6 Aralık 2007 Perşembe

Dünya’da ve ve Türkiye’de Hayvan Hakları (-sızlıklar)



Hayvan Hakları ile ilgili araştırma yaparken çeşitli forum ve yorumları okudum. Durum yer yer sevindirici, bazen ise tüyler ürpertici … İşte buyurun;

“Milyonlarca insanın açlık, hastalık, fakirlik ve en önemlisi adaletsizlik yüzünden acı çektiği bir dünyada, kendilerini hayvanların korunmasına, beslenmesine ve haklarına adayanları anlamıyorum, hayvan haklarını korumaya harcayacağınız enerjinizi ve paranızı ihtiyacı olan insanlara harcamaktan neden çekiniyorsunuz? Bazen tüm bunların gösteriş olduğunu düşünüyorum…”

Böyle bir görüşü okuduktan sonra soruyorum kendime; “Şimdi nasıl bir yazı yazmalıyım?”

Evet, insanların yaşadığı 4 kıtada da fakirlik, adaletsizlik ve hastalık var. Bunlar sadece bizim ülkemize özgü sorunlar değil elbette. Peki, bu sorunların varlığı yüzünden hayvan haklarını ve onların korunma haklarını hiçe mi saymalıyız?  Kusura bakmayın, biz yokuz!

Bizim gibi düşünenler için buyurun; dünyada ve Türkiye’de hayvan hakları dosyası… İnsan olduğumuzu biraz daha anlamak için…


  
Dünya onların hakları olduğunu kabul etti
 Avrupa Topluluğu üyesi olan devletler 13 Aralık 1968 tarihli Uluslararası Taşımada Hayvanların Korunmasına ilişkin Avrupa Anlaşmasını, 10 Mart 1976 tarihli Tarımsal Hayvan işletmelerindeki Hayvanların Korunmasına İlişkin Avrupa Anlaşmasını yaptı. Hemen bir yıl sonra 21-23 Eylül 1977'de Uluslararası Hayvan Hakları Birliği ve ona bağlı ulusal birlikler tarafından Londra'da Hayvan Hakları konusunda bir uluslararası toplantı düzenlendi ve bu toplantıda "Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi" kabul edildi. Bildirge, Paris'te UNESCO Evi'nde 15 Ekim 1978 tarihinde de törenle tüm dünyaya duyuruldu. Evet, tüm dünya ülkelerine hayvanların da yaşamak için hakları olduğu duyuruldu. Tüm dünya toplumsal, ahlaki ve vicdani açıdan, hayvan varlığının, canlı olarak değerlendirildiği bir perspektifle tüm hayvanların yaşamlarının güvence altına alınması yolunda önemli mesafeler aldı. Almanya, İsviçre, Avusturya, Hollanda, İsveç gibi ülkeler hayvanları koruma kanunlarını çıkardılar ve bu kanunların uygulanması kapsamında çok titiz çalışmalar yaptılar. Özellikle Almanya bu yasada yaptığı bazı değişikliklerle, bu korumanın kapsamını daha da genişletti.


Geç oldu, güç oldu
Gelişmiş düzeyde olan birçok ülke, hayvan hakları sorununu kanunlar çerçevesinde çözerken, Türkiye’ye dönüp baktığımız da ise yıllar sonra dahi olsa 5199 sayılı Hayvanları Koruma Yasası’nın nihayet 24 Haziran 2004'te kabul edildiğini görüyoruz. Kanun çıktı çıkmasına ama yine de bir yerde sorun var. Tarihe dönüp baktığımızda araştırmalarımız sonucu gülümseten olaylara rastlıyoruz.

Çünkü hayvan sevmek bir “insanlık” vasfıdır
Geçmişte gerek Selçuklu, gerek Osmanlı döneminde hayvanlara büyük bir sevgi gösterilmiş. Hayvanlar yararına birçok vakıflar kurmuş, yaşlı hayvanların ömürlerini tamamlayabilmeleri için büyük otlaklar vakfedilmiş, cami, medrese ve konakların cephelerine sanat eseri niteliğinde kuş evleri eklenmişlerdir. Osmanlı Ülkesini gezen yabancıların seyahatnamelerinde, Türklerin “hayvansever üstün insanlık vasfından” büyük bir hayranlıkla söz edildiği görülmekte. Ne müthiş bir mutluluk değil mi?
  (…)

Sadece kanuni değil, hem vicdani hem ahlakî sorumluluk
TBMM Genel Kurulu’nda dünyanın birçok ülkesinde, toplumsal, ahlakî ve vicdani açıdan tüm hayvanların yaşamlarını ve onların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı korunmalarını ve onlara kötü muamele edilmesinin önlenmesini güvence altına alan kanunlar çıkartılıp uygulanmaya başlandığını, geleneklerinde hayvan sevgisi olan ülkemizde şimdiye kadar böyle bir kanunun çıkarılmamış olmasının büyük bir eksiklik olduğunu, ayrıca, gerek Avrupa Birliği mevzuatına uyum, gerekse taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler bağlamında da böyle bir kanunun çıkarılmasının ülke olarak yükümlülüğümüz olduğu söylenmiş ve kanun nihayetinde çıkarılmıştır ama her açıdan yetersizdir!

Sevmek zorunda değilsiniz
Evet, yıllar sonra rötarlı olarak yürürlüğe giren 5199 sayılı “Hayvanları Koruma Kanunu” yetersiz olmasına yetersiz ama yaşanan olayları inceledikçe insanın aklına “Belediyeler veya diğer ilgili (ilgisiz) kurumlar sanki böyle bir kanun yokmuş gibi hareket ettiği” düşüncesi geliyor. Bu kanunu sadece kanun olduğu için değil, hayvanların haklarını savunmak için eylem yapan sivil toplum örgütleri, hayvanseverler ve ilgili dernekler sesini azıcık yükselttiğinde kıyamet kopuyor. Bu seferde hayvanseverler “sansasyon yaratıcılar” olarak algılanıyor. Kimse hayvan sevmek zorunda değil elbette ama…

Ama öldürmeyin
15 Ekim 1978'de Paris UNESCO Evi’nde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre; ”… Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptirler. Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. Bir hayvan türü olan insan, öbür hayvanları yok edemez. Bu hakkı çiğneyerek onları sömüremez…”
  
Son
Sizlere, siz hayvanseverlere, hayvanseverden öte yaşayan her canlıya saygılı ve duyarlı olan sizlere, hayvan haklarının dünya ve Türkiye’de ki son durumunu, yaşanan olayları ve sonuçlarını özetlemeye çalıştık. Daha çok araştırma yapıp yazsak kitap olur ama inanın çok satanlar listesine girmez.  Araştırmalarımızı başından sonuna kadar okuduğunuzda dikkatinizi çeken en önemli şeyin dünyada da kıyım, itlaf gibi olaylar yaşandığı ancak bunun kanunlar çerçevesinde ağır para cezalarıyla son bulduğu dikkatinizi çekmiştir. Gelin görün ki bizde henüz tanık olmuşluğumuz yok. Bizde kanun var, uygulama yok. Hani olurda yarın bir gün AB yolunda biri karşımıza çıkar ve “sizin hayvan hakları ile ilgili kanunuz yok mu?” diye sorarsa “başımız öne düşmesin” diye mevcut bir kanun var çok şükür. Ne diyelim, umarız bir gün yine böyle bir yazı hazırladığımızda sonu daha mutlu biter…


Editörün notu:
MADDE 13. - Kanunî istisnalar ile tıbbî ve bilimsel gerekçeler ve gıda amaçlı olmayan, insan ve çevre sağlığına yönelen önlenemez tehditler bulunan acil durumlar dışında yavrulama, gebelik ve süt anneliği dönemlerinde hayvanlar öldürülemez. Öldürme işleminden sorumlu kişi ve kuruluşlar, hayvanın kesin olarak öldüğünden emin olunduktan sonra, hayvanın ölüsünü usulüne uygun olarak bertaraf etmek veya ettirmekle yükümlüdürler. Öldürme esas ve usulleri Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

MADDE 14. -Hayvanlara kasıtlı olarak kötü davranmak, acımasız ve zalimce işlem yapmak, dövmek, aç ve susuz bırakmak, aşırı soğuğa ve sıcağa maruz bırakmak, bakımlarını ihmal etmek, fiziksel ve psikolojik acı çektirmek yasaktır.
(TBMM Kanun No.5199)

Haber kaynakları: ISAR Online, BBC News, IARL Online, SesOnline.Net


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder