partilinin ‘çarıklısı’ var.

İzlediğimiz üç mitingde köylü sayısı ezici bir üstünlükle CHP’ye aitti. Siyasi parti liderlerinin daha yakın bir zamana kadar akıllarına gelmeyen mazot meselesini dillerinden düşürmemesinin mitinglerde karşılaştıkları kitleyle doğrudan alakası var. Onlara Kuzey Irak’a operasyon dışında vaat edebilecekleri yegâne şey mazot olabileceğini düşünüyorlar belki de. Aslında nüfusun önemli bir yekûnunu teşkil eden köylü nüfus için partilerin geliştirdiği önemli bir politika da yok. Mazot aynı zamanda politikasızlığı simgeliyor. Kısacası seçim zamanında pikniğe giden şehirli nüfus miting zamanında da bu alışkanlığından vazgeçmiyor. Bir diğer soru ise mitinglerin modası geçti de böyle mi oldu oluyor.

Mitingler, 1950’lerden beri siyasi hayatımızın bir parçası. Bu arada radyo yaygınlaştı, televizyon icat oldu, internet her eve girdi, cep to cep çağı idrak edildi ama mitinglerin şekli değişmedi. Eğer mitinglerin misyonu bitmedi diyenlerdenseniz CHP, MHP ve DP mitinglerinin bizde bıraktığı intiba hiç de işlerin yolunda gitmediği şeklinde.

Meydanlar, yüzde 90’ı orada yaşamayan insanlarca dolduruluyor, şehirlerin taşralarından insanlar sadece doldurmak için meydanlara taşınıyor, bazen yüzlerce km. uzaktan partililer akın ediyor, sadece meydan doluluğu sağlansın diye. Üstelik bu sefer kendi haklarına, çıkarlarına ve de demokrasiye sahip çıkmak için değil, mitinglerde konuşulanlardan hareketle devletin yüksek menfaatleri için meydanlarda oldukları görülüyor, paradoksal olarak. Ayrıca partinin gönüllüleri ve teşkilatın taşradan meydana taşıdıkları dışında meraktan miting alanına sürüklenen, ‘şu lideri bir görelim’ diyen kimse çok az.

Mitinglerin sazanları diyebileceğimiz yani miting saatinden 2 saat önce alana gelip kavurucu sıcak altında bekleyenler, geldikleri il ya da ilçe ile miting alanı arasındaki mesafe ve saat ayarını hesap edemeyenlerden oluşuyor. Miting adabı bakımından en hazırlıklı ve disiplinli olanlar MHP’lilerdi. Genellikle ellerinde pankartlar, dillerinde sloganlarla uygun adım miting alanına girenler onlardı. Bütün mitinglerde kadınlar ve bayraklarda bir çoğalma olduğu gözden kaçmıyor. Sözgelimi CHP’nin bir önceki Tokat mitinginde bayrak sayısı yok denecek kadar az. Cumhuriyet mitinglerine aşina olan partilerin mitinglerinde Türk bayrağı daha fazla. Bu sadece onların daha hazırlıklı olduğunu gösteriyor. Sözgelimi DYP Antalya mitinginde bayrak çok azdı; bu da el altında bir bayrak olmamasından kaynaklanıyordu büyük ölçüde.

Bütün mitinglerde ciddi bir güvenlik önlemi vardı. Miting girişinde satılan parti şapkaları, bayraklar ve depolanan su, mitingden sonra ‘sudan ucuza’ gidiyor.

Mitingin en hararetli anında liderin konuşmasını bölüp onun hoşuna gidecek, “Başbakan ...” ya da rakip partiyi kastederek “Satılmış ...” şeklinde sloganlar atmak âdetten. Hem liderini onore ediyor hem de kendilerine de söz hakkı verilmiş hissi yaşıyor.

Meydan ister küçük ister büyük olsun, liderin çok uzağına olmamak kaydıyla hemen karşı çaprazına bir otobüs veya tır yerleştirmek akıllıca. Hem arkasındaki boşluk gözükmüyor, hem de kameralarda meydanın hınca hınç dolu görüntüsü pekişiyor.

Liderlerden önce mikrofonu elinde tutan kişi, solist altı görevini ifa ediyor. Bu kişilere kısacası miting cazgırları diyebiliriz. Meydanı coşturmak onların görevi. Lider Kuzey Irak diyorsa o daha büyük laflar etmek suretiyle daha ileri gidebiliyor. Bir de işlerine öyle aşinalar ki, doğrusu liderlere verilen puan sistemlerine onlar da dahil olmalılar. Konuşmaları hiç bir şekilde medyaya yansımadığı için özgürce ve cömertçe konuşuyorlar. Liderlerden önce konuşan coşturma, kitleyi eğitme, mitinge hazırlamakla görevli ‘cazgırlar’ daha medeni deyimle mübaşirler MHP, DYP ve CHP ayırt etmeksizin başarılılar. Üsluplar tavırlar öyle birbirine benziyor, o kadar profesyoneller ki, partiler arası transferleri bile söz konusu olabilir. Biraz havadan bakıyorlar, bazen azarlıyorlar ama nasıl coşturacaklarını iyi biliyorlar. Hem literatüre, hem topluluğa hem de mikrofona hâkimler. Siyasi ikballeri de açıktır herhalde.
(…)

/Muhsin Öztürk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder